<#comment>#comment>Anthony Quinn adlı çınar da devrildi.
Onun "Tek Kişilik Tango" kitabının son sayfalarında ölümü için şöyle yazıyordu:
"Beni çam ağacından bir tabutun içine koyup toprağın altı ayak derinine gömmesinler, istemem; Yakıldıktan sonra küllerimin bir kavanoz içine konulmasını, öylece şömine rafına bırakılarak unutulmasını da istemem.Bir düzine çocuğum var; Onlar beni Chihuahua'da bir tepeye kadar taşısın, sonra da kızgın güneşin altında çürümeye terketsinler isterim....Tepenin tam doruğuna, akbabaların ziyafet çekeceği şekilde yatırsınlar beni. Çocuklarım kendi yaşamlarını sürdürmek için geri dönerken, kuşlar da bedenimi gagalamaya başlasınlar. Kuşlar beni önce parça parça midelerine inderecekler, daha sonra da fışkırdığım topraklara geri dönmem ve sonsuza dek Meksika'nın bir parçası olarak kalmam için dışkı halinde kırlara bırakacaklardır."
Anthony Quinn, bunları 1995 yılında yazıyordu.
Onu hayata sımsıkı bağlayan ve 85 yaşından sonra son kez babalık duygu seline çeken, kızı Anthonia idi.
<#comment>#comment>Partilerin Anayasa'daki - hiç de az sayıda olmayan - madde değişikliği için uzlaşmaları, demokrasi tarihimizin - belki - dönüm noktası.
Keşke... Bazı kaygılar olmasaydı.
Örneğin... "Milletvekili dokunulmazlığı..."Türkiye'de parlamenter demokrasinin üzerindeki gölge, "milletvekili dokunulmazlığının bir zırh gibi adi, hatta yüz kızartıcı suçlara karşı geçirgen olmayışı"dır.
Hükümet programında olan ve beklenen Anayasa değişikliği, "milletvekili dokunulmazlığının sadece Parlamento kürsüsündeki konuşmalarla sınırlanması"ydı... Yani siyasetle.
Ayrıca... Trafik kazaları gibi "taksirli suçlar" yani "cürüm" değil "kusurlu" suçlar da dokunulmazlık kapsamına girecekti.
Kamu vicdanı böyle bir düzenlemeyle rahatlayacaktı.
<#comment>#comment>Siyasette "sonbahar sendromu" yaşanıyor.
2001 sonbaharı, siyaset hesaplarının "belirleyicisi" olacak.
Önce "iktidar" manzaraları...
Kapansa da kapanamasa da FP'de bir deprem var.
Bu parti büyük olasılıkla bölünecek.
Ardından... Bölünme sonrası hem gelenekçilerde, hem de yenilikçilerde yüzde 10 barajının altında kalma kuşkusunun depresyonu başlayacak.
<#comment>#comment>Casa uçakları gibi dümen bozukluğu olan Türkiye manzaralarına karşı, Çin izlenimlerime devam.
Çin'in zihniyet değişimini ortaya koyan simgesel örnek isimlerdir.
Çinliler, akla gelen her ismi çocuklarına koyabiliyor.
Örneğin... 1940'lı yılların sonlarında doğanların en yaygın ismi "Devrim..."1950'li yılların başında Kore Savaşı çıkmıştı.
Çin, orada K.Kore'nin yanında Amerikan, İngiliz, Türk vs. güçlerine karşı savaşıyordu.
O zaman doğan çocukların adları şöyleydi:
<#comment>#comment>Türkiye turizmi için büyük kapı aralandı.
Ülke dışına yılda 19 milyon turist gönderen Çin, Türkiye'ye "Resmi Turistik Güzergah Statüsü" veriyor.
Çin halkı, turist olarak her istediği ülkeye gidemiyor.
Sadece devletin Resmi Turistik Güzergah Statüsü verdiği 15 ülkede tatil yapabiliyor.
Bu ülkelerden 10'u aralarında Japonya, Vietnam ve G.Kore'nin de bulunduğu Asya ülkeleri... Ayrıca Avustralya ve Yeni Zelanda da bu listede yer almakta.
Avrupa'dan ise 5 ülke var.
<#comment>#comment>8 günlük bir Çin gezisindeydim.
İstanbul'dan havalanırken, yeni RTÜK Yasası tartışılıyordu.
Döndüm...
Gündem gene aynı.
O zaman Meclis'ten geçmesin diye bir uğraş... Şimdi ise Cumhurbaşkanı imzalamasın diye...
16 ulusal, 15 bölgesel, 220 yerel, 12 kablolu yayın yapan 260 televizyonlu Türkiye'nin, - katılmadığımız - çok az sayıda içten kalem dışında zihniyet haritası hala bulanık...
<#comment>#comment>Adı Sayım Çınar...Onu, bütün kitap dostları sever ve tanır.
Tam bir psikologdur.
Onun kitap dostları listesindekilerin özellikleri, hangi tip kitaplar sevdikleri bellidir.
O gün kimlere gideceğini gruplandırır ve valizine kişiye özgü kitapları koyar.
17 yaşından beri bu işin içinde.
Halkla İlişkiler eğitimini bitirdi.
<#comment>#comment>Bugün, 30 bin Fenerbahçe taraftarı, Kadıköy'de Aziz Yıldırım'ın başkanlıkta kalması için gösteri yürüyüşü yapacak.
Bu sayı daha fazla da olabilir.
Aziz Yıldırım, 3.5 yıllık zorlu bir süreç yaşadı.
Çoğu kez, büyük üzüntülerini içine gömdü.
Sırtındaki hançer acılarını hissettirmedi.
O ailenin geleneğidir... Hedefe ulaşıncaya kadar renk vermezler.