Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


8 günlük bir Çin gezisindeydim.
İstanbul'dan havalanırken, yeni RTÜK Yasası tartışılıyordu.
Döndüm...
Gündem gene aynı.
O zaman Meclis'ten geçmesin diye bir uğraş... Şimdi ise Cumhurbaşkanı imzalamasın diye...
16 ulusal, 15 bölgesel, 220 yerel, 12 kablolu yayın yapan 260 televizyonlu Türkiye'nin, - katılmadığımız - çok az sayıda içten kalem dışında zihniyet haritası hala bulanık...

Oysa...
Bütün söylenen, yazılan, çizilenin ötesinde hadise, 3 sorunda düğümleniyor.
1- Televizyon sahipliğinin şeffaflaşması...
2- Televizyon sahiplerinin diğer alanlardaki işleri...
3- Tekelleşmenin önlenmesi...
Türkiye
küreselleşme sürecindedir.
Bu süreçte, iletişim hukukunu ve yapılanmasını da küresel gerçeklere dayandırmalıdır.
Önümde bir çalışma var.
ABD'nin 3 büyük ulusal televizyonundan biri olan NBC'nin kontrolünü General Electric yapmaktadır.
Bir diğer büyük CBS'nin yönetim kurulunda ITT, IBM, Phillip Morris, Chase Manhattan ve Citybank'tan yöneticiler yer almakta.
IBM ve General Electric, ABD'nin en itibarlı gazetelerinden Washington Post'un da yönetim kurulundalar.
FORD da New York Times'ın, Washington Post'un ve Los Angeles'in yönetiminde.
Fransa'nın en çok izlenen kanalı TF 1'in sahibi, o ülkenin en büyük müteahhitlik şirketi BOUYOUGUES'dir.
Almanya'da dev medya kuruluşları AXEL, Springer, KISCM grupları, başta SAT 1 olmak üzere birçok tv kanalı ve benzer medya kuruluşlarının sahipleridir.
İtalya'da Canale 5 ve ReTe 4'ün sahibi, aynı zamanda gazete ve dergiler yayınlayan - şimdiki Başbakan - Silvio Berlusconi'dir.
Daha böyle pek çok örnek verilebilir.
Herbirinin sahipleri, hisse miktarları açık ve net olarak bilinir.
Ve bu sahipler, devletle de iş yapmaktadırlar.
Sağlam mali yapı, yayın kuruluşları için devlet baskılarına karşı güvencedir.
Önemli olan başka düzenlemelerin sağlıklı yapılmasıdır.
Örneğin... Yeni İhale Yasası çıkarılır.
İhaleler açık ve şeffaf olarak, hiçbir tereddüte ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde yapılır.
Ayrıca... Sermayenin ağırlığını, yayın kesimi otonomisinin dengelemesidir.

Tekel iddialarına gelince...
Yeni yasa "tek bir şahsın sahip olduğu televizyon yayınlarının ülke genelindeki izlenme oranının yüzde 20'yi aşmamasını" öngörüyor.
Yüzde 20 ile tekelleşmenin olmayacağı açıktır.
Ama... Şeffaflaşmaya olanak tanımayan bugünkü düzen devam ederse, teorik olarak kara para, tarikat parası, bölücüleri besleyen para şu ya da bu paravan şirketler, isimler, vakıflar adı altında yüzde 20'yi aşan ulaşım yaygınlığıyla çok televizyonu perde arkasından kontrol eder hale gelebilir.
Daha şimdiden RTÜK Yasası'na karşı kıyamet koparan bazı televizyonların gerçek sahiplerinin kim olduğu belirsizdir. Haklarında bir sürü spekülasyon vardır.
Bir ülke düşünün ki... İnşaat müteahhidi, hayatında taşı taş üzerine koymamış bir adam... Parayla A grubu müteahhitlik karnesi alıp en büyük ihalelere girebiliyor.
Yaşamı boyunca belki kimya dersi bile okumamış bir diğeri, dükkan sahibi olarak bir eczacılık diploması sahibini paravan sahip gösterip insan hayatıyla oynayabiliyor.
Onlarca yıllık bir psikoloji profesörü, danışmanlık hizmeti için daha dün okuldan çıkmış iki psikiyatrı sahip gibi göstermek zorunda bırakılıyor.
Bugünkü RTÜK Yasası da aynı sakat dublör zihniyetinin uzantısı.