Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Adı Sayım Çınar...
Onu, bütün kitap dostları sever ve tanır.
Tam bir psikologdur.
Onun kitap dostları listesindekilerin özellikleri, hangi tip kitaplar sevdikleri bellidir.
O gün kimlere gideceğini gruplandırır ve valizine kişiye özgü kitapları koyar.
17 yaşından beri bu işin içinde.
Halkla İlişkiler eğitimini bitirdi.
Tiyatro bölümü son sınıfta.
Ama... Kitap satma işini hiçbir zaman bırakmayacak.
Demir attığı yer, Arthur Miller'in "Satıcının Ölümü" adlı kitabı...
O kitaptaki kahramanın yaşam felsefesini benimsemiş: Özgürlük...
Aylıklı çalışanlara, kitaptan şu cümleyi aktarıyor:
"2 hafta tatil için 50 hafta çalışmak zorundasınız."
Şöyle devam ediyor:
"Benim zorunluluğum, elimdeki şu valizi odamın kenarına bırakmakla biter."

Çınar çok konuşan, satış için çabalayan bir çığırtkan sanılmasın...
Sesi sakin... Yüzü huzurlu ve dili tasarrufludur.
Yaşam sevinciyle, nedenini bilemediğim bir hüznün karışımı olan bakışları sevecendir...
Hafta sonuna doğru gene geldi... Valizini açtı... "Tam istediğiniz kitapları sunacağım" dedi.
Sanki, restoranda şefin tavsiyelerinin sunuluşu gibiydi.
Asıl sürpriz, ilk önerdiği 2 kitaptı.
Okumak üzere kendimi programladığım 2 kitap...
Biri Bedii Faik'in "MATBUAT BASIN derkeen... MEDYA" dizisinin ilk cildi...
Diğeri Dündar Soyer'in "CUMHURİYET VE ADIM ADIM OLAYLAR, ANILAR" kitabı...
Sayım'a teşekkür ettim ama her ikisi de bana yazarları tarafından zaten ulaşmıştı.
Hem de el yazılarından zarif satırlarla ve imzalarıyla...
Güzel olan, Sayım'ın nabzımı tutabilmiş olmasıydı.
Bedii Faik, Türkçe'
yi en iyi kullanarak polemik yapan bir müthiş zeka pırıltı ustasıdır.
Gıpta ederim.
Birkaç dakika içinde 15 - 16, "fıkra" dediğimiz, siyasi polemik yazısı yazabilir.
Hepsi birbirinden güzeldir.
Kitabından bir örnek sunayım:
"Eski Başbakanlardan merhum Menderes için Çırağan Sarayı'nda bir basın toplantısı düzenlenmiştir.
Davetiyede
'koyu renk giysi' kaydı vardır.
Devrin üstad yazarlarından Ref'i Cevat Ulunay
'benim koyu renk elbisem yok' diye tavır koyar.
Ertesi gün, Bedii Faik'in köşesinde şu satırlar yer alır:
'Ulunay üstad... Lütfen 10 parmağınızı açık renk elbisenizin üzerinde gezdiriniz yeter'..."
"10 parmağında 10 kara"
deyimi, bundan daha keskin ve zarif nasıl söylenirdi?

Bedii Faik'i Genel Yayın Yönetmenliği yıllarımda tanıdım.
Çenesinde bembeyaz sakalı... Şık giysileri... Osmanlı ailesinin gözlerini anımsatan çakmak çakmak bakışı... Şimşek gibi zekasıyla nükteleri...
Katıldığı bütün topluluklarda ilgi merkezi olurdu.
Onun küçük fıkraları, meslekte o dalı seçenler için harika kaynaktı.
Sabahlara kadar gazete arşivlerinde Bedii Faik nüktelerini okuyup ondan esinlenen arkadaşlarımız olmuştur.
En okunan yazarlar arasına girmişlerdir.
Bedii Faik hızlı yazar, müthiş polemik yapardı...
Ama yalan söylemezdi.
Gazeteciliğini ilkeli yapardı.
Dostluklarına sadıktı.
Arkadaş satmadı hiç.
Özel yaşam sırlarında güvenilir, zarif, nazik insandı.
Onunla beraber birkaç saat, yaşam kalitesidir.

Bedii Faik gibi Dündar Soyer de bir yere girdiğinde, konuştuğunda sesiyle, görüntüsüyle, bakışıyla da ilk andan "farklı" dedirtir... Güven verir.
Tanıdığım en yürekten, en bilinçli Atatürkçülerden biri...
Babası Atatürk'ün silah arkadaşı.
Baba Soyer, Atatürk'ün Hatay'ı Fransızlardan almak üzere görevlendirdiği 2 isimden biri...
Kitabı, İnönülerle Beyazıttaki komşuluk ilişkilerinden başlayarak bugünlere uzanan Cumhuriyet'in onur tarihinden sayfalar...
Onurlu adamın kalemiyle...