Komşudan seyahat izni çıkınca geçen yazdan beri sadece Türk karasularında dolaşan özel teknelerin çoğu bunu fırsat bilip adalara doğru dümen kırdı. Seyahat izni var ama şartları da var tabi!
Markası fark etmez ama iki aşılı olmak şart!
İkinci aşının üzerinden 15 gün geçmiş olması şart!
2. aşının üstünden 15 gün geçmemişse PCR testi şart!
Şartlar uygunsa ‘Vira Bismillah’
“Hadi bari biz de gidelim. Biraz değişiklik iyi gelir” dedik arkadaşlarla.
Deniz yolculuğu çok keyiflidir. Huzur veren doğal bir meditasyon yöntemi sanki. Müthiş bir terapi…
Suyun üzerinde süzülüp giderken uçsuz bucaksız mavi, derde, kedere, sıkıntıya ve strese adeta pansuman yapıyor. Zihnimizi ele geçiren tekrarlardan uzaklaşmak ve geçmişi değil de anı yaşayabilmek için iyi bir fırsat.
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Masum değiliz, hiçbirimiz
Sezen Aksu’nun ‘Masum Değiliz’ şarkısının hep bu dizelerini mırıldanıp duruyorum. Her felaketin temelinde insan! Her kötülüğün halay başı insan! Her karmaşanın kepçesi insan! Kötü insanlar var tamam da, İyi insanlar da var. Peki niye kötülük hüküm sürüyor. Neden iyilik zar zor ve nadiren kazanan taraf oluyor. İnsanı kötü yapan şey kimlikler, ideolojiler, mezhepler değil. Kötülük de, iyilik de insanın kişiliğinde. Kötülük de, iyilik de şu fani dünyada hangi tarafta olacağının kararı.
“Dünya çok acı çekiyor. Ama kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden” demiş Napoleon Bonaparte.
Şöyle bir bakıyorum da kötülük, iyiliği hep dövüyor.
Bodrum’da çıkan yangınları söndürmek için bütün halk seferber oldu. Söndürme çalışmalarına katılan herkes insan üstü bir çaba sarfetti. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, hayatının en zorlu, en duygusal sınavını verdi. Bir belediye başkanı olarak elinden gelenin maksimumunu, hatta daha da fazlasını yapmaya çalıştı.
Bodrum’da yaşayan halk, çevre il ve ilçelerden gelen gönüllüler, jandarma, polisler, zabıta, canını dişine takan itfaiye, AKUT, HAYTAP gibi sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar... Hepsi tek yürek oldu. Birlik, beraberlik, kardeşlik, cesaret, duyarlılık ve sorumluluk neymiş gösterdiler. Öyle zamanlar vardır ki sorumluluk tartışmasına girmeden sorumluluk almayı gerektirir. Öyle zamanlar vardır ki sorumluluk kimde demeden kendini ateşe atmayı gerektirir. Bu zorlu günlerde elinden geldiğince mesuliyet alan ve kendini ateşe atan her yüreğe selam olsun.
Sorumluk!
Sorumlu bir kişi olmak bilinçli olarak kararlar alabilmek, kendini geliştirmeye ya da başkalarına yardım etmeye çalışan davranışlarda bulunabilmektir.
Lütfen bizim sesimizi duyun. Çok acil yardıma ihtiyacımız var! Bodrum’da kalan son ormanları savunmak için, yaşamı korumak için HAVADAN MÜDAHALE İSTİYORUZ! Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras feryat ediyor. 60 saattir bir Kumbahçe’de, bir İçmeler’de, bir Mumcular’da, bir Mazı’da… Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay… Hepsinin gözleri yaşlı. Hepsi, “Allah aşkına duyun sesimizi” diye yalvarıyorlar. Aynı vatanda, aynı vatan toprakları için, vatan topraklarındaki ağacı, insanı, hayvanı, evi, barkı ve elbette çocuklarımızın geleceğini kurtarmak için yalvarıyorlar.
Belediyeler devlete yalvarıyorlar, ‘’HAVADAN MÜDAHALE İSTİYORUZ!” Herkesin feryadı aynı “HAVADAN MÜDAHALE İSTİYORUZ!” Ama uçak yok!
Anne, ormana ne oldu?
Yandı bitti kül oldu…
Anne, zeytin ağaçlarımız nerde?
Yandı bitti kül oldu…
Anne, evimiz nerde?
Yandı bitti kül oldu…
Allah’ım bu nasıl bir sıcak; senelerdir Bodrum’da böyle bir sıcak olmadı. Rüzgar esiyor ama dev bir saç kurutma makinasının en sıcak ayarında üflercesine! Allah vere de bir başka aksilik olmasa gibi günlük rutin konuşmaları yaparken gözüm evimizin arkasından süzülen dumana takıldı. Mehmet’e(eşim), evin arkasından dumanlar tütüyor diye bağırdım. Türkiye’nin hatta dünyanın bir çok yeri alev alev yanarken, günlerdir tarifsiz acılara hapsolmuşken yeni bir facia! Allah’ım lütfen koru hepimizi…
Ve aynı saniyeler içinde arkada süzülen dumanın yerini alevler aldı. Burası Kumbahçe. Bodrum’un en eski yerleşim yerlerinden biri. Arkası göz alabildiğince çam ormanı. Yaşadığım korku, telaş ve çaresizliğin tarifi yok. Bu iş televizyondan izlediğimiz, sosyal medyada takip ettiğimiz gibi değil. Alev topunun son sürat size doğru geldiğini çıplak gözlerle görmek çok ama çok fena.
Sonra, çevre evlerden gelen çığlıklar. Evlerin hemen berisi alev alev yanıyor. Tutuşan
Kavimler Göçü neymiş diye merak eder ve araştırmaya başlarsanız, “350-800 yılları arasında Avrupa’ya yapılan şiddetli insan göçüdür. İlk dönem ve ikinci dönem olarak ikiye ayrılmaktadır...” diye başlayan, birçok siteye rastlarsınız. ‘Şiddetli insan göçü’nün bir üçüncüsü geçen Kurban Bayramı’nda yaşandı. Koronavirüs sebebiyle uzun süredir mecburi zapturapt altına alınan ahali, yasakların askıya alınmasının hemen ardından ‘İlk hedefiniz Ege’dir talimatı almışçasına, kendini Ege’nin bir köşesine attı. Haklılar tabii, hepimiz haklıyız... Evlere tıkıldık kaldık. Gerçekten çok sıkıldık, çok bunaldık. İşte bu bayram ilaç gibi geldi. 9 günlük fırsatı bulunca, korona tam anlamıyla bitmiş, herkesler aşısını olmuş gibi düşünerek ‘Hadi yürüyün arkaşlar tatile’ havasına giriverdik. Girmemek elde değil. Çok çektik çokkk.
***
Hurraaa... Arabaya, uçağa, otobüse, kısaca bulduğu araca atlayan büyük
Çevre diyoruz, saygı diyoruz, özen diyoruz, dikkat diyoruz, temizlik diyoruz ve az da olsa duyarlılık bekliyoruz. (Hiç olmadığı için aza razı gelmek bile yeter psikolojisi. Hani belki azla başlar, ama sonra bi bakarsın damlaya damlaya göl olmuş. Herkesin içine çevre bilinci düşmüş, herkes çevreyi korur olmuş.) Bu beklentinin beyhude bir bekleyiş olduğu gerçeğini kabullenmemek için bayağı bir çaba sarf ediyorum ve fakat, sadece bu konuya yönelik olarak, tükenmişlik sendromunun çekim alanına girmek üzere olduğumu da hissetmeye başladığımı itiraf etmeliyim. Zira yere çöp atanları uyaracak, ricacı olacak veya bağırıp çağıracak gücümün günbegün azaldığının farkındayım. Boşvermişçilik mertebesine geçmek istemiyorum. Ne kendime ve ne de yaşadığım yere bu haksızlığı yapma niyetim yok. Ancak etrafa baktığımda gerek yaşadıkları yere ve gerekse misafirliğe geldikleri bir ortama kibar davranmayan ve hatta ihanet eden çok büyük bir kitle var. Ve bunlarla baş etmek gittikçe imkânsız hale geliyor.
Gerç
Bodrum’da yaşanılan su sıkıntısı yeniden hortlayınca sinirler laçka oldu. Olur tabi! Havalar sıcak, pandemi var ve hijyen şart. Susuz hijyen olamayacağı gibi su olmayınca sinirler de sağlam kalamıyor malumunuz. Haberli, habersiz yaşanan su kesintileri Bodrum’un en büyük problemlerinden biri haline geldi maalesef. Bodrum’da yaşayan vatandaşları bezdiren bu durum için Bodrum Belediyesi ve yetkili mercilerden kalıcı çözümler bekleniyor.
“Tüm sorunları anında çözmek için bizim elimizde sihirli bir değnek yok. Yerel yönetim olarak bunu tek başımıza çözmemiz mümkün değil” diyor Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras. “Vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıları biliyoruz. En önemlisi içme suyu problemi. Mumcular Barajı’nın doluluk oranı şu anda yüzde 28, ağustos ayı itibarıyla su alamayacağız. Bu nedenle Bodrum için ek su kaynakları yaratmaya çalışıyoruz” diye ekliyor. Öte yandan AK Parti İlçe Başkanı Osman Gökmen, yaptığı yazılı açıklamada Bodrum ve bölgesinde su sıkıntısı olmadığını sadece