Payti 3 buçuk yaşında bir ördek. Bodrum’u turlarken her an karşınıza çıkabilir. Yolunuz Barlar Sokağı’na veya ona paralel olan sahile düşerse Payti’yi görememe şansınız çok düşük. Aman sakın yanlış anlamayın zira Payti bir sokak ördeği değil. Down sendromlu, otizmli, zihinsel engelli çocuklara özel eğitim öğretmenliği yapan Ayşe, annesi ve 2 tane kedi kardeşiyle birlikte aynı evde yaşıyorlar. Payti ve annesi ayrılmaz ikili olmuşlar. Ayşe öğretmen nereye Payti oraya; okula, markete, pazara…
Eğer içinizden, “Hadi canım ördek de eğitilir miymiş?” diyorsanız, Ayşe öğretmenin buna cevabı şöyle, “Her şeyin başı sevgi ve gerçek olan bir sevgiyle eğitilmeyecek hiçbir canlı yok.”
***
Payti, Ayşe öğretmene selebral palsili bir öğrencisinin hediyesi. Geldiğinde daha 2-3 günlük minnacık bir ördek yavrusuyken, şimdi birçok hayranı olan ünlü bir genç kız. Üstelik ünü Bodrum’u çoktan aşmış durumda. Ayşe öğretmen Payti’yi yaz-kış hemen hemen her gün
Şükürler olsun, sonunda Bodrum’da yağmur sezonu başladı. Çiçekler, böcekler, ağaçlar, dereler, barajlar ve elbette biz insanlar çok özledik kendisini. Deli deli yağıp su taşkınlarına, sellere sebep olmadığı sürece, hepimiz mutlu mesut yaşar gideriz. Yeter ki özlemi çileye çevirmesin. Aslında şimdi tam şov zamanı. Gökyüzü, bulutlar kim bilir ne valsler yapıp ne muhteşem sahneler sergileyecek... Gökyüzü balesi misali... Bu görsel şölene zaman zaman eşlik eden yağmur kokusunu unutmamak lazım. Çisil çisil yağan yağmur kokusu... Kendisinin bir kokusu olmamasına rağmen toprağı uyaran o romantik pastoral koku.
Yağmur yağdıktan sonra oluşan koku kokteylinin başkahramanı Petrikor olarak adlandırılıyor. Yunanca kökenli bir kelime. Petras taş, kaya; ichor ise tanrıların damarlarında akan esans anlamına geliyor. Bu nasıl iddialı, nasıl uçuk bir tanımlama di mi? Yunan mitolojisi, her alanda mücevher gibi parlıyor.
***
Mis gibi kokan bu kokteylin hammaddesi Geosmin adı verilen, rayihalı bir alkol. Bileşenleri sadece uzun kuraklık dönemlerinde
Doğum ve ölüm, insanın kendi tercih ve kontrolünün dışında gelişen, soyut olgular. Ancak, bu tercih dışı gelişen başlangıç ve bitiş, yani doğum ile ölüm arasındaki ‘hayat’ denilen süreç ve bu süreci nasıl bir insan olarak geçirmek istediğimizin tercihi, tamamen kendi seçimlerimize bağlı olarak gelişen, somut gerçekler. İnsan olmak sadece yemek, içmek, uyumak, dünyaya yeni nesiller getiren bir ‘beşer’ olmak ve bencilce hep daha fazlasını istemekten oluşan bir döngü değildir.
Görüngübilim, etik ve felsefi antropoloji konularında yaptığı çalışmalarla tanınan Alman filozof Max Scheler, ‘kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi, bir nüshası olmanın yetmeyeceğini, insanda belli birtakım niteliklerin de bulunması gerektiğini’ söyler. Her şeyden önce insan olmak, hayvan vasıflarından sıyrılmaktır. Sorumluluk üstlenmektir. Doğruluk, dürüstlük ve saygınlıktır. İnsan olmak kendinle barışmaktır, sevmektir, cesarettir,
Hatırlarsınız bir dönem mutasyonlu virüs tehlikesi olan ülkelerden Türkiye’ye gelen yolcular tedbir amacıyla Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne ait bazı yurtlarda karantinaya tabi tutulmuşlardı. Ve yok temizdi pisti, şöyleydi böyleydi diye bir sürü şikayeti de beraberinde getirmişti. Bazı televizyon kanallarında, özellikle temizlik konusuna yönelik şikayetlerini bizzat kendi kulaklarımla duymuşluğum var. Temizlik göreceli bir şey. Bana temiz gelir, sana pis. Çözümü kolay; neticede su ve sabunla çözersin problemi. Aklarsın, paklarsın mis gibi yaparsın. Ama ahlak ve vicdan kirliliği su ve sabunla akıp gitmez. Şimdi, “Bu konuyla ne alakası var?” diyeceksiniz. Buyurun işte şöyle bir alakası var:
Anlatacağım olay güller diyarı Isparta’da bulunan Murat Hüdavendigar KYK Erkek Yurdu’nda meydana geliyor. Malumunuz geçtiğimiz dönem öğrenciler uzaktan eğitim sebebiyle okula gidemediler. Başka şehirlerden gelip yurtlarda kalanlar odalarına dönemedi. Eğitim ve öğretim yılı
Güne nasıl başlarsanız o gün öyle devam eder. Diyelim ki sabah son derece zinde uyandınız; yüz kaslarınız gevşemiş, keyfiniz yerinde. Enerji tavan yapmış, batarya full gösteriyor. Ve sonrasında aniden, duymak istemediğiniz, yakınında bile bulunmayı asla tercih etmeyeceğiniz karmaşa sarmaşığı ensenizde bitivermiş. Az önce full gösteren batarya, daha gün yarılanmadan gücünü hızla kaybetmeye başlar…
Artık bu saatten sonra bir önceki faza geri dönmek biraz zor olur tabi. Ee hadi gazanız mübarek olsun! Artık pimi çekilmiş el bombası gibi gezenler kervanının bir üyesisiniz. Normal şartlarda farkına dahi varmayacağınız saçma sapan detaylar sinir sisteminizin yanmasına ve hatta gereksiz arıza çıkarmanıza sebep olur. Dış etkenleri kontrol altına almak biraz güç tabi… Nerden ne gelecek tam kestiremiyor insan. Ama yönetmeye çalışmanın yöntemleri belli; Yeter ki siz isteyin!
Bir de uyanır uyanmaz geçmişe teslim olma durumu var ki çok daha vahim. Bu tür durumlarda sabah uyanır uyanmaz zihin bir önceki gün, bir önceki hafta,
Ecording, 2017 yılından beri küresel iklim krizine karşı sürdürülebilir ve inovatif çevre teknolojileri geliştiren bir sosyal girişim. Dünyanın ağaçlandırılmasına ve biyoçeşitliliğinin artırılmasına, teknolojik bir yaklaşımla katkı sağlamaya çalışan girişim, geliştirdikleri ecoDrone ile tohum topu atışları gerçekleştirerek tohumları minimum maliyetle soğuktan, rüzgârdan, hayvanlardan ve aşırı sıcaktan koruyarak çimlenebilecekleri en verimli ortama kavuşturmayı amaçlıyor.
EcoDrone adı verilen ve ecording ekibi tarafından geliştirilen insansız hava araçları ile insanların ulaşamadığı ve fakat ağaçlandırılması fayda sağlayacak alanlara tohum topu atışları gerçekleştiriliyor. Geliştirilen her bir insansız hava aracı 10 dakika içerisinde 2500 tohum topu atışı gerçekleştirirken, aynı sürede 1,5 futbol sahası büyüklüğünde bir alanı tarayabiliyor.
Proje, Orman Genel Müdürlüğü ve Artvin Çoruh Üniversitesi ile birlikte, ilgili kurum ve kuruluşların gözlemleri ve destekleri ile yürütülmekte.
Neredeyse bir asırlık olmaya yüz tutmuş, gölgesinde güven bulduğum ulu çınarım, babam, son bir haftadır telaş ve heyecanın doruklarında. Babam, devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükûmete danışmanlık hizmeti vermek üzere, 5 Ekim 1960 tarihinde kurulan Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) çalışmaya başladığı dönemde tanıdığı dostlarıyla bir araya gelmesine sayılı günler kala, şiddetli bir duygu kasırgasına teslim oldu. Daha güzel, daha refah, daha medeni, daha adil, daha verimli bir Türkiye kurgusu için birlikte dirsek çürüttüğü çalışma arkadaşlarının bir kısmıyla da olsa, tekrar bir araya gelip eski günleri yâd etme fırsatı bulmanın heyecanını dolu dolu yaşadı.
Bu büyük günün tarihi belli olduğu andan itibaren sabah akşam, oturma düzeninden tutun ne ikram edileceğine, o gün ne giyeceğinden tutun, kaçta yatıp kaçta kalkacağına dair tüm detayları derin derin düşündü durdu. Defalarca, “Babacım, sen bu detaylarla kafanı meşgul etme, biz
Yaklaşık 2 yıl aradan sonra 2021-2022 eğitim ve öğretim yılı, tüm kademe ve sınıflarda başladı. Çocuklar heyecanlı, veliler onlardan daha heyecanlı! Çocuklar evde olmaktan sıkıldı, veliler çocukların evde olmasından yoruldu. Okul çağında çocuğu olan arkadaşlarımın bir kısmı ‘kat muavini’ bir kısmı ‘rehber öğretmen’ ve büyük bir kısmı da ‘sınıf öğretmeni’ sertifikası almayı çoktan hak etti. Evet en sonunda dört gözle beklenen zil çaldı çalmasına ama acaba endişenin eşlik ettiği bu bayram havası ne kadar sürecek?
***
Yüz yüze eğitimin başlaması bütün çocuklarda aynı etkiyi yapmadı. Kimileri memnun kimileri bu durumdan mustarip. Bu yıl ilkokul 2. sınıfa başlayan Defne için okula gidiyor olmak çok yeni bir kavram. Zira geçen sene onun için okul kavramı sadece bir tabletten ibaretti. “Heyecandan sabaha kadar uyuyamadım. İçimde hep kelebekler uçuştu” dedi. Annesi Elif çok kullanır bu, “İçimde kelebekler uçuşuyor” lafını. “Senin