Bu yazının, Adalet Yürüyüşü ile doğrudan bir ilgisi yok, sadece bugünü ilgilendirmiyor.
Kimin ne kadar haklı ve haksız olduğuyla ilgili büyük tartışmalara da göz kırpmıyor anlatılanlar.
Çok basit bir gerçekliğin arayışında bu yazı:
Adaletsizlik nedir?
Bazen kolay testlerle insanların yaklaşımlarını çözmek mümkün.
Diyelim ki bir çocuğun ölümüyle ilgili soruşturmada en önemli kanıt çalındı ve dosya zamanaşımıyla kapatıldı.
Çocuğun nereli olduğuna, nasıl öldüğüne bakarak tepkileriniz değişiyor mu?
Çocuğun, Filistinli ya da Fransız, Kürt ya da Amerikalı, Arap ya da Türk olması yanıtlarınızı değiştiriyor mu?
Uyuşturucuyla mücadelede sosyal medya faktörü önemli. Bir emniyet yetkilisi anlatıyor: “Site açılıyor. Uyuşturucunun nasıl yapılacağı anlatılmış. Kapattırıyoruz. Bir harf değiştiriyor isminde, yeniden açılıyor...”
Son dönemde ortaya çıkan ‘zombi’ görüntülerinden sonra ortaya atılan ilk soru: “Bonzaiden sonra yeni bir tür mü çıktı?” oldu.
Uzmanların yanıtı ortak: Hayır, aynı tür uyuşturucu kullanılıyor.
Gençlerin özellikle büyük kentlerde bulabildiği bu uyuşturucu türünün özelliği kolay erişiliyor olması.
Piyasası, 3-5 liraya kadar düşebilen bu uyuşturucuya bonzai deniliyor.
Bunun nedeni, uyuşturucu piyasasına ilk girdiğinde, bonzai bitkisiyle yapılan bir tip uyuşturucu olarak tanıtılması ve çok özel olduğunun anlatılması.
Ancak böyle bir şey söz konusu değil.
Uyuşturucuyla topyekün savaş!
Toplumun farklı kesimlerini bir araya getirecek 2. Uyuşturucyla Mücadele Şûrası uyuşturucuyla savaşta kilometre taşı olacak.
Uyuşturucudan 3 yıllık tedavi sonunda kurtulan H.K. anlatıyor:
H.K., uyuşturucu tedavisi sürecini, “Tam bir kâbustu” diye anlatıyor: ‘Önce kendin karar vereceksin. Kendin karar vermiyorsan bırakamazsın. Bir süre sonra zarar gördüğünü bile bile devam ediyorsun. Artık seni aşıyor içip içmeme kararını vermek...’
Burası, Ankara’da herkesin biraz ürkerek, biraz hikâyeler katarak anlattığı Çinçin’in girişi.
Çocukluğu ve gençliği burada geçmiş, uyuşturucudan ancak 3 yıllık bir tedavi sonunda kurtulabilmiş H.K., eliyle evleri göstererek anlatıyor:
“Dışarıdan gelenler mahalleliyle satıcı karıştırır. Zannederler ki bütün mahalle uyuşturucu müptelası, bütün mahalle hırsız. İçlerinde yok mu, var. Satıcısı var, hırsızı var, dolandırıcısı var. Ama evini kaybedip bu mahalleye göçen, yaşadığı toprakları bırakıp buraya gelen, başını sokacak yer bulamayıp buradaki en mezbele evi kiralayan da var. Hepsi birbirine karışınca, bu mahalle de belalı bir yer olarak anılmaya başlandı.”
Yokluğun büyük yalnızlığını kalplerinde bir mühür gibi taşıyanlar, bayram sabahlarının yükünü bilir. Ve bayrama kıymet verin ya da vermeyin tüm evlerde bayram, küçüklüğün o büyük saflığı gibidir. O saflığa biraz olsun yaklaşabilmek umuduyla; iyi bayramlar
Bu sabah, bazı aileler bir arada, mutlu ve huzurlu biçimde bayram kahvaltısı yapıyorlar.
Bazı anneler, 20 yaşında askere, okula, çarşıya, işe gönderdiği çocuklarının mezarında gözyaşı dökerken, bazı anneler cezaevindeki, gurbetteki, yanıbaşındaki çocukları için dua ediyor.
Bazı masalar eksik, bazılarında o eksiğin bir gün dolacağı umudu, bazılarında hiç dolmayacağını bilme duygusu sabahın üzerini örtüyor.
***
İlk bomba Diyarbakır’da, 5 Haziran 2015’te yapılan HDP mitinginde patlamıştı.
Yüksek Mahkeme’nin sessizliğiyle ilgili olarak kulislerde yapılan yorumlar malum. Elbette tüm bunların yanıtı “Yargının işine karışılmaz, yanlış biliyorsunuz vs.” olacaktır.
Ergenekon’un ilk günlerinden bu yana aynı refleksle davranan, son noktaya kadar gelişmeleri izleyerek günü geçiren Anayasa Mahkemesi de bütün herkes gibi OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nu bekliyor.
"Ana” kelimesinin, “temel, esas” anlamına gelmesinin sebebi “anne” kelimesinin içerdiği mana.
Ülkeyi bir arada tutmaya yönelik asıl toplumsal sözleşmenin adına “anayasa” denilmesi de doğal olarak kelimenin bu kaynaktan gelmesinden.
Ve o anayasanın uygulanmasını denetlemek üzere kurulan mahkemenin, Anayasa Mahkemesi olarak adlandırılması da yine “ana” kelimesinin etimolojik anlamıyla ilgili aslında.
Bu anlam kadına biçilen rollerden gelmiyor.
Kadının ilk günden bu yana doğayı, yaşamı var eden, düzenleyen, o doğayla barışık ve doğayla birlikte üreten kimliğinden kaynaklanıyor.
Okulda kız öğrencilere zincirleme istismar suçlamasıyla 135 yıl hapse mahkum edilen öğretmen hakkında verilen karar Yargıtay tarafından bozuldu ve mahkeme sanık için beraat kararı verdi
Avrupa Birliği (AB) rüzgârlarının yelkenleri doldurduğu dönemlerde bakanların, özellikle de Adalet Bakanı’nın en büyük derdi uygulamadaki problemlerdi.
Anayasa’nın 90. maddesi değiştirilmiş, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları iç hukuktan üstün kılınmıştı ama yargı uygulamıyordu.
Sonrasında yargının tutumu haklı, kimi zaman yetersiz bulundu.
Ergenekon’dan başlayarak, yargının tüm pratikleri daha büyük tartışmaların konusu oldu.
Bir söz veya sert bir söylemin ceza nedeni olup olmadığı daha büyük meselelerin parçası olarak tartışıldı, sözler mahkûm edildi, insanlar cezaevine konuldu.
Sırtında onlarca plastik mermi izi.
Ethem Sarısülük vurulduğunda, bütün o çocuklar, Berkin Elvan, Mahsum Mızrak, Enes Ulu gaz kapsülüyle kafalarından vurulduğunda, insanlar vurulduğunda hâlâ orada yazılı duran, askıya alınmamış, ortadan kaldırılmamış mevzuatı anımsatıyorduk ya:
Yakın mesafeden ateşlenemez, ancak şu koşullarda kullanılır vs...
Kurallardan, uygulanmasından bahsetmek anlamsız elbette:
“Elleri soğumasın.”
Türkiye’nin, Yüksel Caddesi’nden, gerekçesiz çıkartıldığı işini geri istemesinden tanıdığı Veli Saçılık’ın hikâyesi bugün başlamadı.
40 yaşındaki Saçılık, “gerçek” ile, büyüdüğü NATO Yolu, kömür deposunun yanındaki gecekonduda tanıştı.
Ablukaya alınmış bir mahalle, potansiyel suçlu sayılan insanlar.
Tüm dünyada çok eleştirilen ana akım gazeteciliğin belki de en iyi yönü, anımsatabilme gücüdür.
Haberin yönü, başlığı, sunumu nasıl olursa olsun, olayları unsurlarıyla anlatma zorunluluğu, yönlülükten arındırıldığında çıplak bir gerçeğin ortaya çıkmasını sağlar.
***
Şubat 2011’de Cebeci kampüsünden akşam saatlerinde çıkan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin iki asistanı Cenk Yiğiter ile Hakan Mertcan caddeden gelen feryatla şaşırdı.
Küçük bir kız çocuğunun engelleme çabalarına rağmen, annesi olduğu anlaşılan kadın, bir adamdan feci biçimde dayak yiyordu.
Hukuk ve adalet gibi kavramlar kâğıt üzerinde kalacak değil ya, Yiğiter ve Mertcan, bu ülkede en yapılmaması gerekeni yapıp, hemen oraya koştular.
“Ne oluyor?” diye bağırarak engellemeye niyetleniyorlardı ki adam bir anda, “Ne karışıyorsunuz?” diyerek onlara saldırdı.
Bu sırada adamın yeğeni olduğu anlaşılan bir kişi de iki asistana saldırmaya başladı.