Okulda kız öğrencilere zincirleme istismar suçlamasıyla 135 yıl hapse mahkum edilen öğretmen hakkında verilen karar Yargıtay tarafından bozuldu ve mahkeme sanık için beraat kararı verdi
Avrupa Birliği (AB) rüzgârlarının yelkenleri doldurduğu dönemlerde bakanların, özellikle de Adalet Bakanı’nın en büyük derdi uygulamadaki problemlerdi.
Anayasa’nın 90. maddesi değiştirilmiş, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları iç hukuktan üstün kılınmıştı ama yargı uygulamıyordu.
Sonrasında yargının tutumu haklı, kimi zaman yetersiz bulundu.
Ergenekon’dan başlayarak, yargının tüm pratikleri daha büyük tartışmaların konusu oldu.
Bir söz veya sert bir söylemin ceza nedeni olup olmadığı daha büyük meselelerin parçası olarak tartışıldı, sözler mahkûm edildi, insanlar cezaevine konuldu.
Özellikle de ifade özgürlüğüyle ilgili davalarda AİHS, AİHM kararları, Anayasa’nın 90. maddesi bir kenarda tutuluyor.
Ancak her dosyada da böyle olmuyor!
***
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) anımsandığı kararlardan biri İstanbul’daki bir okulda yaşananlarla ilgili davada çıktı.
Aslında olaylar 2009’da başlamıştı.
İki kız öğrenci, bir öğretmen tarafından istismara uğradıklarını detaylarıyla anlatmış, bunun üzerine de dava açılmıştı.
Ancak sanık öğretmen, görevine devam etti.
İstanbul’da bir başka okula tayin oldu.
2015’te istismar suçundan hapse mahkûm edildi.
Ancak bu karar çıkmadan hemen önce, yeni tayin olduğu okuldaki bazı öğrenciler de öğretmenle ilgili ailelerine çarpıcı iddialar aktardı.
Öğretmenin okula geldiği 2012’den bu yana, aynı öğrencilere istismarda bulunduğu iddiasıyla savcılığa başvuruldu.
Soruşturma açıldı, öğretmen okuldan uzaklaştırıldı.
Savcılık, çocukları tek tek dinledi.
Uzmanlardan alınan yardım sonunda, iddianame hazırlandı.
Dokuz kız öğrenci, ilkokul 1. sınıftan itibaren 3 yıl boyunca öğretmenin istismarına uğradıklarını iddia etmişlerdi.
Çok sayıda öğrenci, tanık olduklarını söylemişlerdi.
Birkaç öğrenci ise öğretmeni savunmuş, bunun öğretmenin kötü davrandığı öğrencilerin iddiası olduğunu ifade etmişlerdi.
Detayları burada anlatılamayacak, kan donduran iddialar iddianameye geçti.
Uzmanlara göre, öğrencilerin anlatımları tutarlı, iddialar vahimdi.
***
İstanbul Anadolu Adliyesi’ndeki ağır ceza mahkemesi davaya baktı.
Mahkeme, diğer davadaki mahkûmiyet kararını da inceledi.
Öğrencileri, uzmanları dinledi.
Milli Eğitim’in raporlarını araştırdı.
Ve öğretmeni zincirleme cinsel istismar suçundan tam 135 yıl hapse mahkûm etti, her bir öğrenci için 15 yıl.
Öğretmen tutuklandı.
Bir üyenin karşı oyuyla alınan kararın gerekçesinde, “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de anımsatılarak, bir kişiyi mahkûm etmek için kanıtların eksiksiz olması zorunluluğu anlatıldı.
Bu ilke gözetilerek yapılan yargılamada öğretmenin suçlu olduğu kanaatine ulaşılmıştı.
Mahkemeye göre, 8-9 yaşındaki öğrencilerin bu kadar farklı hikâyeleri, bu kadar tutarlı anlatmaları mümkün değildi.
Emniyet, uzman psikolog görüşleri öğrencilerin doğru söylediği yönündeydi.
Ve önceki, “cinsel istismar” mahkûmiyeti, öğretmenin aleyhindeydi.
***
Savcı kararı temyiz etti.
Dosya Yargıtay 14. Ceza Dairesi’ne geldi ve daire kararı bozdu.
Kararda, kimsenin karşı çıkamayacağı ilkeler anımsatıldı:
Bu ilkeler ışığında kararı bozan daire, sanığın her bir çocuğa karşı işlediği suçların yer, zaman ve eylemin yapılış şekli de anlatılarak karara yansıtılmadığını belirtti.
Daireye göre, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bu büyük bir hak ihlaliydi.
8-9 yaşında da olsalar 2-3 yıllık tüm olayları detaylı, yer ve zaman bildirerek anlatmaları, kararın böyle oluşturulması gerekirdi.
Şubatta verilen karar mayısta yeniden ilk mahkemeye geldi.
Mahkemenin iki üyesi değişmişti.
Mahkeme, çocukların 3 yıl boyunca olayları ailelerine anlatmamalarının mümkün olmadığı, öğretmenin sert ve kötü davranışlarının etkisiyle öğrencilerin bu ifadeyi verdiğini belirterek, Yargıtay’ın gerekçelerini tekrar etti.
Şubatta Yargıtay’dan dönen dosya için 2 Mayıs’ta duruşma yapan mahkeme, aynı gün oybirliğiyle beraat kararı verdi.
***
Yargıtay’ın kararında değindiği bir unsur daha vardı, bir eğitim ve araştırma hastanesinden müfettişlerce alınan rapora da atıf yapmıştı.
Raporda, öğretmen için, “Sanığın olayları net hatırlamadığı, anlık kopuşlarının olduğu, geçmişte travmatik yaşantısının olduğunu ifade ettiği, bu haliyle pedofilik eğilimleri olduğunun düşünüldüğü, ancak psikotik özellikler (anne şizofren hastası) ve cezai ehliyeti açısından yatarak gözlem altına alınması uygundur” denilmişti.
Yargıtay, mahkemeye, sanığın cezai ehliyetinin ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığı konusunda da heyet raporu alınmamasının eksiklik olduğunu bildirmişti.
Mahkeme, beraat kararı verirken, nedense dosyanın bu mühim kısmına da değinmedi.
***
Ailelerin bir bölümü daha soruşturma aşamasında, bir anda, nedense ifade değiştirmişti.
İnatla kalanlar ise, “davaya müdahale” olduğunu, yalnız bırakıldıklarını söyleyip isyan ediyor, iddiaları vahim.
Öğretmenlik yapamayan sanığa dönüş ve tutuklu kaldığı süre için tazminat yolu açıldı.
Elbette bir masumun cezalandırılması kabul edilemez, elbette masumun ceza almasındansa suçlunun cezasız kalması yeğlenir.
Hukukun temel ilkeleri de bunu söyler.
Kim aksini iddia edebilir?
Dileriz ki AİHS ve Anayasa’nın 90. maddesi, adil yargılanma hakkı tüm dosyalarda ve sürekli akla gelir.