Bugüne kadar insanlık birçok çağ gördü. Karanlık Çağ’dan çıkıp, daha kendini fark etmemişken doğayı işlemeye başladı ve Taş Çağı’na geçti. Sonra ateşle doğayı şekillendirmeye, madenleri eritip araç gereçler yapmaya başladı. Maden Çağı’ndan sonra İlk Çağ’a geçti, ortaya çıkan iletişim kavramı ile artık yazı yazabiliyordu. Dinsel ve felsefi akımların dünyayı sarmasıyla göç etmeye başladı ve Orta Çağ’ı yaşadı. Yeni Çağ’da dünya haritasını değiştirdi; imparatorluklar oluşuyor, güç yer değiştiriyordu. Demokrasi ile yüzleşti, bilimsel gelişmeler hız kazandı, Yakın Çağ’ı yaşadı. Sonra bu çağın ismini değiştirmeye çalıştılar. Dediler ki bu çağın ismi “Petrol Çağı” olsun çünkü petrol çok önemli bir buluş. Yok, dediler; sonra bu çağın adı Bilgisayar Çağı olsun, Teknoloji Çağı olsun, Uzay Çağı olsun. Hayır, içinde bulunduğumuz çağın adını size söylüyorum: SON ÇAĞ! Ne
X, Y ve Z nesli üzerine son birkaç yıldır sürekli konuşuyoruz. En çok da bu nesillerin birbirlerine olan uzaklıklarından, birbirlerini anlamamasından… Pandemiyle birlikte artan dijital kullanım bu farkın daha da açıldığını düşündürtse de “sanat” o mucize dokunuşunu yaparak farklılaşanın nesiller olmadığını, toplumda azalanın aslında sanat olduğunu bize anlatıyor…
Sanat geçirgendir. Sanat birleştirendir… Sanat ve bilimin buluşmasına bu çağda çok ihtiyacımız olacağı iddiamı son 5 yıldır yineliyorum. Tanımına da Dijital Rönesans diyorum. Çünkü bana kalırsa çağımızın orta çağını yaşıyoruz… Bu tekdüzelikten sıyrılmanın, aydınlanmaya geçmemizin yoluysa birbirinden farklı kültürlerin, dillerin hatta disiplinlerin birliklerinden tekrar değer oluşturacağımız bir ortam yaratmaktan geçiyor.
Bir müzik grubu düşünün… Kuşaklar, kültürler, diller arasında yolculuğa çıkıyoruz onlarla. X,Y, ve Z kalmıyor… Gerçeğiyle neredeyse aynı kalitede bir Eminem, Britney Spears
Ekosistem… Sihirli bir kelimedir benim için. Evren ve dünyanın o kocaman işleyişinin içinde milyonlarca tür bir arada yaşar ve her birinin bu yaşam zincirine çok büyük katkıları vardır. O zincir içinde de insanoğlu diğer türleri kendisine hizmet eder şekilde geliştirmiş, yetiştirmiştir. Deriz ya etinden, sütünden ve iş gücünden faydalanırız diye… Oysa aslında en çok karşılıksız ve çıkarsız sevgilerinden faydalanırız.
Kediler ve köpekler… Evcilleştirdiğimiz bu türün tarihi bilinenin aksine Mısır’a değil, M.Ö 12.000 yılına Mezopotamyalı çiftçilere dayanır. Köpekler ise 15.000 yıl önce evcilleştirilerek hayatlarımıza katılır. Tahmini ilk erken Neolitik çiftçilerin doğudan batıya doğru yayılmalarıyla bu evcil hayvanlarda yeni topraklara doğru açılıyorlar.
Çobanlık, tarım mahsullerinin korunması, haşerelerden uzaklaştırması gibi birçok alanda fayda sağlayan bu dostlarımız, modern dünyamızda artık daha çok sevgi vermek ve arkadaşlık yapmak için bizlerleler. Kullanım alanları
Dijital sanat sanat mıdır, bunu icra edenler sanatçı mıdır diye tartışılırken, daha ilginç haberlerle her geçen gün karşılaşıyoruz. Özellikle sanat eserleri üreten yaratıcı zihinlerin tanınması, eserlerine paha biçilmesi eskiden sanatçının bu hayattan neredeyse göçme zamanına denk gelirdi… Bu da daha çok sanatçıların ve aydınların kendi zamanlarının ötesinde olmasına yorulurdu… Artık son gelişmelerle, “Yaşarken kıymeti bilinmedi…”ler son buluyor diyebiliriz.
Öncelikle sanatçının eserlerini tanıtabileceği medya aracı sosyal medya sayesinde ücretsiz ve tüm dünyaya açık artık. Tanıtıma çözüm bulunmuşken, son dönemlerde bu işin gelir kısmının nasıl ilerleyeceğine de çözümü yine dijital dünya sundu. Özellikle blokzincir kavramını en çok kripto paralar ile duyarken sanat dünyası bu alana hepsini sollayarak hızla giriş yaptı.
NFT… “Non-Fungible Token” en kısa tanımıyla resim, video, müzik, yazı veya fiziksel nesnelerin dijital alanda karşılığının olması
Mavi küremiz… Astronotların ilk defa gezegenimizi gördüklerinde söyledikleriydi bu… %70’i suyla kaplı olan dünyamız; yaşamın kaynağı ve başlangıcı olan su… İki hidrojen ve bir oksijen dedik su molekülünün oluşumuna basitçe… 13,7 milyar yıl önce Büyük Patlamayla evrenimiz oluşurken, işte bu hidrojen de o zamanlarda ortaya çıkar ve hala evrenimizdeki en yaygın atomdur... Oysa oksijen atomu milyonlarca yıl sonra katılır evrene.
Öyle ki yer küremiz 4,5 milyar yıl önce ilk oluştuğunda alev alev yanardağların olduğu kurak bir yerdi. Derken su, uzaydan donmuş parçalar halinde geldi gezegenimize. O dönemlerde atmosfer henüz oluşmadığı için de su molekülleri kaynayıp uzaya uçuyordu… 500 milyon yıl önce atmosferimiz oluşunca su artık dünyada kalmaya başladı, hatta öyle yağmur yağdı ki kesilmeden, binlerce yıl süren yağmurlardı… Böylelikle o mavi küremizdeki su birikmeye başlamıştı.
Hoş geldin yaşam… Tarihi neredeyse gezegenimizle yaşıt olan suda 3,5 milyar yıl önce basit hücrelerle
Küresel Isınmaya Karşı Yenilenebilir Enerji Çözümleri
Güneş… Dünyamızda ısı ve ışığından yararlandığımız en eski enerji kaynağımız. Derken zamanla rüzgâr gülleri ve tribünleri, termal su, su değirmenleri, akıntılar hatta dalgalarla da birçok doğal yoldan enerjiyi hayatlarımıza dahil ettik.
Enerjiyi ilk olarak ısı ve ışık yaymasıyla kullanırken, elde ettiğimiz buharın kocaman arabaları, deniz taşıtlarını, trenlerini hareket ettirişine şahit olduk. Sadece daha güçlüsüne ihtiyacımız vardı... Ateşin, yanmanın sağladığı gücü fosil yakıtlarda keşfedince buradan çıkan enerjiyi sanayiye çok hızlı entegre ederek sanayi çağına tam geçişi sağladık.
Elektrik… Keşfi M.Ö. 600’e kadar gitse de sanayide kullanımı, insanlığın teknolojik gelişimine katkısı 1800’lerden itibaren yerini buldu.
Fosil yakıtlar… Nüfusumuz öyle hızlı artıyordu ki milyarlarca yıl içinde oluşan fosil yakıtları 100-150 yıl kadar kısa bir sürede tüketir olduk. Hem de çevreye bu yakıtların saldığı karbon emisyonları yüzünden ciddi
Dijital çağ ülkemizin yakaladığı en büyük fırsat oldu. Öyle ki her geçen gün göğsümüzü kabartan haberlerle karşılaşıyoruz. Özellikle ülkemizde kadın istihdamı oranı %50’yi geçtiğinden beri hukuktan sanayiye her sektörde ekonomimizin büyümesinde mucizeler yaşanıyor. Bakanlıklardan başkanlık ve genel müdürlüklere kadar kadınların görevlendirilme oranlarının da yarı yarıya gerçekleşmesiyle en az 3 yabancı dil bilen zeki, çalışkan, genç ve duyarlı kadınlarımız küresel konularda da ülkemizi gururla temsil ediyorlar.
“Kadın eli değmiş…” bir ülkenin huzuru, akl-ı selimliği, estetiği ve yönetişim becerisiyle, kadını erkeği bir ve birlik, örnek bir ülkeyiz. Son zamanlarda adını tüm dünyada sıkça duyduğumuz yüzlerce isim arasından bir kısmına bugün burada 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü sebebiyle değineceğim.
Şeyma Denizbaşı… Geliştirdiği dijital ticaret platformu sayesinde dünyanın en iyi girişimciler listesinde ilk 100’e girmeye layık
Genetik… Pandemi döneminin bizlere yaşatmaya devam ettiği zorluklar yanında sağlık alanında en çok konuşulanlar arasındaydı. Hangi gen en çok yakalanıyor veya az etkileniyor teorileri uçuştu. Derken, büyük güçlerin aşı içine yerleştirdiği mikro çiplerle insanların DNA’sı bozulacağı iddia edildi. Ardından, virüs gayet doğal sebeplerle mutasyon geçirdiği için evrim teorisi kanıksanıp, konuşulur oldu.
Covid_19 ile mücadelemiz devam ederken diğer yandan küresel ısınmanın etkileri de kendini çok fazla hissettirmeye başladı. Artan nüfusla doğal kaynakların tüketilmesi, iklim krizi, çevre kirliliği, kıtlık, susuzluk… Et ürünlerindeki son derece yüksek su kullanımı, karbon salınımı ve maliyeti konusu birden gıda alanında da sentetik et yetiştiriciliğini gündeme getirdi… Evet, bitki yetiştirir gibi hem de…
Ve yapay zekâ… Karantinalar sebebiyle dijital platformlara kitlelerce giriş sağlanırken, biraz ayılınca bu platform sahiplerinin elde ettiği kişisel veriler konuşulur oldu bu sefer de… Artık kan