İsmiyle müsemma harika bir kadın, Hikmet Hükümenoğlu’nun “Harika Bir Hayat” adlı kitabından çıkıp Türk edebiyatının ‘unutulmayacak’ kadın karakterleri arasında yerini aldı geçtiğimiz ay. Can Yayınları etiketli kitap, Harika’nın biyografisi esasen. “Hayalî bir tarihî karakterin biyografisi nasıl yazılır?” sorusunun şahane bir örneği. Arka plana 1919-1950 arası tarihî perspektifi alan. Güvenli bağlanmanın gerçekleşmediği trajik bir anne-kız hikâyesi. Harika vasıflarına rağmen, anne eliyle oluşturulmuş suçluk ve değersizlik duyguları sonucunda “Harika bir hayatı olabilirdi” hayıflanması yaşatan muhteşem bir kadın hikâyesi aynı zamanda. Harika hayatın ne olduğunu da sorgulatan.
23 Mayıs 1919 doğumlu Harika. Babası dönemin muhalif gazetecilerinden Veysel Bey, annesi kötü roman denemeleri ve verdiği davetler dışında bir varlık gösterememiş, iç aşağılanmalarını çığırtkan bir narsisizmayla örten Melek Hanım. Harika, abisi İrfan’dan sonra dünyaya gelen, ailenin ikinci çocuğu. İşgal İstanbul’una doğuyor. Bir Fransız mektebinde eğitim alıyor. Çok yönlü bir çocuk. Yabancı dile yeteneği büyük. Bir kısmı okuldan bir kısmı radyodan İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Latince öğreniyor. Müthiş bir matematik zekâsı var. Eğitimini almak istese de annesi “Matematik okuyup bakkal hesabı mı yapacaksın?” diyerek onu abisi gibi tarih bölümüne yönlendiriyor. Zor bulmacalara bayılıyor. Bu tutkusu onu zamanla başarılı bir şifre kırıcıya dönüştürüyor. Edebiyata ilgisi var. Hiç de hafife alınmayacak bir şair kumaşı sonra. Gelecek vadeden tiyatro oyunculuğu. Hepsine ek olarak tarifsiz bir güzellik Harika, insanların bakmaya doyamadığı. Duyguları yoğunlaştığında eşyaları havalandırabilme becerisini de atlamamak lazım. Yazarın Harika’yı kurgularken en önemli ilham kaynağı ise Suat Derviş olmuş.
Annesi tarafından ‘görülmemiş’ bir kadın Harika. Anne teyidi alamamış. Bu nedenledir ki ne kadar ‘harika’ olursa olsun, değersizlik duygusu peşini hiç bırakmıyor. Hiçbir yeteneği, hiçbir başarısı onu tatmin etmiyor. Bu da onu tek bir kimlik inşasından alıkoyuyor. Harika’dan, H. Kara’ya, H. Ak’a uzanan isim çeşitliliğinde her biri yarım bırakılmış kimlikleri var. Matruşka gibi Harika. Her bir parçanın altından yeni bir tane çıkıyor. Başka bir ülkede ve ailede yetişse matematikçi de olurdu, şair de; dil bilimci de olurdu, şifre kırıcı, tiyatro oyuncusu da.
Kadınlık bilgisi sorgulamaları
Romanın kurgu karakterleri kadar, ele aldığı dönemde yaşamış gerçek karakterleri de var. Edebiyat, siyaset, sanat, gazetecilik alanlarından. Harika’nın hayatını öğrenirken onların hayatlarına da tanıklık ediyoruz. Gerçekliğinden şüphe ettirmeyen bir organiklik içinde Harika’nın hayatına dahil oluyorlar. Harika’nın Suat Derviş’le yaptığı konuşmanın yaşanmış olduğundan şüphe etmek imkânsız misal. Tan Matbaası baskını sırasında, Harika ve en yakın arkadaşı Gülizar’ın olay yerinde olduğundan da. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, İkinci Dünya Savaşı dönemlerinden geçen Harika sayesinde tarih bilgimizi, bildiklerimiz ve bilmediklerimizle temize çekiyoruz. Romanın tarihi arka planını kurgu ve gerçek karakterleriyle olağanüstü bir matematik içinde anlatıyor Hükümenoğlu. Harika, bu yapı içinde bir an bile eklektik kalmıyor. Sabiha - Zekeriya Sertel, Nâzım Hikmet, Peyami Safa, Behice Boran ne kadar gerçekse Harika da o kadar. Ailesi ve yakın çevresi de.
Varoluşunu kurgulamaya çalışan bir kadının, annesinden gördüğü psikolojik şiddete, yaşadığı dönemin muhafazakâr yapısına rağmen özgürlüğünden vazgeçmeyişi. Ne kadar dibe çökerse çöksün orada yatıya kalmayı reddedişi. Kendisiyle yaptığı hesaplaşmalar. Denediği her kimliğin hakkını verme konusundaki çalışkanlığı. Kadınlık bilgisi sorgulamaları. Vakti geldiğinde gitmeyi bilişindeki gözü peklik. Ne kadar bastırılırsa bastırılsın yaşama sevincindeki ısrarı. Hayata baktığı siyaset penceresinin sağlamlığı. Özetle ‘Harika’ bir kadın o. En güzeli de hikâyesi bu romanda bitmiyor. Yepyeni bir hayata açıldığı 1950’lerde vedalaşıyoruz onunla. Ben Harika’nın 40 yaşını deli gibi merak ediyorum şimdiden. 50’sinde nasıl bir kadın olacağını? 60 ve 70’lerin hakkını nasıl vereceğini… Hükümenoğlu gibi iyi bir yazarın elinde 100 yaşını da görür Harika. Ve biz ondan çok şey öğreniriz. Türk edebiyatı da.
Harika’yla bir hafta geçirdim. Girdiğim toplantılarda aklıma düştü sık sık. Yürüyüş yaparken, bir köşe başında karşıma çıkacak gibiydi. Yemek yerken, film izlerken, sohbet ederken. Su gibi bir durulukta, heyecan dozunu bir an bile yitirmeden akan romanı elimden her bıraktığımda özledim onu. Belli ki Hükümenoğlu, Harika’nın yeni hikâyesini -hikâyelerini yahut- yazana kadar gözüm yollarda kalacak. Büyük bir yazar, cennet taamı lezzetinde bir Türkçe, ‘harika’ bir kadın, renk skalasının tümünü deneyimlediğimiz tarihî bir arka plan, heyecan verici bir okuma süreci… Daha ne olsun? En kısa zamanda yapılacak fiziki ya da online bir kitapçı ziyareti sonrası “Harika Bir Hayat”ınız olsun.
İyi pazarlar.