Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

30 Nisan 1949’da Kadıköy’de Bahariye Caddesi’ndeki Geren Apartmanı’nın giriş katında, 21.05’te dünyaya gelir Selim İleri. Doğmak için bahar mevsimini seçmesi tesadüf değil. Baharın Selim İleri’yle bir ilgisi olmalı. Beş yaşındayken annesi onu öğle uykusuna yatırmadan önce her gün bir masal okur. Masalı dinler, bitince uyuyormuş gibi yapıp, o masalı önceki masallarla birleştirip kendi kendine masal anlatmaya devam eder. 1960 yılında Radyo Tiyatrosu’nda Tennessee Williams’ın “Sırça Köşkü”nü dinlediğinde kesinkes karar verir yazar olmaya, insanların acılarını yazmaya. 18 yaşında Yeni Ufuklar dergisinde “Savaş Çiçekleri” öyküsü yayımlanır. O artık yazar Selim İleri’dir.

Haberin Devamı

Selim İleri ikinci baharını yaşıyor

Geçtiğimiz temmuz ayında yazar Selim İleri, edebiyatta 57 yılı geride bıraktı. Yazarlığının 40. yılında Prof. Dr. Handan İnci “Şimdi Seni Konuşuyorduk” isimli bir kitap hazırlamıştı. Onu tanımış 40 yazarın izlenimleri yer alıyordu bu kitapta. Yeniden okudum kitabı. Sunuş yazısında “Selim İleri için söylenebilecek ilk şey, onun Türk edebiyatında bir ‘Selim İleri edebiyatı’ kulvarı açtığıdır” diyor Handan İnci. Selim İleri, o kulvarda yüzmeye devam ediyor. Bazen kelebek, bazen serbest, kimi zaman kurbağa, ara sıra sırtüstü ve elbette karışık. En uzunu 100 metre olan o kulvarda binlerce kilometreyi geride bıraktı. Yarışmadı, kimseyi geçmeyi hedeflemedi, farklı stillerde su olup akıttı edebiyatını kalemine, kaleminden kalbimize. Yağmurlarla. Nitekim Ahmet Ümit, Selim İleri okumayı erguvan rengi bir sağanakla ıslanmaya benzetiyor. Her romanını yazmaya başlamadan önce ilk cümleyi bulma sıkıntısı çekerken yapıtlarını karıştırdığı üç beş yazardan biri olduğunu söylüyor. Yazarlar kendi yağmurlarını yağdırmadan önce, başka yazarların yağmurlarına bakar. İçlerinden bazılarını okurken yazma istekleri artar. Zira satırların arasından periler dökülür, ilham veren, çağrışım yaptıran, yaratıcı düşünceyi tetikleyen. Bu nedenle Selim ileri, okuma isteği kadar yazma isteği de uyandıran bir yazardır.

Neşesi ışıl ışıl

Selim İleri aynı zamanda şairdir de. Yine aynı kitapta Birhan Keskin şöyle anlatıyor bu durumu: “Yazdınız, çünkü sizin yazıya duyduğunuz bir hayretiniz vardı. Dile duyduğunuz bir hayretiniz. Tıpkı, insana ait acıya, aşka, insana ait karanlığa duyduğunuz hayret gibi. İşte bu yüzden siz benim için Selim İleri olduğunuz kadar bir şairdiniz de…” Seçkin Selvi ise “İstanbul’un günümüze kadar solmadan, parıltısını yitirmeden gelebilmiş en güzel renklerinden birisidir, ayağında ve kaleminin ucunda göze görünmeyen getrleriyle” diyor onun için. Erguvan. Belki de daha fazlası. İstanbul adında bir renk Selim İleri. O rengin tonlarını ise Cem Erciyes eksiksiz özetliyor: “Hüzünlü anımsamalar arasında, puslu bir anı gibi kalan kibarlık, beyefendilik, tevazu gibi kavramları kendisine kişilik özelliği edinmiş birisidir Selim İleri”.

Haberin Devamı

Bu yazının eskilerin deyişiyle esbabı mucibesine gelince… Gerekçesine. Hem okur hem gazeteci olarak hayatımda çok değerli bir yeri olan Selim Bey’i geçtiğimiz pazartesi günü, üç yıl aradan sonra ilk kez görmüş olmam. 2021’de geçirdiği rahatsızlıktan sonra çok zor günler geçirdi. Gelip geçtiği için ayrıntılarına girmeyeceğim. İyi haberlerini vermek için bu yazı. Bir kere gayet sağlıklı artık. Kederleri yaza yaza bitirmiş gibi. Neşesi ışıl ışıl. Tezgâhtaki yeni romanının ince ayarlarını yapıyor şimdilerde. Konusu şahane. Ama sürpriz! Söylenmez. Hiç durmadan yazıyor. Geceleri kekik çayı içip sabahlara kadar. Senaryo projeleri var. Resim yapmaya başlamış. “Ben senin ‘yazı’ndaki resmi, resimleri ‘en resim’ olandan daha resim buluyorum. Sakın bir daha resim yapmayı beceremem deme sevgili Selim! “ diyen Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun öngörüsü doğru çıkmış. O kadar güzel ki resimleri. Bu defa da en roman olandan daha roman resimler yapıyor. Onun sofrasını paylaşanlar bilir, sohbeti cennet taamı gibidir. Hâlâ öyle. Lezzetinden sual olunmaz. Müzeyyen Senar’ın ‘benim garip gözlü yavrum’ dediği güzel gözlerindeki gariplik gitmiş. Şakayla karışık, sarı kantaron yağı sürüyorum ondan diyor ama çok yakışıklı görünmesi yaşama sevincinden bence. Ki bu ona çok çok yakışıyor.

Haberin Devamı

Hiç merak etmeyin, İstanbul renkli eşsiz yazarımız, ‘Selim İleri edebiyatı’ kulvarında su gibi akmaya devam ediyor.

Selim İleri ikinci baharını yaşıyor.

İyi pazarlar.