Nergis, Mehmet ve Elif. Anne, baba ve çocuk. Bu üç karakterin hikâyelerini anlatıyor Melisa Kesmez, İletişim Yayınları’ndan yeni çıkan kitabı “Küçük Yuvarlak Taşlar”da. Aile arası bağları üç farklı gözden deneyimleme fırsatı sunan öykülerinde. Nergis’in hikâyesi ile başlıyor kitap. Kadının en kutsal takısı olan “anne”liği sorguluyor bu ilk öyküde. Kızı Elif doğduğu günden itibaren, toplumun dayattığı kendini çocuğuna adayan anne kalıbına girmekte zorlanıyor. “Bir çocuğun annesi olmak” ve bunun getirdiği sorumluluklar ağır geliyor. Öyle günler oluyor ki, ağlamaktan kıpkırmızı olan Elif’i yatağında bırakıp kaçmak istiyor. Bütün bunları deneyimlerken en yakın arkadaşı Gülsüm’deki her canlının annesi olabilme potansiyelini fark ediyor. Çok da etraflıca düşünmeden, âşık olmadan evlendiği Mehmet’le ilişkisi de tavsıyor zamanla. O dönemde tanıştığı Salih yüzünden Mehmet’i bırakıyor. Elif’le birlikte ayrı bir eve çıkıyor. Sadece kızının bebeklik döneminde değil, yaşı ilerlediğinde de onunla iletişim kurmakta, ona annelik yapmakta zorlanıyor. Zaten bir süre sonra Elif babasıyla yaşamayı tercih ediyor. Nergis’in Elif’le ilişkisi günden güne bozuluyor. Anneanne olacağını bile başkasından öğreniyor. Bu duygu ona iyi geliyor. Yaşamın ona yolladığı ‘yeni bir sevme ihtimali’ hoşuna gidiyor. Kızıyla kaçırdığı treni, torunuyla yeniden inşa etme fikri!
Annelik kavramının sorgulandığı nefis bir hikâye Nergis’inki. Onu Elif’in hikâyesi izliyor. Nergis’in başkasından öğrendiği Elif’in hamilelik sürecinden bir kesiti okuyoruz bu defa. Haberi henüz yeni almış, kafası karışık bir hâlde babası Mehmet ile sık sık gittikleri bir tatil beldesine atıyor kendini. Biraz düşünmek, kafasını toplamak için. Orada Yasemin ve evlat edindiği on yaşındaki kızı İpek’le tanışıyor. Kızını hediye olarak kabul eden, onun sayesinde dünyadaki cenneti gören bir anne. Bu anne kız ilişkisini kıskanmadan edemiyor. Onların yanından ayrıldıktan sonra, tesadüfen başka bir erkek için, hiçbir açıklama yapmadan terk ettiği eski sevgilisi Evren’le karşılaşıyor. Çok üzdüğü bu eski sevgilisiyle kendi içinde hesaplaşmaya giriyor. Güzel giden bir ilişkinin orta yerinde Evren’i apar topar terk edip çok sevdiği çok da acı çektiği bir ilişkiye atlama nedenlerini sorguluyor. Aile kurma korkusu mu? Özgürlüğü kaybetme korkusu mu? Kim bilir belki de annesinden kendine geçen...
Annelik muhasebesi
Son öyküde ise sözü Mehmet’e veriyor Kesmez. Mehmet, Nergis’in kendisini terk ettiği döneme taşıyor bizi. Yaşadığı travmayı anlatıyor. “Evlilik denen çok parçalı makineleri işler hâlde tutan yüzlerce vidadan ilkinin ne zaman su koyverdiğini” sorguluyor. Diğer yandan annesiyle olan ilişkisini masaya yatırıyor. Kendilerini terk eden babanın ardından anne oğulun birbirlerine tutunarak yaşadıkları hayatı. Gülsüm ile tanışmalarını anlatıyor daha sonra. Anne olmak isteyen Gülsüm’le baba olmak isteyen Mehmet’in tanışma hikâyelerini. Ve Nergis onu terk edince bir süre Elif’i de kaybettiğine dair yaşadığı paniği.
Özetle Melisa Kesmez, ağırlıklı olarak mutsuzluğun haritasını çıkarıyor bu öykülerde. Öte yandan mutluluğun olası tanımlarına da yer veriyor. Terk etmenin, terk edilmenin ruh hâllerini deşiyor. Sık ve sert bir ‘annelik’ muhasebesi yapıyor. Hayatın içinde yaşadığımız çaresizlik anlarının çilesini usul usul sarıyor. Hesaplaşma denen zorlu kavramı enine boyuna işliyor. Bütün bunları yaparken her bir karakterin iç dünyalarını hallaç pamuğu gibi attırıyor. Öfkeler, aşklar, pişmanlıklar, hüzünler, dibe batmalar, çıkmalar, özetle ‘insana dair’in fotoğraflarını çekiyor büyük bir ustalıkla. Türkçenin lezzetinin hakkını sonuna dek vererek. Ben çok severek okudum “Küçük Yuvarlak Taşlar”ı. Melisa Kesmez’in o çok sevdiğim kalemiyle buluşmanın tadını çıkardım. Derinlikli cümlelerinde uzun uzun durup düşünmenin hazzını yaşadım. Benzer tecrübeleri sizin de yaşamınızı isterim.
İyi pazarlar.