Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ortaköy’de köprünün dizinin dibine kıvrılmış bütün zarafetiyle oturan tarihî Kethüda Hamamı’nda yeni yılın ilk büyük sergilerinden biri açıldı bu hafta. Horoz Lojistik’in 80. yılı vesilesiyle küratörlüğünü Sanatatak kurucusu, eleştirmen Ayşegül Sönmez’in üstlendiği “Time is LOVE; Bir Dünya Gezisi Sahnesi”.

Zaman netameli bir kavram. Üzerine yüklenen çok sayıda anlam ve sıfat var. Kaliteli zaman, her şeyin ilacı zaman, zaman yönetimi, hızla akıp giden zaman, geçmek bilmeyen zaman, boşa harcanan zaman, zamana bırakmak. O kadar çok hayatımızın içinde bir kavram ki. Sürekli ona uyumlanmaya çalışıyoruz. ‘Zamanın ruhu’ tabiri de buradan geliyor. İnsanların dönemine göre oluşturduğu ortak değerler bütünü. Kendine uyum sağlayamayanları dışlama özelliği var. Zamanın ruhunu yakalayabilmek için inanılmaz bir telaş ve koşuşturmaca içindeyiz. Peki ya ‘ruhun zamanı’? Başka ruhlarla benzerlik taşısa da bize ait ve biricik olan. Onunla ne kadar ilgiliyiz? Zamanın ruhuna ayak uydurmaya çalışırken ruhumuzun ritmi üzerine düşünüyor muyuz gerçekten? İşte 34 sanatçının 40’tan fazla işinin yer aldığı “Time is Love” sergisini “Ruhun zamanı üzerine düşünme fırsatı tasarlamaya çalıştık” diyerek özetliyor Horoz Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Taner Horoz ve kendi zamanımızı yakalamayı diliyor.

Haberin Devamı

Bu anlamda gerçekten çok heyecan verici bir sergi. Kendi zamanımızı sanat aracılığıyla yakalama imkânı. İstediğimiz kadar zamanın ruhuna uyum sağlayalım, ruhumuzun zamanını göz ardı edersek varoluşumuz yarım kalır. Küratör Ayşegül Sönmez de bu kavramsal çerçeveyi şöyle açıklıyor: “Time is Love, zamanın ruhunu yakalamakla ilgilenmiyor, ruhun zamanını yakalamak istiyor. Sartre’ın Kierkegaard’ın, Bergson’un izinde, şimdiki zamanın içinden geçmekte olan diğer tüm zamanları sonsuz bir gezideymişçesine kucaklamak istiyor”.

Hedef kendi zamanlarımızı çoğaltmak. Ve bu da beraberinde ruhsal gezginliği getiriyor. Sergi adında olduğu gibi bizi bir dünya gezisi sahnesine taşıyor. Her bir eserin bizde yarattığı çağrışımların rehberliğinde çok özel bir güncel geziye çıkıyoruz. Sönmez’in deyişiyle vaktin nakit değil sevgi olduğunu fark ediyoruz bu gezide. Kendi ruhsal dünyamızda, kendi zamanımızı takip ederek daha önce hiç görmediğimiz yerler görüyor, yeni keşifler yapıyoruz. Seçilen eserlerin rehberliğinde. Sönmez çok haklı: “Ruhun zamanı öyle bir şekilde akıyor ki onu kontrol etmekten vazgeçtiğimiz an, ona teslim olduğumuz andan itibaren hayat sanki genişliyor.” Bu genişleme de birbirinden değerli anlamları beraberinde getiriyor.

Haberin Devamı

Ayşegül Sönmez, eserlerin kürasyonunda lojistik depolarını dolaşırken gördüğü taşımacılık paletlerini kullanmış. Eserler paletlerin üzerinde, kenarında, kıyısında farklı yerleştirmelerle sergileniyor. Bu paletlerle vurgulanan lojistiğin dinamikleri çıktığımız dünya gezisine özel bir arka plan sağlıyor. Kethüda Hamamı’nın iç içe geçen odaları arasında gezerken Cihat Burak’tan Erdağ Aksel’e, Mahmut Celayir’den Antonio Cosentino’ya, Mentalklinik’ten Seçkin Pirim’e birbirinden heyecan verici sanatçılar arasında ruhumuzun zamanı harekete geçiyor.

Haberin Devamı

Eserler arasında en ilgimi çeken Ömer Uluç’un Türkiye’de ilk kez sergilenen 2008 tarihli “Meeting 2” isimli işi oldu. Uluç, bu eserde keçe ve mum ile çalışmış. Ayşegül Sönmez, eserde sonsuzluk ve dayanıklılık ifadesi keçe ile geçicilik, fanilik ifadesi ile mum arasındaki gerilimin bir ‘zaman ölçer’ aslında ‘ölçemez’ olduğunu vurguluyor. Kan kırmızısı bir fonda, sonsuzluğun içindeki faniliğimizi düşünmek çok değerli bir ruhsal egzersiz.

Tüm odalara girip çıktıktan sonra, şahane bir geziyi bitirmenin ruhumuzun zamanına eklediği anılarla baş başa kalıyoruz. Bu geziye katılmanızı çok isterim. Sonrasında Ortaköy’de kış soğuğunda demli bir çayla ısınıp anılarınızın tadını çıkarırsınız.

İyi pazarlar.