Anayasa Mahkemesi’nin netleştirdiği üç konu

9 Temmuz 2010

Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliğiyle ilgili olarak verdiği son karar öncekiler gibi tartışma konusu oldu.
Dava sonuçlanmadan önce açılan tartışmalar, karardan sonra da devam edecek gibi görünüyor. Tartışmaların odağını Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri oluşturuyor.
Yüksek Mahkeme, kamuoyunda yetki tartışmasına yol açan üç konuyu aldığı kararlarla netleştirmiş oldu. Bu konular yürütmeyi durdurma, referandum öncesinde iptal davasını kabul etme ve Anayasa’nın ilk üç maddesi açısından anayasa değişikliklerinin içeriğini denetleme konularıdır.

Yürütmeyi durdurma
Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma konusunda yetkili olup olmadığı eski yıllarda tartışılan bir konuydu. Mahkemenin görevleri arasında yürütmeyi durdurma sayılmıyor. Ancak Yüksek Mahkeme aldığı bir kararla bu konuda yetkisi olduğuna hükmetti. Böylece iptal davasıyla birlikte yapılan yürütmeyi durdurma taleplerini de Danıştay gibi karara bağlamaya başladı.
Eğer önüne gelen ve iptali istenen yasaların veya bazı hükümlerinin yürürlüğe girmesi halinde telafisi olanaksız sonuçlar doğurması olası ise Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verebiliyor. Yüksek Mahkeme, kararıyla bu alanın yetkisine girdiğine

Yazının Devamı

Kılıç: Hukuk devletine aykırı bulduk

8 Temmuz 2010

Anayasa Mahkemesi haftalardır merakla beklenen kararını dün verdi ve anayasa değişikliği paketinin bazı maddelerini kısmen iptal etti. Yüksek Mahkeme, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’ne üye adayı seçimine ilişkin bazı hükümleri iptal etti.

Demokratik hukuk devlet ilkesi
Kararın açıklanmasının ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’la konuşma olanağı buldum. Kılıç, bazı ifadelerin iptal edilmesinin genel gerekçesini şöyle açıkladı:
“Gerekçeli kararı kısa sürede yazmaya çalışacağız. O zaman durum daha net anlaşılır. Şu kadarını söyleyebilirim ki, iptal ettiğimiz ifadeler, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri arasında olan 2. maddesindeki demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı bulundu. Mahkeme, Anayasa değişikliğindeki bu düzenlemelerin, devletin temel düzeniyle ilgili olduğuna karar verdi. Demokratik hukuk devleti ilkesini, devletin temel düzenini zayıflatıcı düzenlemeler olarak görüldü. Bu karara göre, Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne ve HSYK’ya atanacak adayların kurumları tarafından belirlenmesi aşamasında her üyenin ancak bir adaya oy vereceği hükmü demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz bulundu.

Yazının Devamı

45 günlük bilanço

7 Temmuz 2010

Genelkurmay Başykanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, usta gazeteci Uğur Dündar’a verdiği kapsamlı mülakat bir çeşit veda konuşmasıydı. Görev süresi yakında dolacak olan Org. Başbuğ, genel bir durum değerlendirmesi yaptığı gibi önümüzdeki döneme ilişkin yol gösterici bir nitelikte taşıyordu.

Sözün bittiği yer
Bu mülakatta Org. Başbuğ’un sarfettiği “sözün bittiği yerdeyiz” cümlesinin altı çizilmeli. Genelkurmay Başkanı’nın bu ifadesi, “Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığı önümüzdeki süreçte Türkiye-Irak ilişkilerini de etkiler. Bir bakıma Türkiye-ABD ilişkilerini de etkiler olumsuz olarak” sözleriyle birlikte okunmalı. Ayrıca bunlara, Barzani’yi işaret ederek “terör mücadelede bir fayda sağlamıyor” tesbitini de katmak gerekli. ABD’nin Kandil’de, PKK liderlerini neden yakalamadığı sorusunu da eklediğinizde Org. Başbuğ’un, Türkiye’nin “tahammül sınırının” sonuna geldiği sonucunu çıkarabiliriz.

Üç seçenek

Yazının Devamı

İptal davası açılır mı, açılamaz mı?

6 Temmuz 2010

Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak CHP’nin öncülüğünde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusunun görüşülüp görüşülmeyeceği konusunda fikir ayrılıkları var.
Bazı hukukçular böyle bir davanın referandumdan önce açılamayacağını savunuyorlar. Bu görüşe, dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi raportörünün de katıldığı anlaşılıyor. Raportör, referandum yapılmadan önce düzenlemenin yasalaşma sürecinin tamamlanmamış olacağı görüşünden hareketle, CHP’nin başvurusunun reddedilmesini savundu.
Bu yaklaşım, referandum öncesinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal davasını kabul edip edemeyeceği konusunu yeniden gündeme getirdi.

İki dayanak
Anayasa Mahkemesi’nin referandumdan önce bu davaya bakabileceğini gösteren iki önemli dayanak var:
1 - Anayasa’nın 148. maddesinin 2. fıkrasındaki hüküm,

Yazının Devamı

Diğerleri de gitmeli

4 Temmuz 2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sıfır noktasındaki Gediktepe’de mevziye gittikten sonra, “Gelip buraları görsünler” demişti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da mevzilere gitmek istediğini Genelkurmay’a iletti. Kılıçdaroğlu da bir başka sıfır notasına gitti. Pervari’deydi.
Erdoğan da Kılıçdaroğlu da kısa süre önce şehit vermiş mevzileri gördüler. Komutanlardan brifing aldılar, askerin hangi koşullarda terörle mücadele ettiğini gördüler.

Sıfır noktasından bakış
Terörle mücadeleyi Ankara’dan veya İstanbul’dan izleyerek anlamak mümkün değil gerçekten. O mevzileri özellikle kış koşullarında görmek gerekiyor.
Genelkurmay Başkanlığı, eskiden basın turları düzenlerdi. Çatışmaların arkasından gazeteciler bölgeye götürülür, koşullar yerinde görülürdü. Kuş konmaz, kervan geçmez yalçın kayalıkların tepesindeki mevzilere, ancak helikopterle ulaşılabilirdi. Çoğu kez helikopter konacak yer bulamaz, yere bir metre, yarım metre mesafeden gazeteciler helikopterden atlayarak sıfır noktasına ulaşırlardı.

Yazının Devamı

Fiili özerklik

3 Temmuz 2010

PKK’nın ve BDP’nin anayasa değişikliği paketine niye karşı oldukları giderek netleşiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar, anayasa değişiklik paketi konusunda CHP’yi ve MHP’yi, BDP ve İmralı ile aynı safta göstererek eleştirdi. Anayasa değişikliğine demokratikleşmeyi istemedikleri için karşı çıktıklarını vurguladı.
CHP ile MHP’yi, BDP, PKK ve İmralı ile aynı çizgide göstermek elbette hiç gerçekçi değil. Ayrıca anayasa değişikliğine karşı çıkış açısından BDP ve PKK’nın gerekçeleri çok farklı. Bu farklılık giderek daha net biçimde ortaya çıkıyor.

Özerklik talebi
PKK-BDP çizgisinin değişiklik paketine karşı çıkmasının, pakette yer alan konularla ilgisi yok, aksine yer almayan konularla ilgili.
PKK ve BDP, paketin en çok tartışılan maddelerini oluşturan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin yapıları ve üye sayılarıyla hiç ilgili değiller. Bu düzenlemeler, BDP ve PKK’nın talep ve beklentileri arasında yer almıyor.
Onların karşı çıkış nedenleri, pakette Kürt kimliğinin güvenceye alınması, Güneydoğu’ya özerklik tanınması, vatandaşlığın yeniden tanımlanması, Kürtçenin eğitim dili olması ve ayrıca yapılacak yasal düzenlemelerle seçim barajının

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu: “Davet üslubu rahatsız etti”

2 Temmuz 2010

PKK’nın Gediktepe’ye yaptığı saldırıdan sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la bir araya gelmeleri beklentisi doğurmuştu. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’la görüşebileceğini, iktidardan bir adım gelmesi halinde terörle mücadelede ulusal politika belirlemek üzere katkı vermeye hazır olduklarını açıklamıştı.
Erdoğan da Kılıçdaroğlu’yla görüşebileceğini, ziyaret de edebileceğini belirtmişti. Liderlerin bu söylemi, kamuoyunda Başbakan ve ana muhalefet liderinin bir araya gelmesi umudunu artırmıştı.
Erdoğan, Kanada dönüşü Kılıçdaroğlu’yla da, MHP lideri Devlet Bahçeli’yle de görüşebileceğini belirttikten sonra, TBMM içinde ve dışındaki parti liderlerini davet edeceğini duyurdu.
MHP lideri Bahçeli, bu konuda Erdoğan’la görüşmeyeceğini, daveti Cumhurbaşkanı’nın yapması halinde katılacaklarını açıkladı. Keza CHP lideri Kılıçdaroğlu da, “Başbakan kendini cumhurbaşkanı mı sanıyor?” tepkisini gösterdi. Bu gelişmeler, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun bir araya gelmeleri konusundaki olumlu havayı yeniden olumsuza çevirdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’yla dün bu konuyu konuştum. Sorduğum sorular ve aldığım yanıtlar şöyle:

‘Üslubu rahatsız ediciydi’

Yazının Devamı

Çiçek: “Bu nasıl NATO müttefikliği?”

1 Temmuz 2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kanada’da ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede ağırlıklı konulardan biri de teröre karşı ortak mücadeleydi. Başbakan Erdoğan, Ankara’nın istihbarat paylaşımını aşan katkılar beklediği mesajını vermişti.
Bu konuyu, dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuştum. Çiçek, terörle mücadele konusunda ABD, Irak ve diğer müttefiklerden neler beklediğimizi somut örnekleriyle anlattı.

‘Bizden isteneni istiyoruz’
“Terör sorunu, sınır aşan ve birden çok ülkeyle ilişkili bir suç haline geldi. Bu ABD’de 11 Eylül saldırılarıyla da ortaya çıktı. Bugün bizim karşı karşıya olduğumuz PKK terörü de uluslararası bir nitelik taşıyor. Bir kere PKK, komşumuz olan Irak‘ta. Kuzey Irak’tan Türkiye’yi rahatsız ediyor. Ayrıca bunun bir de Avrupa ayağı var. Finansal faaliyetleri, adam toplama faaliyetleri de Avrupa ülkelerinde yürütülüyor. Bu durum bizim karşılaştığımız etnik terörün de uluslararası olduğunu, sadece etnik veya bölgesel terör diye görülemeyeceğini ortaya koyuyor. Şimdi 11 Eylül sonrasında ABD uluslararası terörle karşı karşıya olduğunu ve bunun mücadelesinin de uluslararası olması gerektiğini söyledi. Bu yönde çağrı yaptı. Diğer ülkelerden

Yazının Devamı