MEMLEKETE çöken hava, lodos misali.
Yürekler daralmış, nefesler tıkanmış.
Eller yukarıda, “tam teslim” vaziyeti!
Referanduma 10 gün var ama hışırtılı bir ses kulaklara “kimse uğraşmasın boşuna” der gibi!
Yani.
“Evet” garanti!
Garip bir durum gerçekten.
PİRİMİZ üstadımız Mehmet Barlas’ın “yazar -çizer takımına ağabey tavsiyeleri” faslından kaleme aldığı yazı, köşe yazarlarını izleyenlerce de okunmalı.
Okunmalı ki, kim, neyi, niçin yazıyor; daha iyi anlaşılsın!
Yazı şu:
“Nasıl her mesleğin ‘İleri gelenleri’ ve ‘İleri gidenleri’ varsa, aynı durum bizim meslek için de geçerlidir.
Şu sıralarda bu durumun yansımalarını her an görmekteyiz.gidenlere örnek olarak sanal bir meslektaşımızı ele alalım.
Kendisinin çalıştığı gazetede köşesi vardır.
Ayrıca televizyonda program da yapmaktadır.
DİĞER tüm özellikleri bir yana, Hüsamettin Cindoruk’un zeki ve dolayısıyla esprili biri olduğunu, sanırım herkes kabul eder.
Nitekim Başbakan Erdoğan’ın ziyaret turlarında DP’ye gelmemesini yorumlarken, “Gelmemesi O’nun eksikliğidir” demiş ve eklemiş:
“Benim O’ndan öğreneceğim bir şey yok. 1.85 boyu varmış, onu öğrendim. Ama siyaset, boyla yapılmaz...”
Peki.
Ya yapılsaydı?
Örneğin Bakanlar Kurulu kimlerden oluşurdu acaba?
Tartışmaya bile gerek yok.
12 Eylül’ün her görüşten, her meslekten binlerce mağduru var.
Kimi asılmış alelacele.
Kimi işkence altında inlemiş günlerce.
Kimi sürülmüş...
Kimi sürünmüş.
Ne var ki...
12 Eylül’ün sadece “mağduru” yok.
SAYIN Başbakan buyurmuşlar ki:
“Yazıcıoğlu yaşasaydı ‘evet’ derdi.”
Yazıcıoğlu...
Hangisi?
Muhsin Yazıcıoğlu.
Neymiş?
Yaşasaymış, ‘evet’ dermiş...
12 Eylül’ün her görüşten, her meslekten binlerce mağduru var.
Kimi asılmış alelacele.
Kimi işkence altında inlemiş günlerce.
Kimi sürülmüş...
Kimi sürünmüş.
Ne var ki...
12 Eylül’ün sadece “mağduru” yok.
SORSALAR, “İş âleminin ciğerini bu ülkede en iyi kim bilir?” deseler; çok kişinin aklına önce Güngör Uras’ın adı gelir.
Ve Güngör Uras geçenlerde öyle isabetli bir teşhis ve tarihe geçecek tespit yaptı ki, özellikle bir süre bekledim, “Acaba karşı çıkan olacak mı?” diye.
Yok.
Olmadı.
Güngör Uras’ın “Allah, politikaya bulaşan, hükümet ile işi olan işadamlarına kuvvet versin. Referandumda ‘evet’ diyeceklerini şu günlerde açık açık beyan etmeye mecburlar. Ekonomik bakımdan ayakta kalmaları buna bağlı hale geldi” şeklindeki satırlarına, bir tek kişi karşı çıkmadı.
Çıkamadı.
Çünkü çıkamazdı.
BİR süredir oklar Yiğit Bulut’a çevrili. Onun Vatan Gazetesi’ndeki yazılarını, CNN Türk ekranındaki tavrını anımsayanlar; yaptığı “W” dönüşünden sonra, fena halde şaşırıyorlar şimdi.
Hele Başbakan Erdoğan ile Habert Türk televizyonundaki söyleşisinin ardından, gelen vurdu, giden vurdu Yiğit’im Bulut’a.
Haklı aslında.
Her insan bozulur bu yapılana.
Ama o işi abarttı, ağzını bozdu.
Kendisini eleştirenlere “köpekler” dedi bir çuval lafla.
Yazıyı okudum.