Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR süredir oklar Yiğit Bulut’a çevrili. Onun Vatan Gazetesi’ndeki yazılarını, CNN Türk ekranındaki tavrını anımsayanlar; yaptığı “W” dönüşünden sonra, fena halde şaşırıyorlar şimdi.
Hele Başbakan Erdoğan ile Habert Türk televizyonundaki söyleşisinin ardından, gelen vurdu, giden vurdu Yiğit’im Bulut’a.
Haklı aslında.
Her insan bozulur bu yapılana.
Ama o işi abarttı, ağzını bozdu.
Kendisini eleştirenlere “köpekler” dedi bir çuval lafla.
Yazıyı okudum.
Hakaret etmenin bile bir estetiği, zekâ kokan özelliği, kalem erbabına yakışan inceliği vardır.
Bu yazıda hiçbiri yoktu.
Aynı olay Necip Fazıl’ın başına gelseydi farz -ı misal, tek cümlede işi bitirir ve şöyle derdi:
“Benin geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar...”
* * *
Dünyanın en sevimli, benim de en çok sevdiğim hayvan olmasına rağmen; insan birine kızınca, nedense önce “köpek” demek gelir aklına.
Can Yücel de yazmıştı ya...
“Elimde bir tebeşirle gezerim sokakları köpek var!’ yazısını gördüğüm zaman bir yerde
altına; ‘evet doğrudur’ yazmak için!”
* * *
Bir de gün yüzüne çıkmamış satırlar var.
Bunlardan biri Ergenekon İddianamesi’ne ekli, 162’inci delil klasöründe gizli.
Büyük şair Fazıl Hüsnü Dağarca eliyle yazıp, 26 Aralık 2005 günü saat 16:18’de fakslamış İlhan Selçuk’a:
“Bir konak vardı / Kapısı açık / Erdem arayanlara kapısı açık / Yeryüzünün bütün duyumlarını toplumlara sunmuş / Bugün bir kurt saldırıyordu konağa / Bin biçimde saldırıyordu / Yüz bin ağızla saldırıyordu / Dişleri kendince aydın / Devrimlerimize hınç dolu / Gerilikle, önceki yanılgılarla dolu / Azgınca saldırıyordu konağa / Konağın kapısında yıllarca bekçilik yapan köpek / Katılıvermesin mi ona / Şaşırdı aşağılık kurt, alçaklığın böylesine / Dayanamadı kıpkırmızı ağzıyla seslendi / On üç yıldır bekçi gibi durduğun / On üç yıldır ekmeğini yediğin, suyunu içtiğin / Bu yüksek kapıya hangi yürekle saldırmaktasın / Bre köpek.”
Benim sevdiğim köpeklerin hiçbiri, bu köpeklere benzemiyor bereket!
Ha unutmadan.
Rahmetli Dağlarca, rahmetli İlhan Selçuk’a gönderdiği şiirin altına şu notu düşmüş:
“Bu yazı, köpekleri ilgilendirmektedir. Başka anlam aramak gereksizdir.”
Aynı notu biz de düşelim ki, birileri başka anlam aramak zahmetine girişmesin!


Denizli’de vahim durum!
BOĞAZ dokuz boğum, sekizinde yut, birinde söyle.
Biri bu sözü Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci’ye hatırlatsaymış keşke.
Lafa bakın:
“Adamın biri geldi geçen gün. Saygısız, iftiracı, yalancı. Buradaki adamları da aynı...”
Adamın biri.
Kim o?
Kemal Kılıçdaroğlu.
Aynı sözü Aziz Kocaoğlu söyleseydi Recep Tayyip Erdoğan için, hiç şüpheniz olmasın, ona da “Yuh” derdim!
Zeybekci’nin boğaz boğumları düğüm olmuş anlaşılan. Bu sefer de kendi partisinin üyelerine seslenmiş aynı heyecanla:
“Seçimlerde sandığın başında ölseniz dahi sandık başından ayrılmayın. Biz sizin cenazenizi kaldırırız.”
AKP’li olsam, değil sandık başında durmak...
Sandığın uzağından bile geçmezdim Denizli’de.
Çünkü öyle bir belediye başkanı var ki bu şehirde...
Parti üyelerini sandık başına mı gönderiyor, yoksa sanduka içine mi; belli değil!


Tek karelik Karşıyaka!

‘Bre köpek’