Başbakan Erdoğan kelimesi kelimesine “Bir daha Fransa’ya gitmem” dememiş ama o anlama gelen şeyler söylemiş.
Anlıyorum.
“Küstüm sana” dercesine, bu da bir tavır.
Veya daha ilerisi:
“Seni adam yerine koymuyorum.”
Hatta:
“Canın cehenneme.”
Time Dergisi 45 miyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin üçüncü kişisi olan Warren Buffett’a “Çalışmaya başladığınızda bu kadar zengin olmayı hedeflemiş miydiniz?” diye sormuş.
Buffet “Çok para kazanmak istedim” demiş:
“Fakat bunu özgürlüğümü elde edebilmek için istedim.”
Ey özgürlük...
Sen nelere kadirsin?
Veya...
* * *
Eminim, canınız sıkkın.
Yığınla kötü haber sarmış dört bir yanınızı.
Çok kişi “Yandım Allah” demekte, büyük ihtimalle.
Kimi para, kimi başka bir şey dilemekte.
Ne çare...
Size ancak küçük bir tebessüm verebilirim sadece.
* * *
Logo veya imlek denilen grafik düzeni, eskilerin dediği gibi o kurumun “alametifarikası” yani “ayırıcı özelliği” olmalı.
Logoyu görenler, bir bakışta “Ha” demeli meselâ:
“Bu İzmir’in EXPO logosu.”
Gördünüz herhalde EXPO logosunu.
Dünkü Milliyet Ege’de ise hem Hamdi Türkmen, hem de Dilek Gappi, logonun yaratılış sürecine dair önemli ipuçları verdiler.
Örnekse...
EXPO Yürütme Kurulu Başkanı Mahmut Özgener çantasında 6 logoyla, aklına fikrine güvendiği insanların kapısını çalıp, nabız yoklamış anlaşılan.
Saçma sapan, ıvır zıvır, çöpe atılmaya bile değmeyen yığınla mesaj geliyor her gün.
Bıktım.
Cep telefonuma gelen SMS’lerden bıktım.
İstemiyorum kardeşim.
Hiçbir GSM şirketinden mesaj almak istemiyorum.
Hiçbir marketten, hiçbir internet sitesinden veya herhangi bir yerden gelen reklam amaçlı hiçbir SMS istemiyorum.
Özellikle de SMS’in ötesine geçip, zırt pırt telefon çaldıran bankalar...
The Beverly Hilton Hotel’in önündeki kırmızı halı, dünyadaki en ünlü insanların ayakları altına serilmişti yine.
İçerideki görkemli sahnenin üzerinde ise 69. Altın Küre töreninde ödül alan, ödül veren kimler vardı, kimler.
Örneğin...
George Clooney vardı
Meryl Streep vardı.
Martin Scorsese vardı.
Christopher Plummer vardı.
Müdür Bey karşısındaki üç kişiye talimatını verir:
- Topla şu bölücü kitapları ve sayfalarını yırt, sonra da yakmaya götür. Sen de git bakalım sayfalar yırtılıp yakılacak mı? Sen de git sayfaların yakılıp yakılmayacağına bakılacak mı, bak da gel.
Bir süre sonra gelirler...
1.kişi:
- Efendim sayfalar yırtılıp, yakılmıştır.
2.kişi:
- Efendim sayfaların yırtılıp, yakıldığına bakılmıştır.
Artık “fikri takip” yetmiyor. Parayı da takip gerekiyor. “Neden” derseniz...
Çeşitli vesilelerle televizyonlarda düzenlenen “yardım toplama programları” yüzünden.
Kimini emri vaki yaparak, yayına bağlıyorlar belki.
Kimi de bağlanmak için çırpınıyor.
Yüce gönüllü insanlar elbet var.
Eli öpülesi yardımseverler mutlaka az değil.
Fakat anlaşılıyor ki, bir de işin havasında veya gırgırında olanlardan bulunuyor mebzul miktarda.