Saçma sapan, ıvır zıvır, çöpe atılmaya bile değmeyen yığınla mesaj geliyor her gün.
Bıktım.
Cep telefonuma gelen SMS’lerden bıktım.
İstemiyorum kardeşim.
Hiçbir GSM şirketinden mesaj almak istemiyorum.
Hiçbir marketten, hiçbir internet sitesinden veya herhangi bir yerden gelen reklam amaçlı hiçbir SMS istemiyorum.
Özellikle de SMS’in ötesine geçip, zırt pırt telefon çaldıran bankalar...
Sizin ise canlı veya robotik sesinizi duymak istemiyorum.
Hele şunlar:
“Tebrikler! Değerli müşterimiz 4 büyük takımın taraftar formasını kazandınız. Hediye formanızı almak için hemen arayın. 0216.....”
“Tebrikler! Dijital fotoğraf makinesi mp5 kazandınız. Hemen 0216..... u arayın. Hediyenizi ve tasarruf cihazınızı almayı unutmayın.”
Hadi oradan.
Sahtekârlar.
* * *
Nasıl bitecek bu saçmalık?
Kim sona erdirecek bizi taciz eden ve hatta dolandırmaya teşebbüs eden bu saldırıları?
Çarenin adı:
“Elektronik Haberleşme Kanun tasarısı”
Şu an Meclis’te.
Yakında Genel Kurul gündemine gelecek.
Ya sonra, yasa uygulanmaya başladığında “derde deva” olacak mı acaba?
* * *
Deniyor ki:
“SMS veya sesli mesaj göndermek için önceden izin alma şartı getirilecek.”
Tamam.
İzin vermeyenler bir sorun yaşamayacak herhalde.
Fakat bilerek veya bilmeyerek bir kere izin veren ama sonradan “Yandım Allah” diyenler, başlarına sardıkları bu kâbustan kolayca kurtarabilecekler mi kendilerini?
Malum.
Özellikle telekomünikasyon alanında, abone oldukları yerden bağını koparmak isteyenlerin çektiği azap herkesin malumu.
İnsanlar “düşün yakamdan” demekten, bitap düşüyorlar.
40 kere konuşup, 40 kere yazışıyorlar fakat nafile.
Üzerlerine atılan çengel, bir türlü çıkmıyor takıldığı yerden!
* * *
Onun için yasa yapıcıların şiddetle dikkatini çekiyorum:
Aman işin bu faslını ihmal etmeyin.
Büyük marifet!
Derler ya, duy da inanma...
Aynen öyle.
Duyduk ama inanmadık.
Mesele şu:
ABD’nin Kuzey Carolina eyaletine bağlı Georgia’da sürat yapan bir otomobili durduran polis, araçta yaptığı aramada uyuşturucu madde bulmuş ve Michael Leon Ward adlı siyahi şoförü gözaltına almış.
Bir süre sonra 22 yaşındaki tutuklunun hücresinde yapılan aramada, tuvalet rezervuarının içine saklanmış 38 kalibrelik bir toplu tabanca bulunmuş.
Önce tabancanın hücresine başkası tarafından konulduğunu söyleyen Ward, daha sonra 25 santimetre boyundaki tabancayı rektumuna gizleyerek cezaevine soktuğunu itiraf etmiş!
(Rektum kelimesinin anlamını bilmeyenler lütfen sözlüğe baksın.)
Polis şimdi, olayın nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalıyormuş.
Galiba en iyisi. . .
Her olayda olduğu gibi, tatbikat yaptırmak!
Tek karelik su köprüsü!