AZİZ KOCAOĞLU’NA yeniden aday ve tekrar başkan olma yolunu açan ilk ve en önemli faktör, Tarhan Erdem’in bir yıl önce yaptığı kamuoyu araştırmasıydı.
Milliyet Ege’de yayınlanan araştırmada deniyordu ki:
“30 - 31 Ağustos arasında yapılan araştırmada ‘Bugün yerel seçim olsa Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hangi partiye oy verirsiniz’ sorusuna alınan yanıtlarda CHP uzak ara önde çıktı. ”
“Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde, CHP ve AKP dışında hiç bir başka partinin kayda değer oyu yok. AKP’nin oyları 22 Temmuz seçimlerindeki seviyesinde devam ediyor. İzmir’de AKP karşıtı oyların CHP’de toplandığı gözleniyor.”
Ve aynen öyle oldu.
Gelelim bugüne...
Tarhan Erdem diyor ki:
GAZETENİN adı önemli değil. Zaten başlığı okuyunca, hangi akla hizmet ettiği hemen anlaşılıyor!
Başlık ne mi?
Şu:
“Yaşar Hoca mayoyla yakalandı...”
Aman efendim bu ne büyük olay, bu ne müthiş haber.
Hele başlık:
Kel başa, şimşir tarak!
OLAY İstanbul’da yaşandı ama mahiyeti, herkesin dikkatli olmasını gerektiren, benzerinin her an, her yerde yaşanabileceği cinsten.
Şimdi manzarayı canlandırın hayalinizde.
Hanımefendi, polise bağırıyor öfkeyle:
“Siz bana ceza yazamazsınız.”
Klasik hikâye...
Açılımı şöyle:
“Ulan sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
SÖZ Ziya Paşa’ya ait:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”
Sözün devamı da var aslında:
“Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
Şahıs belli.
Eser ise meydanda.
Üçyol’da...
SAYIN Başbakan bugüne kadar, milletin anasını ağlatıyordu.
AKP’nin son grup toplantısında salonun haline baktım...
Her fırsatta zaten ağlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başta, çok sayıda milletvekili de ağlıyordu!
Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?
Takdir sizin.
İyi olan şey ise...
“Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun son verilerine göre bankalarda 1 milyon ve üzerinde tasarrufu bulunanların sayısı kriz döneminde 4 bin kişi arttı. Türkiye geçen yılın eylül ayında küresel krize yakalandığında 23 bin milyonere sahipti. Bugün ülkemizdeki milyoner sayısı 27 bine ulaştı.”
YUMURTA dediğin, tavada kırılır.
Ya duvarda patlayıp çatlarsa, nasıl bir ses çıkarır?
Hiç denemedim.
Deneyenini de görmedim.
Gönül de işin acemisi... Duyduğu sesin “duvarda kırılan yumurta sesi” olduğunu anlayamamış önce.
Hani kurşun sıksalar tamam da, sabahın dördünde hangi manyak evin camına, çerçevesine yumurta atar?
Manyak.
İKONCANLAR nasıl ki plajlarda birbirleriyle yarış halindeyse, İzmir’de de haberleri allayıp pullayıp servis edenler arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor.
Önceleri İzmir Büyükşehir Belediyesi bu alanda tekti.
Sonra bazı ilçe belediyeleri çıktıysa da ortaya, İBB açık ara birinci oldu hep.
Ama ciddi bir rakibi var şimdi:
İzmir İl Genel Meclisi.
Özellikle Serdar Değirmenci’nin başkan seçilmesinden sonra müthiş bir atağa kalkan İzmir İl Genel Meclisi’nde biri hapşırsa, “Aman ne güzel hapşırdı” diye haber yapılıyor ve cümle âleme duyuruluyor!
Geçen cuma günü İl Genel Meclisi Basın Bürosu’ndan bildirilen haber şuydu meselâ:
Amerika Birleşik Devletleri’ne, İngiltere’ye, Fransa’ya, Kanada’ya, Hollanda’ya, Norveç’e, Japonya’ya özeniyoruz.
Herkesin sebebi başka olabilir.
ABD’deki fırsat eşitliği etkilemişken kimini, kimi de Norveç’teki nizama, intizama hayrandır belki.
Ama unutulmasın...
O sebeplerden her biri, diğerini var eder aslında.
Biri olmazsa, hiçbiri olmaz.
Örneğin eleştiri, hem de en sertinden ve hatta yerden yere vurmacasına yapılır ve temel bir “haktır” o ülkelerin hepsinde.