Çeşme Turistik Otelciler Birliği’nin (ÇESTOB) hafta içinde yapılan genel kurulunda 8.kez başkanlığa seçildi. Dile kolay 15 senedir Çeşme’de turizm ondan soruluyor ve o Çeşme’de turizmcilerin göz bebeği... Veysi Öncel, Çeşme Pırıl Otel, Dilaila Beach ve Ekmekiçi restoranların sahibi. Yıllar önce bir yandan Yeni Asır gazetesinde çalışırken bir yandan da sıhhi tesisat malzemeleri pazarlayan karayağız bir delikanlıydı. İlk ticari şirketi Çağdaş Tabldot, İzmir’in ilk yemek fabrikası. Sonra Pırıl Otel geldi. Otel kısa zamanda Türkiye’deki termal oteller arasında ilk 15’in içine girdi. 5 yıldızlı ve 350 yatağa sahip. Konukların yüzde 60’ı yabancı turist. Çeşme’nin gülen yüzü Pırıl Otel özellikle Termal&Beauty&Spa merkezi ile ünlü.
Her derde deva termal su
Termal su sadece dinlendirmiyor, romatizmal hastalıklar ve ağrılı kas eklem hastalıkları başta olmak üzere birçok sağlık sorununa da derman oluyor. Pırıl Otel’in kahvaltısı da bir başka. 14 çeşit zeytin var mesela. Bütün yörelerin peynirleri büfede. “Kıymasız et döner, öyle bir döner ki yersin, döner bir daha dersin“ sloganı ile tanıdığımız Ekmekiçi ilk şubesini 2000 yılında İzmir Alsancak Kıbrıs Şehitleri caddesinde
Hem doktor, hem de yazar olmanın mutluluğu tarif edilemez
“Deli ve dahi, geçmiş ve gelecek,kadın ve erkek,iyi ve kötü, zaman ve zamansızlık, rüya ve gerçek, hayat ve ölüm,varlık ve yokluk dediğimiz zıt kavramlar hakikatın iki kutbunu oluşturmaktadır. Hayat görüşümüz hep bu yöndedir. Ben bu romanda yaşamın karşıtlarını ele alırken sınırlarımı aşmak, hayatın sınırlarını zorlamak, tüm karşıtların ötesine geçmek ve böylece zihninizi şaşırtmak, beyninizin kutuplarını birleştirmek istiyorum. Bir yaşadığım dünya var, bir de yazarak gittiğim dünya” diyor Dr. Yelda Sorguç yeni kitabından söz ederken. Evet asıl mesleği doktorluk onun. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nde Mikrobiyoloji Uzmanı. Ama onun doktor olduğunu çoğu kişi bilmiyor.
Peşpeşe iki roman yayınladı, üçüncüsü sırada. Çocukluğunda ve okul hayatında şiir yazmışlığı bile yok. Matematiği çok iyi, edebiyatı zayıf olan bir öğrenci. Tıp Fakültesi mezuniyeti sonrası ikizleri olduğu için nöbeti ve hastası olmayan laboratuarı seçmiş branş olarak. 35 yaşına geldiğinde de birden beynindeki kelimeler kağıt yapraklarına dökülmeye başlamış. Aslında yaşamın ve ölümün anlamını aramış hep. Örneğin ne kadar kafa patlatırsak
Otelde yalnızca yazarlara ithaf edilmiş odalar yok. O odalarda daktilodan ahşap sandığa, yazarlara ait özel eşyalar ve imzalı kitaplar da bulunuyor.
Fantastik edebiyatın genç kalemlerinden Gülşah Elikbank’ın hayat verdiği ve özellikle gençler arasında kısa sürede efsaneleşen Günebakan Üçlemesi, ”Kızıl Ölüm” ile son buldu.
Kitapta Çiçero’nun bir sözü de var: Omnium rerum principia parva sunt. Türkçe meali “Herşeyin küçük bir başlangıcı vardır.”
İzmir’de açtığı Türkiye’nin ilk edebiyat konseptli oteli işte böyle küçük bir başlangıç. Kahramanlar’da çok eski bir oteli alıp yenilemiş.Odalara yazarların isimleri verilmiş. 15 odası var otelin. Seçilen yazarlar hem Gülşah’ın sevdiği yazarlar hem de yabancı dillere kitapları çevrilen geniş bir kitleye sahip kişiler. Her odada resimleri, eserleri, kitaplarından alıntılar, el yazıları.
Babasını şaşırtan dizeler
Çeşme’ye bağlanacağı yorumları yapılan Alaçatı ilçe olma mücadelesinde...
Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, Alaçatı’yı evrensel bir marka yapmanın gururunu yaşıyor.
Antik Çağda adı “Agrilia” olan Alaçatı, Batı Anadolu tarihinde “İonia” diye adlandırılan, İzmir’in güneyinden başlayıp Menderes Irmağı’na kadar uzanan bölgenin tam merkezinde yer alan bir kent. Efsaneye göre, Alaçatı’da çok eskiden ünlü bir “alaca at” yaşarmış. Yapılan tüm yarışları birincilikle bitiren atın ünü bölgenin ününü aşmış ve buraya da onun isminden esinlenerek Alaçatı ismini vermişler.
Kent butik otelleri, özgün restoranları, taş evleri, Arnavut kaldırımı döşenmiş sokakları,yel değirmenleri, festivalleri ve binlerce dönüm turizm yatırım alanlarının bulunduğu bir yer. Beldede yapılanlar göz önüne alındığında kesinlikle ilçe olmayı hak ediyor. Çünkü Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç kenti adeta uçurmuş.
Neler yapmamış ki?
Mesela Venedik tipi yapılanma örneği Port Alaçatı. Denizi doldurarak alan yaratmak yerine karada kanallar açarak denizin içine alındığı bir proje bu. Ülkemizin tek kanal kenti. Ya sörf cenneti? Ünlü denizci Piri Reis’in daha 16.yy da “rüzgarı eksiksiz, denizi yufkadır” dediği
Bijen Molay, onca uğraşı arasında bir de Bale ve Müzik Akademisi kurdu. Kurum, ünlü okulların eğitim sertifikasını verme yetkisine sahip
S ahnede dansçıların inanılmaz hareketlerini sahne karşısında izledikçe içinizden “ben bunu kesinlikle yapamam” diye düşünebilirsiniz. Ama her gün vücudunuzu balerinler gibi kullanırsınız. Yüksek bir rafa yetişmek için uzanırsınız, hızlı bir topu yakalamak için dönersiniz, caddeden aşağı doğru sekersiniz. Sonra su birikintisinin üzerinden sıçrar ve bunu ıslanmadan yaptığınız için sevinçten zıplarsınız.
Onca uğraşı arasında BM Bale ve Müzik Akademisi’ni kuran Bijen Molay’a göre insan yaşamındaki en önemli şey denge ve o her yaş grubuna dengeyi öğretiyor. Balede çalıştırılan kaslar hiçbir spor dalında yok. Bijen Molay, “Dünya yuvarlak bir dengede duruyor, kişinin de önce kendi dengesini bulması lazım. Öncelikle denge veriyoruz. Denge eğitimi duruştan başlıyor. Bütün yaşam tarzını etkileyecek bir denge. İnsanın yemesi, içmesi, ilişkileri, aktiviteleri hep denge üstüne” diyor.
Şimdi eğitmenlik yapıyor
Dünyanın “Madam Z” diye tanıdığı ünlü modacımız bu kez “Doğu’nun Gizemi, Batı’nın Rüyası” sergisi ile gündemde
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde önceki akşam önemli bir sergi açıldı.?Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu himayelerinde düzenlenen Zühal Yorgancıoğlu’nun ‘Doğu’nun Gizemi, Batı’nın Rüyası’ başlıklı sergide sanatçının 60 yıllık çalışma hayatın var.
Dönüm noktaları
Araştırma ve tasarım süreçlerinin önemli dönüm noktalarını temsil eden 40’a yakın kıyafet, açıklama notlarıyla birlikte sergide yer alırken, arşivden gün ışığına çıkan atölye tasarım çalışmaları, kişiye özel desenler, eskizler, ilüstrasyonlar dikkati çekiyor.
Çeşme Türk turizminin yükselen yıldızı... Her geçen yıl bir öncekine göre daha bir gelişiyor, daha bir büyüyor, daha bir parlıyor... Hem de betonlaşmadan, doğasını koruyarak... Kentin dört dönemdir belediye başkanlığını yürüten Faik Tütüncüoğlu projeleri onca engellere rağmen birer birer hayata geçirirken önceliği doğa ve iklim özelliklerini bozulmamasına vermiş... Başkan, doğma büyüme
Çeşmeli ve aileden belediyeci...
Aslında mesleği eczacılık ama lise yıllarından beri edebiyata tutkun. Bazı çevrelere kendini sevdiremese de okuyucu onu Piraye’den itibaren çok seviyor
17. İzmir Kitap Fuarı’nın son gününü yaşıyoruz. Dolu dolu geçen fuarda bugün Altın Kitaplar Standında “Piraye”nin yazarının önünde uzun kuyruklar olacak. Canan Tan, sadece kitaplarını imzalamayacak, okurlarıyla da dertleşecek bir kez daha. Aslında eczacı ama onu herkes edebiyatta İstanbul dükalığına direnen ve çok satan kitapların yazarı olarak tanıyor.
Son yapıtı “Issız Erkekler Korosu”nda tam anlamıyla ezber bozuyor ve “mağdur erkek” tema olarak çıkıyor karşımıza. Sadece erkek müşteri kabul eden bir pansiyonda geçiyor kitap. Ademoğlu Pansiyon’da bir fasıl gecesi. Müşterilerin ayrı ayrı hikayeleri ve şarkıları var. Kitaptan birkaç satır...
“Genel kanıya göre ezilen erkek yoktu yeryüzünde. Yıkılması güç, belli kalıplar vardı. Erkekler ağlamaz ağlatır, erkekler üşümez, üşüyen kadına ceketini verir, erkekler acı çekmez ama çektirirdi. Etten kemikten yapılmışlardı onlar da kadınlar gibi ama duygu yoksunu yaratıklardı her biri. Oysa Recep, Ademoğlu Pansiyonu açtıktan sonraki şu birkaç yıl içinde bu görüşlerin aksini ispatlayan