Hem doktor, hem de yazar olmanın mutluluğu tarif edilemez
“Deli ve dahi, geçmiş ve gelecek,kadın ve erkek,iyi ve kötü, zaman ve zamansızlık, rüya ve gerçek, hayat ve ölüm,varlık ve yokluk dediğimiz zıt kavramlar hakikatın iki kutbunu oluşturmaktadır. Hayat görüşümüz hep bu yöndedir. Ben bu romanda yaşamın karşıtlarını ele alırken sınırlarımı aşmak, hayatın sınırlarını zorlamak, tüm karşıtların ötesine geçmek ve böylece zihninizi şaşırtmak, beyninizin kutuplarını birleştirmek istiyorum. Bir yaşadığım dünya var, bir de yazarak gittiğim dünya” diyor Dr. Yelda Sorguç yeni kitabından söz ederken. Evet asıl mesleği doktorluk onun. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nde Mikrobiyoloji Uzmanı. Ama onun doktor olduğunu çoğu kişi bilmiyor.
Peşpeşe iki roman yayınladı, üçüncüsü sırada. Çocukluğunda ve okul hayatında şiir yazmışlığı bile yok. Matematiği çok iyi, edebiyatı zayıf olan bir öğrenci. Tıp Fakültesi mezuniyeti sonrası ikizleri olduğu için nöbeti ve hastası olmayan laboratuarı seçmiş branş olarak. 35 yaşına geldiğinde de birden beynindeki kelimeler kağıt yapraklarına dökülmeye başlamış. Aslında yaşamın ve ölümün anlamını aramış hep. Örneğin ne kadar kafa patlatırsak patlatalım, neden bazılarımızın daha iyi, bazılarımızın daha kötü olduğunu bir türlü çözemiyor. Doğruluk, sorumluluk, cesaret, adalet gibi evrensel ilkelerin kişiden kişiye farklılık göstermesinin altta yatan sebebini algılayamıyor. İşte, böylesi karmaşık duygular içindeyken adeta gizli bir güçle yazmaya başlıyor. “Küçük Dünyalar” akıl hastanesinde geçiyor ve yüzün üzerinde gerçek karakter var romanda. Gerçek çünkü Psikiyatri Uzmanı olan kardeşiyle gittiği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki gözlemlerinden yola çıkarak kurgulanan bir roman. Ana karakter Ayhan’ın ağzından yazılmış Küçük Dünyalar. Gölge kahraman Sinan Güzelyalı’da yaşamış yine gerçek biri. Onun notları ile 71 yılı İzmir anlatılıyor.
Dünya ve Türk klasiklerini, bestseller’leri de. Onca kitap okumasına rağmen özgün, kendisine has bir tekniği var. Aile Güzelbahçe’de oturuyor ve toprakla uğraşmayı seviyor. Zaman yetmediği için daha ziyade pratik yemekler yapıyor. Spor haftada bir gün pilates. Çay kahve tüketimi bol. Alışverişi seviyor, marka takıntısı yok. Genelde kot pantolon ve spor giyinmeyi tercih ediyor. Evde bile makyajlı gezen tiplerden. Alyans dahil takı takmaz. Yelda ve ikizleri Fenerbahçeli, baba Galatasaraylı. Evde tatlı bir Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti var.
Bu sevda mesleği bıraktırır
Tıbbiyeden arada sırada doktor çıkar deyişi bir kere daha kanıtlandı.
Doğru ama mezun olduğumda böyle bir yeteneğim olduğunun farkında değildim. Roman yazmaya 2006 yılında birden bire başladım. Melankolik olduğum bir zaman diliminde, “Sessizlik, usulca sokulup rengi olmuştu gecenin” cümlesi ile başladı yazı serüvenim. Sonra kendimi durduramadım. İlk kitabın isminde de geçen ”İçimdeki Rüzgâr” aslında benim içimdekilerin dışa taşması... Tıptan arada sırada doktor çıkar lafı doğru. Müzisyen çıkıyor, yazar çıkıyor, sanatçı çıkıyor. Bunun nedeni doktorlar özel insanlardır. Sıradışı insanlardır. O yüzden başka mesleklerde de başarılı olabilirler.
Doktorluğun avantaj oldu mu?
Tabii ki... Doktor olmam analitik düşünce sistemimi geliştirmiş, beni araştırmacı yapmış olabilir. Diğer yazarların benim kadar araştırarak yazdıklarını sanmıyorum. Ben doktor olduğum için araştırarak yazıyorum. Yazmaktan da inanılmaz zevk alıyorum. Şu anda doktorum, eşim de doktor ve çocuklarımın da doktor olsun isterim. Çünkü doktorluğun kendine özgü çok güzel yönleri var, kutsal ve tarihi bir meslek. Ama yazdıktan sonra, doktorluk mu yazarlık mı diye sorsalar yazarlık derim. Hayatıma sadece yazar olarak devam etmek istiyorum. Bu sevda uğruna doktorluğu bırakabilirim. Artık benim romanımı okuyan bir insan bunu bir doktor yazmış dememeli.
Yazmaya nasıl zaman buluyorsun?
İşin zevkli tarafı aslında bu. Gündüzleri doktorluk yapıyorum, akşamları çocuklardan ve eşimden çaldığım saatlerde roman yazıyorum. Hastanede de bulduğum her fırsatı değerlendiririm. Öğle arasında kütüphaneye gidip yazarım. Kafede otururken yazarım. Yazma kanıma girdiğinden beri tutkuyla yazmaya devam ediyorum. Hayatı hep sorgulayan bir insanım. Yaşamı, ölümü, hayatın sadece göründüğü kadar olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden yazmak bana çok iyi geldi, kendimi buldum diyebilirim. Bir roman yazınca insanın dünyası değişiyor. Doktorlukta değil ama yazarlıkta iddialıyım. Bu konuda hiç tevazu göstermiyorum.
Kitapları yayınlamaya başlayınca meslektaşların, yakınların nasıl yaklaştılar?
Eşim bu konuda beni çok destekliyor. Doktor olmamdan daha çok mutlu oldu yazar olmama. Annem, babam yazdığım romanla yatıp kalkıyor. İkizlerim Ege ve Arda romanı ellerine aldıklarında ”anne inanamıyorum bunu sen mi yazdın?” dediler. Romanı bir çırpıda bitiren mesai arkadaşlarım koşarak yanıma gelip “Eee bitti. Ne yapacağız şimdi?” diye sordular her defasında. Ben de “Arkadaşlar, haftalık dergi değil bu, roman. Ben, yaprak sarması yapar gibi ince ince sarayım, siz bir oturuşta yiyip, bitirin. Oh ne güzel“ diyorum. “Ne yapalım, tadı damağımızda kaldı” dediklerinde şunu anlıyorum. İyi bir roman, insanı aç bırakmamalı, ama kusturmadan doyurmayı da başarabilmeli.
KİMDİR?
Dr. Yelda Sorguç, Burdur’a bağlı Yeşilova ilçesinde 1971 yılında öğretmen bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençliği İzmir’de geçti. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Halen İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Mikrobiyoloji Uzmanı olarak görev yapıyor. ”İçimdeki Rüzgar” ve “Küçük Dünyalar” isimli yayınlanmış iki kitabı olan Sorguç’un eşi de doktor ve çiftin ikiz çocukları var.