Aslında mesleği eczacılık ama lise yıllarından beri edebiyata tutkun. Bazı çevrelere kendini sevdiremese de okuyucu onu Piraye’den itibaren çok seviyor
17. İzmir Kitap Fuarı’nın son gününü yaşıyoruz. Dolu dolu geçen fuarda bugün Altın Kitaplar Standında “Piraye”nin yazarının önünde uzun kuyruklar olacak. Canan Tan, sadece kitaplarını imzalamayacak, okurlarıyla da dertleşecek bir kez daha. Aslında eczacı ama onu herkes edebiyatta İstanbul dükalığına direnen ve çok satan kitapların yazarı olarak tanıyor.
Son yapıtı “Issız Erkekler Korosu”nda tam anlamıyla ezber bozuyor ve “mağdur erkek” tema olarak çıkıyor karşımıza. Sadece erkek müşteri kabul eden bir pansiyonda geçiyor kitap. Ademoğlu Pansiyon’da bir fasıl gecesi. Müşterilerin ayrı ayrı hikayeleri ve şarkıları var. Kitaptan birkaç satır...
“Genel kanıya göre ezilen erkek yoktu yeryüzünde. Yıkılması güç, belli kalıplar vardı. Erkekler ağlamaz ağlatır, erkekler üşümez, üşüyen kadına ceketini verir, erkekler acı çekmez ama çektirirdi. Etten kemikten yapılmışlardı onlar da kadınlar gibi ama duygu yoksunu yaratıklardı her biri. Oysa Recep, Ademoğlu Pansiyonu açtıktan sonraki şu birkaç yıl içinde bu görüşlerin aksini ispatlayan öyle çok örnek yaşamıştı ki. Hayalleri tükenmiş nice erkeğin ayazda kalmış kolu kanadı kırık kuşlar gibi tiril tiril titreyerek üşüdüğüne, hayattan beklentisi kalmayanların umutsuzluk içinde kıvrandıklarına, kendilerini terk edilmiş, yalnız ve ıssız hissettiklerinde çok ama pek çok acı çektiklerine tanık olmuştu. Canından can verdiği öz evladından dayak yiyenler mi istersin, dost eliyle hırpalanıp ahbap kazığına oturtulanlar mı. Ve tabii karılarının evire çevire dövdüğü ama erkekliklerine toz kondurmamak için kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler yada utanma belası ser verip sır vermeyen ademoğulları.”
Canan Tan, daha lise yıllarından beri edebiyata tutkun. Fen kolunda olduğu halde okul gazetesini edebiyat öğretmeniyle beraber çıkarıyor, Hisar Dergisi’nin düzenlediği şiir yarışmasında birincilik ödülü alıyordu.
Ailesinin ısrarları ile eczacılık fakültesine girdi. Eşini de orada tanıdı. Mezun olunca hem eczacılık yaparım, hem de yazı yazarım hayalleri Diyarbakır’a gitmeleri ile 10 yıl kadar kesintiye uğradı. İzmir’e yerleşip Konak’ta eczane açtıktan sonra ardı ardına geldi yapıtlar. Önce çocuk edebiyatına daldı ki, kadın gülmece yazarı olarak tekti. Sonra öykü kitapları geldi ve 2003’te de onun için milat sayılabilecek ilk romanı: Piraye... Ardı ardına yayınladığı eseleri peynir ekmek gibi satmasına karşın edebiyat çevrelerine kendini sevdiremedi. Piyasa işi yazar diyorlardı. Eleştiriler haksızdı. Ödüllendirmelerde de yoktu, Selim İleri’den dinlediği öykü sonrası... İleri 1974’de önemli bir edebiyat ödülü jürisinde. Birincilik ödülü verilecek kitaptan başka bir kitabı önerecek jüriye. Ama jüri üyeleri kararlarını vermiş tekrar değerlendirmeye vakitleri yok. Niye? Hep birlikte pastırmalı kuru fasülye yemeğe gidilecek.
Ödülü okuyucudan alıyor
Canan okurlarından alıyor ödülleri... Örneğin önümüzdeki günlerde öğrencilerin seçimiyle belirlenen İstanbul Kültür Üniversitesi’nın Ulusal Medya ve İletişim Ödülleri’nden biri ona verilecek. Kitaplarını elle yazıyor daha sonra bilgisayara geçiyor. Narlıdere ya da Urla’da evinde yalnızken daha rahat yazıyor. Sadece yazmıyor, çok da kitap okuyor. Onun kadar kitap okuyan yazar yok belki de... Eşi her konuda en büyük destekçisi... Alışverişi de eşi yapıyor. Yemekle arası iyi değil, çok seçici. Koyun eti ağzına koymaz mesela. Çabuk hazırlanır, kapının arkasında bavulu hazırdır. Sinema ve tiyatroya tutkun. Televizyonda vazgeçilmezi ”Kuzey ve Güney” ve özellikle Kıvanç Tatlıtuğ... Her tür müziği seviyor ve söylüyor, en zor Türk Sanat Müziği eserlerini bile. Daha şarkı başlarken şarkının sözlerini hatırlar ve takır takır söyler. Canan, 7 yıldır üzerinde çalıştığı yeni kitabından da söz etti. Oğuz Kağan Köksal’ın İzmir Valisi olduğu sıralarda. Eşi Olcay Hanım’ın bir çay sohbetinde söz ettiği sülale hikayesini kitap yapacak. Ankara ve Yunanistan’da geçen bu gerçek öyküyü dönemin tarihsel dokusunu da kullanarak yazacak.
Kitaplarımdan korsanlar yararlandı