İşe bakın… Ali Koç, Volkan için o kadar değerliymiş ki, Başkan görüşmeye çağırırsa Volkan Demirel özür -bile- dilermiş.
Yahu söyledi ya Başkan…
Olsun… Yakalamış zor durumda, “Bir Daha Çal Sam” diyor Volkan.
“İkinci çağrıyı kırmam”…
Volkan Bey’in ona buna diklenmelerini, tribüne çalınmalarını, sahipsiz medya mensuplarını evden aldırma tehditlerini falan bilirdik de… Yerine göre bu kadar “hoşgörü sahibi” olabileceğini tahmin etmezdik.
Bu ne tevazu!..
***
İnsanoğlu cevabını asla öğrenemeyeceği sorular sormaya bayılır!..
Ben de tabi.
Faydası yok gibi görünür, niyet okuması riski taşır, soruyu beğenmeyenlerin “saçmalık” kategorisine sokması, “ti”ye alması kaçınılmazdır ama bazen gelişmek bazen durumu kavramak için ilaç gibidir.
Mesela, Fenerbahçe’nin durumunu başka nasıl kavrayabiliriz...
Sahi, nedir Fenerbahçe’nin asıl sorusu?
Ara transferde kimlerin gideceği, kimlerin alınacağı mı?
Geçiniz!
Fenerbahçe ve Ersun Yanal, Antalyaspor ile teknik direktörü Bülent Korkmaz’a “çok büyük bir teşekkür” borçlular!..
Neden mi?..
Çünkü ceza ve sakatlıkla yarısı tribüne çıkmış Antalyaspor’u sahada bir metrekare boşluk bırakmadan öyle bir disiplinle oynattı, öylesine ustalıkla topun arkasına geçirdi ki, devre arasında ne yapılacağına henüz karar verilmemiş “Fenerbahçe’ye yük olan futbolcuları” turnusol kağıdı gibi ortaya çıkardı.
Ev sahibinin hası Antalyaspor… Fenerbahçe on kişi kaldıktan sonra kazanmayı gerçekten istememeleri de cabası.
Her takımı kırbaçlayan teknik direktör değişikliğinin bile, sadece bir maçın ilk yarısı kadar etkileyebildiği bu futbolcularla değil Ersun Yanal, feriştahı gelse hak ede ede yenilmeye, diplerde sürünmeye devam eder Fenerbahçe.
Maç başladı, savunmada iki önemli adamı eksik rakip karşısında Soldado’nun bir şeyler yapacağı sanıldı ama daha 47. Saniyede ortaya çıktı ki, al Slimani’yi vur Soldado’ya… Rakibin asisti ile kaleciyle karşı karşıya ve atamıyor Fenerbahçe’nin “golcüsü”. Koskoca ilk yarının kalan dakikalarında ise bir fırsat daha bulamıyor.
Nasıl bulsun… Ne bekler oyuna giriyor ne ileri dörtlüdeki Benzia, Ayew işe yarıyor. Tempo yok, hız,
Ne olmuş yani; sayın Ali Koç dün istemediği Ersun Yanal’ı bugün “çare” olarak görüp el sıkışmışsa?..
Siyaset literatürüne “dün dündür” özdeyişini Rahmetli Demirel sokmuştu ama yaptığı kişisel bir itiraf değil, tüm siyasetçiler için durum tespitiydi.
O kadarla kalmamış, “bugünün çamaşırlarını dünkü güneşte kurutamazsınız” da demişti ya; neyse...
Gerçek şu ki; “dün dündür” düsturunu futbolda Ali Koç’a gelinceye kadar yönetim tarzı yapmayan, kullanmayan kalmadı. Kimi bahaneler buldu, kimi kulübün ali menfaatleri arkasına saklandı...
Ali Koç’un en büyük hatası, hatasından dönmek mi yani?
Bunun üzerinden eleştirmek isteyen varsa, ilk taşı tercihlerinde hiç hata yapmayan atsın!
Hem, “hata yaptıysak, yaptık” dedi ya...
Fenerbahçe’nin Erzurumspor karşısında nasıl oynayacağının ipuçları Ersun Yanal’ın yaptırdığı iki antrenmanda ortaya çıkmıştı zaten.
Gazla!..
Malzemeyi değiştiremeyeceğine göre köpürtmek, süslemek yolunu tercih etmişti Yanal. Belki “havada” tutabilirdi.
En büyük eksik neşe ve özgüvenden başlamıştı işe.
Birkaç da komut vermiş olmalıydı:
Isla’ya, Hasan Ali’ye “çıkın”, Valbuena’ya “serbestsin” Ayew’e hep ceza alanına gireceksin”, Mehmet Ekici’ye “kanatlara top kes” demişti besbelli…
“vitesi arttırın” genel beklentisiydi Yanal’ın…
Yerkürenin, canlıların ve bireylerin gelişim-değişim hikayesi, var oluş süreleri kadar uzun süreçleri kapsar tabi... Ama adına “kader anı” denilen, etkilerin yoğunlaştığı, koşulların çakıştığı, tarihin “çıt” diye kırıldığı milyarlarca veya onlarca yıl kadar önemli, kısa bir zaman birimi mutlaka olur içinde.
Yucatan Yarımadası’na düşen dev gök taşından tutun, Arşimet’e “evreka” dedirten hamam tasına gelin, Newton’un kafasına düşen elmadan, orduların, kurumların, kişilerin anlık kararlarına-eylemlerine kadar gidin.
Hep bir kırılma!
Sonuçları olumlu veya olumsuz olabilir...
Söz konusu ettiğim “etki/süre” işleminden çıkan muazzam sonuçtur.
Sabah karanlığında alçak standarttaki yüksek hızlı trenin basamağına adım da atabilirsiniz, üzerinde büyük ikramiye rakamları olan yılbaşı piyangosunu da alabilirsiniz, kansere de çare bulabilirsiniz.
Kısa bir zaman birimi değiştiriverir her şeyi...
Rahmetli Zeki Alasya ne kadar güzel, ne kadar inandırıcı canlandırırdı saf ve iyi niyetli tipi... Kırk sene geçti gözümün önünde sahnedeki genç hali.
Sigarasını söndürdü ve “tamam bıraktım işte” dedi, hem cin gibi olan hem de cin gibiyi oynayan Metin Akpınar’a... Aferini alır almaz kabaredeki mini masalarda aperetifini yudumlayıp cigarasını tüttüren biz, neşe yağmacılarına yeni kahkaha hazinesi açacak tiradına başladı:
“Rahatladım, nefesim açıldı yahu”!
Tıpkı “Ersun Yanal geldi, artık bu iş düzeldi” diyen Fenerbahçeli gibi.
Durun bakalım!
***
Ersun Yanal’ın da ziyan edilmemesi, işe yaraması için “yapması” ve “asla yapmaması” gereken o kadar çok şey var ki her kademeden Fenerbahçelinin...
“Otobüs” magazindir!.. En az soyunma odasındaki “seccade” çıkan “halı” kadar absürttür..
Fenerbahçe Başkanı’nın Fenerbahçe’yi aşağılayan pankartların önünde gülücük dağıtması kadar alışılmadıktır.
Bedeli ağırdır... Sportif direktör maaşına otobüs muavini olmaz.
Kara mizahtır.
Güldürür, işe yaramaz.
“Bir otobüs aşkıydı bizimkisi; benim yolum ‘son durak’ seninkisi ‘müsait bir yer’ di” türünden cıvık zeminler yaratır.
Oysa Fenerbahçe’de durum vahim.