Fenerbahçe’nin Erzurumspor karşısında nasıl oynayacağının ipuçları Ersun Yanal’ın yaptırdığı iki antrenmanda ortaya çıkmıştı zaten.
Gazla!..
Malzemeyi değiştiremeyeceğine göre köpürtmek, süslemek yolunu tercih etmişti Yanal. Belki “havada” tutabilirdi.
En büyük eksik neşe ve özgüvenden başlamıştı işe.
Birkaç da komut vermiş olmalıydı:
Isla’ya, Hasan Ali’ye “çıkın”, Valbuena’ya “serbestsin” Ayew’e hep ceza alanına gireceksin”, Mehmet Ekici’ye “kanatlara top kes” demişti besbelli…
“vitesi arttırın” genel beklentisiydi Yanal’ın…
Bu kadarı bile ilk yarıda Fenerbahçe’yi “özlenen” hale getirmeye yetti de arttı. 45 dakika 15 haftadır görülmemiş bir Fenerbahçe vardı sahada.
Bir tek Slimani’ye yaptığı “özel terapi” işe yaramadı Yanal’ın. İmkan yok gol atamıyor adam! Atsa ilk yarı 4-0 işten bile değildi.
Şimdi sadede gelelim:
Maçın ikinci yarısı, neden gündüz ile gece kadar farklıydı…
Gazla uçmaya başlayan Fenerbahçe’nin ikinci yarının hemen başında yediği gol gaz kaçağı yaratmış olmalı…
Uçan balon sanki Fenerbahçe!
46. dakikada Mehmet Özdilek’in iğnesi felaket getirdi. Hoca, savunmayla Fenerbahçe’yi durduramayacağını kavradı ve takımına “edilgen futbolla etken futbol” arasında ani bir geçiş yaptırarak şok gole ulaştı.
Atacak adamı bile devre arasında sokmuştu Mehmet Hoca… O kadar planlı yeni.
İşte o anda adeta kişilik değiştirdi ev sahibi Fenerbahçe!
Kolay mı?.. Yarım sezonda öylesine büyük travmalar yaşamış bir takım, futbolcuların ruh hali öylesine pamuk ipliğine bağlı ki, Ersun Yanal’ın direktifleri bir anda zihinlerden uçtu, yerini kötü anılar aldı.
Artık Ersun Yanal’ı unutmuşlardı… Sahada eski formunda bir Fenerbahçe vardı.
Yavaşladı, pası, baskıyı azalttı… Sahasına çekildi Cocu zamanındaki gibi. Sanki kaderi yenilmek veya en fazla beraberlik olan eski günlerdekinin aynısını oynamaya başladı.
Sebeplerden biri de bir devreyi harika oynayan Valbuena’nın yorulması, Mehmet Ekici’nin yavaşlamasıydı. İkisi de çıktı, Benzia ve Barış girdi. Ama girenler çıkanları arattı. Ayew, Eljif bitti, Slimani hiç başlamamıştı zaten.
Uzatma dakikalarında Erzurumspor’un beraberlik golü, Ersun Yanal’a daha çok psikoloji kitabı okutturacak besbelli.
Neyse!..
Düşme hattındaki müthiş mücedeleden bir puan çıkardı Fenerbahçe!..
İşe iyi tarafından bakmak isterseniz, yarım maçlık Fenerbahçe hızı, temposu, arzusu gösterdi ki, Ersun Yanal’ın elinde farklı olabilir bu takım.
O zaman sorulara geçelim:
Siz futbolcular… Hızlı ve düzgün paslaşmayı biliyormuşsunuz meğer. İkinci toplara rakipten önce sahip olabiliyor, ribanuntları alabiliyormuşsunuz. Topu kaybettiğiniz yerde baskıya başlıyor, baskıda bile yardımlaşabiliyormuşsunuz. Hem oyunda hem golde “kafayı” çalıştırabiliyormuşsunuz. Kanatlarınız da varmış, gizli santraforlarınız da…
Peki niye sadece maçın yarısında?
Siz Fenerbahçe’yi yönetenler… Bir devre de olsa sahada aynı adamların farklı oyunu vardı…
Neden ligin dibine inen süreçte Fenerbahçe’nin “teknik akıllarına” toz kondurmadınız da “futbolcuların yetersizliğinden” bahseder oldunuz? Yapmasaydınız şu maçta bir gol yedikten sonra ruhen çökecek hale gelir miydi Fenerbahçe takımı, yoksa yeni hoca gazıyla galip bitirebilir miydi maçı?
Demek ki, mecbur olduğunuz şeyden şikayet etmeyeceksiniz. Tercih ettiğiniz yanlıştan bir an önce kurtulmanız gerektiği gibi!
Her şeyi başa bela eden, Fenerbahçe’nin kimyasını bozan Comolli’yi unutmayın, Ersun Yanal’ı da eğreti tutmayın. Başka şans kalmadı.