Koronavirüs ve siyasette olası dönüşümler

21 Nisan 2020

Tüm dünyayı etkileyen küresel bir salgının pençesindeyiz. İnsanlık tarihine baktığımızda tüm dünyayı etkileyen büyük savaşların, salgınların ve küresel afetlerin insanlığın anlam havuzunda önemli kırılmalar yarattığı görülür. Çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan, gündelik siyasetin ve tartışmaların rafa kalktığı tek gündem maddesinin yaşam ve ölüm olduğu bu kırılma anları, mevcut düzenin ve yerleşik uygulamaların sorgulanmasına, tartışılmasına ve revize edilmesine yol açabilir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yeni siyasi ve ekonomik düzen içerisinde, ülkeler büyük ölçüde barışın ve toplumsal düzenin tesisine odaklandı. 1960’lardan itibaren ise yurttaşların siyasi ve ekonomik düzlemdeki temel haklarının elde edilmesine yönelik toplumsal hareketlerin yerini etnik, dini, cinsel kimliklerin tanınmasını, doğanın ve çevrenin korunmasını, çeşitliliği ve çoksesliliği önceleyen yeni bir siyaset aldı. Sosyal bilimcilerin post-materyalist siyaset dediği bu ayrım

Yazının Devamı

Karantina günlerinde okunacak kitaplar

10 Nisan 2020

30 Martla başlayan 2020 yılının “Kütüphane Haftası”, dünyayı titreten, panikleten koronovirüs salgının gölgesinde kaldı; hiçbir yerde göze batacak şekilde gündeme gelmedi. Elbette bu durumu eleştirecek halimiz yok. Eğer biz önceki yılların kütüphane haftalarını gereği gibi değerlendirebilseydik, evlere kapandığımız bu günlerde zamanımızı kitaplarla hiç sıkılmadan en hoş şekilde geçirebilirdik. Devlet adamı, eğitimci ve yazar Hasan Ali Yücel, kitap okuyarak zamanın nasıl en iyi şekilde değerlendirileceğini şöyle anlatıyor: “En büyük yazarların herhangi bir kitabı yüz kuruşa alınır ve bu büyük yazar ile baş başa on gün, yirmi gün, bir ay oturup konuşabilirsin. Yazık, okumaya alışmamış, onun tadını almamış olanlara! Onlar, ıssız bir âlemde yaşayan zavallı mahkûmlardır.”
Biz, en başta kitap olmak üzere yazılı-basılı nesnelerle ilgisi olmayan bir toplum olduğumuz için, Cumhuriyet döneminde bile bütün çabalara rağmen bir okuma kültürü oluşturamamışız. Bu kültür olmadan

Yazının Devamı

Cezaların infazı ve hükümlünün topluma kazandırılması (2)

9 Nisan 2020

70 maddelik Teklifin tümüne makale sınırlarında değinmek mümkün olmadığından önemli gördüğüm bir konuya   daha dikkat çekip incelememi sonlandıracağım.

3. ORANLAR, İSTİSNAİ SUÇLAR VE ANAYASANIN EŞİTLİK KURALI

Daha önce yayımlanan birçok incelemelerimizde AYM’nin konjonktürel anlamda, çelişkili, ülke koşullarını, özgürlük ve güvenlik dengesini göz ardı ettiği bazı kararlara değinmiş ve eleştirilerimizi hukuk zemininde paylaşmıştım. Bu Teklif muhtemel değişikliklerle birlikte kanunlaştığında AYM’ye yine dava açılabilir.

AYM geçmişte birçok kararında hukukun genel ilkeleri ve ifadelerine yer vererek Anayasanın10’uncu maddesindeki “Eşitlik” kuralına aykırılıktan Kanunları iptal etmektedir. Bu genel ilkeler ve ifadelerden örnek vermek gerekirse;

3.1. AYM’ nin 18/07/2001 tarih 4/332 K. sayılı vb. ilamlarında; “eşitlik ve hukuk devleti ilkesine aykırıdır, iptali gerekir”, indirim hükümlerinin neden olduğu adaletsizlikler”, “adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu

Yazının Devamı

Cezaların infazı ve hükümlünün topluma kazandırılması (1)

8 Nisan 2020

Bilindiği üzere ilk defa Eylül 2018 tarihinde gündeme gelen “Bazı Suçlarda Şartla Salıverilme” kanun teklifi uzun tartışmalardan sonra AK Parti ve MHP’nin uzlaşmaları sonucu 31/03/2020 tarihinde “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlığı ile TBMM’ye sunulmuştur.




1.KANUN TEKLİFİNİN İÇERİĞİ VE YENİ DEĞİŞİKLİKLER

Yazının Devamı

Kurallara uymaz ve tedbirlerimizi almazsak ne olur?

2 Nisan 2020

Ülkemizi tehdit eden koronavirüsden en etkin koruma yolunun tekrar tekrar “ev de kalın”, “birbirinizle temas etmeyin”, “maske takın”, “ellerinizi yıkayın” tavsiyeleri bu hastalıktan en kolay, en hızlı, en kesin ve en ucuz korunmanın yolu olduğu içindir.

Ancak bu uyarıların yapıldığından bu yana geçen zaman içerisinde ciddi bir disiplin anlayışımız olmadığını gördük. Sağlık Bakanımız bizzat “İstanbul’u tutamıyoruz” demektedir. İtalyanlar, başlangıçta salgını hafife almanın cezasını ağır bir şekilde ödemelerini görmekten de ders almıyoruz. Oysa uzman personel, sağlık alt yapısı, yoğun bakım üniteleri sayı açısından şanslı ülkelerden birkaç tanesiyiz.

Ama var olan şansımızı toplumsal ciddiyetsizliğimizle yok ettiğimizi de fark etmemiz gerekmektedir. Hem de acilen.

Yetişkin hasta tedavisinin en hayati kısmını oluşturan solunum cihazında sayısıyla dünya birincisiyiz. İtalya, Fransa ve İspanya’da ölümlerin büyük bir kısmı cihaz yetersizliğinden olmuştur. Yetişkin cihaz sayısı bizde 100.000 kişide 30 iken, bu 3

Yazının Devamı

Küresel-ulusal gerilimi!

1 Nisan 2020

Wuhan kentinde ortaya çıkan, dünyaya yayılarak arz- talep şokları yaratan bir salgına dönüşen Korona virüsü sonrası birçok şeyin temelden değişeceği bir dünya hakkında farklı görüşler ve yorumlar birbirini izliyor. Batı’da birçok ülkede salgının henüz yaşanmadığı zamanlarda, fazla ciddiye almayan, hafife alan, umursamaz, vurdumduymaz bir özgüven tavrı, kendini “müdahalede geç kalma” olarak gösterdi. Salgın algısı; zavallı Asya ülkelerinde olacağı, uzak bir köşede başladığı, yerel-bölgesel kalacağı, buralara kadar yayılmayacağı üzerinde yoğunlaştı. Halbuki, sınır tanımayan virüs, yayılmayı; zengin-yoksul, genç-yaşlı, ırk, din ve ekonomik sınıf farkı gözetmeden gelişmiş, gelişmemiş, büyük küçük tüm ülkelerde ayrım yapmadan sürdürüyor.



Çözülme başlıyor

21. yüzyılın zaten çetrefilli rekabet ortamında dünya ekonomisi; teknolojik ticaret savaşları, Brexit, mülteci sorunları, iklim değişimiyle mücadele ederken, koronavirüsün yayılması

Yazının Devamı

‘Banka yönetim kurulları, yeniden yapılandırma ve öne çıkan hususlar’ (3)

28 Mart 2020

M. Nihat Ömeroğlu -  Yargıtay Onursal Üyesi Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi4. BANKA ZİMMETİ İÇTİHAT ÖRNEKLERİ

Banka zimmetinde; Ban. K.’nun 1’inci maddesinde “korunan değer finansal piyasalardaki güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, tasarruf hak ve sahiplerinin menfaatlerinin korunmasıdır” şeklinde açıklanmıştır.

1992 yılına kadar bankacılık suçlarında zimmet suçu düzenlenmemiş, koşulları oluşmasına göre güveni kötüye kullanma (emniyeti suiistimal) veya dolandırıcılık suçları olarak değerlendiriliyordu. 1992’den sonra özel ve kamu bankaları ayırımına gidilerek 399 s. KHK. ile kamu banka mensupları unsurları oluştuğunda zimmet suçunun faili olabiliyorlardı. 4389 sayılı kanunun 23.06.1999 tarihinde yürürlüğe girmesiyle özel ve kamu bankası ayırımı kalkmıştır. Y. K. ve diğer banka çalışanları unsurların oluşması halinde zimmet suçunun faili olabileceklerdir.

Bankacılık zimmeti ile ilgili Yüksek Mahkeme kararları da kısaltılarak aşağıda verilmiştir.

Yazının Devamı

‘Banka yönetim kurulları, yeniden yapılandırma ve öne çıkan hususlar’ (2)

27 Mart 2020

3. YENİDEN YAPILANDIRMA VE GETİRDİĞİ ÖNEMLİ HÜKÜMLER

Kural olarak ekonomik suça ekonomik ceza kuralının yeterli olmadığının önemli istisnası bankacılık sistemidir.

Zimmet suçları Türk Ceza Kanunu(TCK) m.247 ve Ban. K. m.160’da düzenlenmiştir. Her iki kanunda paralel düzenlemeler olmakla birlikte Ban. K. daha ağır yaptırımlar getirmiştir.

Ban. K. m. 160/1’da Zimmet (mal edinme); Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya kanunen koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkanı ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankaların uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler. Maddenin 2’nci bendinde ise “eylem hileli davranışlarla işlenmişse on iki yıldan az olmamak üzere hapis” ve yirmi bin güne kadar adli para cezası verilir. Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re’sen

Yazının Devamı