70 maddelik Teklifin tümüne makale sınırlarında değinmek mümkün olmadığından önemli gördüğüm bir konuya daha dikkat çekip incelememi sonlandıracağım.
3. ORANLAR, İSTİSNAİ SUÇLAR VE ANAYASANIN EŞİTLİK KURALI
Daha önce yayımlanan birçok incelemelerimizde AYM’nin konjonktürel anlamda, çelişkili, ülke koşullarını, özgürlük ve güvenlik dengesini göz ardı ettiği bazı kararlara değinmiş ve eleştirilerimizi hukuk zemininde paylaşmıştım. Bu Teklif muhtemel değişikliklerle birlikte kanunlaştığında AYM’ye yine dava açılabilir.
AYM geçmişte birçok kararında hukukun genel ilkeleri ve ifadelerine yer vererek Anayasanın10’uncu maddesindeki “Eşitlik” kuralına aykırılıktan Kanunları iptal etmektedir. Bu genel ilkeler ve ifadelerden örnek vermek gerekirse;
3.1. AYM’ nin 18/07/2001 tarih 4/332 K. sayılı vb. ilamlarında; “eşitlik ve hukuk devleti ilkesine aykırıdır, iptali gerekir”, indirim hükümlerinin neden olduğu adaletsizlikler”, “adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan bir hukuk devletinde kabul edilemez, iptali gerekir” vb. genel, soyut gerekçeler göstermiştir.
3.2. AYM 08/10/1991 tarih 34/34 K. Sayılı eski bir ilamında “… cezanın çektirilmesi, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın, suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar. Bu amacın gerçekleştirilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir programın uygulanmasını gerektirir. Suça göre değil suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen iyi durumuna göre düzenlenecektir. “…aynı miktar cezayı alan iki hükümlüden birinin, sırf suçun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi… eşitsizliğe neden olur…” değerlendirilmesi sonucu iptal kararı vermiştir.
3.3. 19/07/1991 tarih 17/23 K. Sayılı ilamında “aynı cezayı alan iki hükümlüden birinin sırf suçun türü nedeniyle ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu doğurur ve bu iki mahkûm arasında eşitsizliğe neden olur… Anayasanın 10’uncu maddesinde öngörülen “yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı nedeni bulunmamaktadır”.
3.4. 17/04/2002 tarih 61/43 sayılı ve “Rahşan Affı” olarak bilinen 4616 sayılı Kanunun bazı maddelerini Anayasanın “Eşitlik Kuralına” aykırı bulmuş ve kanun koyucu tarafından tahliyesi düşünülmeyen birçok suçlunun cezaevinden çıkmasına sebep olmuştur.
SONUÇ OLARAK:
İnfaz oranlarında indirim sonucu koşullu salıverilmeyle birçok hükümlünün tahliyesini sağlayacak Teklif’in gerekip gerekmediği tartışmaları artık geride kalmış ve çoğunluğu oluşturan meclis gurupları Teklifi TBMM’ye sunmuşlardır. Bazı çevreler tarafından Teklif’in COVİD-19 salgını ve cezaevlerini boşaltma amacıyla getirildiği eleştirilerinde bulunulsa da toplumsal ihtiyaç, sosyal barış, suçluların topluma kazandırılarak bir daha suç işlemelerinin önüne geçilmesi amacıyla yapıldığı sonucu çıkmaktadır. AYM’nin istisnalar hariç yukarıda ifade edilen kararları ve “Güç bende” yaklaşımları nedeniyle, Teklif kanunlaştığında ve AYM’ye götürüldüğünde nasıl bir karar verebileceğini isabetli tahmin etmekte güçlük çekiyorum. Bu itibarla, TBMM’de bulunan arz etmeye çalıştığımız hususları, yapıcı eleştirileri, yüksek mahkeme içtihatlarını mutlaka gözetmelidirler. Bu şekilde AYM’nin yasayı iptal ihtimali zorlaşır. Aksi durumda AYM. kapsamı genişletirse “makul mutabakatın” asla kabul etmeyeceği, PKK, FETÖ Terör Örgütü vb. örgüt mensuplarının tahliyesi sağlanmış olacaktır. Bu yaklaşımımız hiçbir zaman önyargılı bir yaklaşım olmayıp Devleti ve Milletimizi koruma refleksi olarak değerlendirilmelidir. Zira Devlet ve Millet bu örgütlerden büyük zararlar gördü, görmektedir.
-BİTTİ-