Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Koronavirüs ve siyasette olası dönüşümler

Tüm dünyayı etkileyen küresel bir salgının pençesindeyiz. İnsanlık tarihine baktığımızda tüm dünyayı etkileyen büyük savaşların, salgınların ve küresel afetlerin insanlığın anlam havuzunda önemli kırılmalar yarattığı görülür. Çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan, gündelik siyasetin ve tartışmaların rafa kalktığı tek gündem maddesinin yaşam ve ölüm olduğu bu kırılma anları, mevcut düzenin ve yerleşik uygulamaların sorgulanmasına, tartışılmasına ve revize edilmesine yol açabilir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yeni siyasi ve ekonomik düzen içerisinde, ülkeler büyük ölçüde barışın ve toplumsal düzenin tesisine odaklandı. 1960’lardan itibaren ise yurttaşların siyasi ve ekonomik düzlemdeki temel haklarının elde edilmesine yönelik toplumsal hareketlerin yerini etnik, dini, cinsel kimliklerin tanınmasını, doğanın ve çevrenin korunmasını, çeşitliliği ve çoksesliliği önceleyen yeni bir siyaset aldı. Sosyal bilimcilerin post-materyalist siyaset dediği bu ayrım Batı dünyasının başat siyasi ve toplumsal bölünme hattı olmuştu. Türkiye bu dalgayı bir nebze geriden takip etmiş olsa da 1980’lerde ve 1990’larda neoliberal ekonomik düzene entegre olan Türkiye’de de kimlik siyasetlerinin yükselişi bu eğilimden bağımsız değildi. Bu ideolojik dalganın etkisi bugüne dek farklı veçheleriyle sürdü. Fakat şimdi yeni bir paradigma kırılmasının eşiğinde olabiliriz.

Haberin Devamı

Sosyal demokrasinin yeniden yükselmesi

Kimlik odaklı post-materyalist siyaset yerine yeniden temel siyasi ve ekonomik sorunları önceleyen; eğitim, işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi meselelerin ağırlık kazandığı maddi hayat odaklı bir siyasete dönüş, orta ve uzun vadede tüm dünyayı etkileyebilir. Buna bağlı olarak kimlik siyasetinin gerilemesi ile birlikte toplumsal ve siyasi fay hatlarının etnik, dini ya da mezhebi kimliklerle çizilmesi yerine 19. ve 20. yüzyılın bir kısmına damgasını vuran ekonomik ve sınıfsal fay hatlarının yeniden güçlü bir şekilde dolaşıma girmesi, ve bu kapsamda kapitalist ekonomik düzenin eşitsizliğinin küresel ölçekte yeniden masaya yatırılması mümkün olabilir.  Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu olan yüksek işsizlik seviyesinin, eğitim sorunlarının, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, işlemeyen sosyal devletin etraflıca ele alınması ve radikal yapısal reformların uygulanması son derece önemli bir ihtiyaç. Bu da söz konusu ekonomik hakları, servetin daha eşitlikçi bir şekilde yeniden dağıtılmasını, toplumsal adaleti önceleyen sosyal demokrasi anlayışının yeniden yükselmesi ve toplumun tüm kesimlerince sahiplenilmesi için de önemli bir fırsat teşkil ediyor.

Haberin Devamı

Koronavirüs salgınının siyasette yaratabileceği bir diğer tartışma alanı ise devletin nasıl değişeceği ve siyasi hareketlerin devlet kavramına nasıl yaklaşacağı meselesidir. Devletin yapısı ve işleyişine ilişkin olarak otoriter rejimlerle demokratik rejimler arasındaki kadim tartışma, özellikle son yıllarda AK Parti iktidarının giderek otoriterleşmesi ile birlikte Türkiye’nin de siyasi gündeminin önemli bir maddesi haline geldi. Uzun zamandır birçok ülkede yükselişe geçen sağcı, popülist ve otoriter rejimlerin demokratik düzene bir tehdit oluşturduğu sıkça tartışılan bir konuydu. Koronavirüs salgınına farklı devletlerin salgınla mücadele sürecindeki tutumları ise tartışmayı otokrasi-demokrasi ekseni ile sınırlı tutmayarak devletin toplumla ilişkisini etraflı bir şekilde tartışmaya açmaya başladı. Öyle ki bu noktada devletin nasıl olması ve nasıl örgütlenmesi gerektiği, toplumla nasıl ilişki kurması gerektiği meseleleri gelecekteki küresel siyasi gündemin önemli soruları olmaya aday. Otokrasi, güçlü ve etkin bir devlet anlamına gelmediği gibi demokrasi de zayıf ve etkisiz bir devlet örgütlenmesi demek değil.

Haberin Devamı

Yepyeni bir dönem

Özellikle Türkiye nezdinde, şeffaf, güçlü ve etkili bir demokratik rejimin tesis edilmesi meselesini, yukarıda anlattığımız ekonomik taleplere dayalı siyasetin yükselişi ile birlikte okuduğumuzda, sosyal demokrasiye yönelik ilgi ve talebin önümüzdeki süreçte artması ve siyasi tartışmanın daha merkezi bir yerine oturması önemli bir imkan olarak beliriyor. Sosyal demokrasinin özünü teşkil eden demokratikleşme ve sosyal adalet fikirlerine toplumların her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Bunu başarmak ise siyasal ve toplumsal mücadelelerin doğru bir zeminde yapılması ve iktidarın alınmasıyla mümkün. Dünyada ve Türkiye’de yeni fırsatlar ve yeni zorluklarla karşı karşıya olduğumuz yepyeni bir döneme giriyoruz.