Bülent Akarcalı - dusunce@milliyet.com.tr
Sayın Başkan, G20’lerin toplantısı için İtalya’ya gelebilseydim size teşekkürlerim bizzat iletecek idim.
Gelemeyince bu mektubu kaleme aldım.
Ne teşekkürü diyeceksiniz?
Şahsınız, ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nun ve diğer bir kısım sivil ve askeri Amerikan yetkililerinin, size destek veren ABD medyası ve akademik dünyanın, sürekli Türkiye aleyhinde beyanları, uyguladığınız yaptırım politikaları, ülkenin içişlerine karışma ve de karıştırma yaklaşımlarınız, daha seçilmeden Başkan olunca bu iktidarı değiştirmek için Türk Muhalefetiyle işbirliği yapacağınız gibi açıklamalar sayesinde komşumuz Türkiye ile daha yakın ve sağlam bağlar kurma, dostluk ilişkilerimizi geliştirme fırsat ve olanaklarını bize sağlamanızın teşekkürüdür.
Bu hizmetinizin karşılığını nasıl ödeyeceğimizi bilemiyorum. Türkiye’nin ABD’den uzaklaşıp Rusya’ya yaklaşması için elinizden geleni yapıyorsunuz demek dahi yetersiz kalır! Zira tüm politikalarınız askeri, ekonomik ve finansal şantajlar üzerine dayalı.
Güc&
Zafer İşeri - dusunce@milliyet.com.tr / Nafaka, kişinin yaşamını idame ettirmek ve temel ihtiyaçlarını (barınma, eğitim, kültür, ulaşım v.b.) karşılamak üzere kanuni bir yükümlülük olarak, belirli aralıklarla hükmedilen paradır. Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen nafaka, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir, şeklinde düzenlenmiştir. Nafaka boşanma davası ile birlikte istenebileceği gibi boşanma davası olmaksızın da istenebilir. Mevzuata göre boşanma davasında tarafların nafaka isteminde kusur şartı vardır, eşlerden birinin nafaka alması için kusurunun diğer tarafa oranla az olması ya da diğer taraf ile kusurunun eşit olması gerekmektedir.
Tedbir nafakası
Türk hukuk sistemimizde dört çeşit nafaka vardır, bunlar: tedbir, iştirak, yoksulluk ve yardım nafakalarıdır. Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası açılınca mahkeme tarafından, davanın süresi boyunca gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine,
António Guterres - Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
İklim krizi nedeniyle insanlık için kırmızı alarm zilleri çalıyor.
Dünya liderleri COP26 olarak adlandırılan BM İklim Konferansı için Glasgow’da bir araya geliyor.
Atacakları ya da atmayacakları her adım dünyanın karşı karşıya olduğu acil durumu ne kadar ciddiye aldıklarını gösterecek.
Uyarı işaretlerini görmemek pek mümkün değil; sıcaklık her yerde artışta, biyolojik çeşitlilik azalıyor, okyanuslar ısınıyor, asitlenme artıyor, plastikler nefesini kesiyor. Artan sıcaklıklar nedeniyle yüzyılın sonunda dünyada geniş bir alan insanlar için yaşanmaz hale gelecek.
Saygın tıp dergisi The Lance’in de belirttiği üzere iklim değişikliği önümüzdeki yıllarda “insan sağlığının belirleyicisi” olacak. Bu krizin açılımı
ise yaygın açlık, solunum yolu hastalıkları, ölümcül hastalıklar ve COVID-19’dan daha şiddetli salgın hastalıklar.
Alarm zillerinin çalmasına rağmen en son BM raporları, hükümetlerin şimdiye kadarki eylemlerinin büyük bir umutla b
Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
1930’larda uykuya dalıp 1990’larda uyanan birini hayal etsek, bu kişi Avrupa’da, 1914-1918’den sonra ikinci bir Dünya Savaşı yapılmış olduğunu fark edemez.
İkinci Dünya Savaşı, 1945 sonrası oluşturulan:
Siyasi (Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği)
İktisadi (Dünya Bankası, IMF, EFC, OECD, Marshall yardımları…) Ticari (Dünya Ticaret
Zafer İşeri - dusunce@milliyet.com.tr
Hukuk, toplumu düzenleyen, bireylere, topluma ve aynı zamanda devlete de nasıl davranması gerektiğini mutlak biçimde gösteren kurallar bütünüdür. Bu kurallar, Anayasa denilen, devletin temel niteliklerini gösterir metinde belirtilen yasama organı tarafından metne dönüştürülür. Kuralların uygulanması, kamu gücüyle desteklenerek ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını temin eder. Yasalar, belirtilen kurallara uyulmaması durumunda nasıl bir yaptırım uygulanacağını da düzenleyerek, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati sağlamayı hedefler.
Hukuk sisteminin tesis ettiği düzen, karmaşayı önler. Huzuru ve güveni sağlar. İnsanlar arasında barış ortamı oluşur. İnsanlar arasında hakların korunması, fırsat Eşitliği, hak eşitliği gibi kavramların uygulanması devletin temeli ve ikbalidir.
Hukukun başlangıcı medeniyetin oluşumuna yakın bir şekilde ortaya . M.. 3000’lerde oluşmuş Antik Mısır hukuku, medeni kanunlar içeren ve yüksek olasılıkla 12 levhaya bölünmüş kitaplardan
Haydar Ali Yıldız / (Beyoğlu Belediye Başkanı)<br><br>Taksim Meydanı adını şehri besleyen su dağıtım merkezi Taksim Maksemi’nden alıyor. İstiklal Caddesi’ne girerken hemen sağ tarafta bulunan Maksem, bir zamanlar Galata-Pera civarının hayat damarlarından biriydi. Taksim suyun dağıldığı, taksim edildiği yer demek aslında. Bugünlerde ise Taksim Meydanı’ndan Galata’ya, Beyoğlu’ndan İstanbul’a, İstanbul’dan Türkiye’ye büyük bir heyecan dağılıyor: Atatürk Kültür Merkezi yeniden inşa sürecinin ardından 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’mızı taçlandıracak.
Öğrencilik yıllarımdan beri vazgeçilmez bir alışkanlıktı AKM. Ülkemizin en fazla ziyaret edilen noktasında, Taksim’de arkadaşlarımızla buluşmak üzere sözleştiğimiz yerdi. “Nerede buluşuyoruz?” sorusunun hem en kolay hem en havalı cevabıydı, “AKM’nin önünde” demek. Dışarıdan bakınca yorgun görüntüsü, içeriye girdiğinizde sizi kucaklayan şefkatli neşesiyle adeta Anadolu’nun her köyünde varlığına duacı
Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Marmara Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiye-Fransa İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜFRAM), 21 Ekim Perşembe günü, Türk ve Fransız yetkililerin katıldığı bir konferans ile Anadolu Hisarı Yerleşkesi’nde açılışını yaptı.
TÜFRAM, esas olarak Türk ve Fransız kamuoylarını karşılıklı olarak bilgilendirmeyi, Türkiye-Fransa ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik araştırmalar yapmayı ve sonuçları kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyor.
Türkiye’nin özelikle dış politika konularında, Fransız kamuoyunu bilgilendirmek için ciddi bir çaba göstermesi gerektiği bir ortamda Marmara Üniversitesi’nin bu girişimini önemseyip desteklemek bir milli görev olarak düşünülmeli. Her kademesinde ciddi bir Türkiye takıntısı olan, Ermeni diasporasına kayıtsız şartsız teslim olmuş, PKK sever, FETÖ hamisi bu ülkeye yönelik ciddi akademik desteğe ihtiyacımız var. Takıntı öyle bir boyutta ki Paris’te 2018’de başlayıp uzunca bir
Marion Sendker - Ortadoğu Podcast’i Kurucu/Sunucu marionsendker@gmail.com
Alman şansölye Angela Merkel’in İstanbul’daki basın toplantısında Türkiye ile iyi ilişkiler stratejisini özetlediği iki cümle çok önemli. Birincisi, “Jeostratejik olarak birbirimize çok bağlı olduğumuzun, barış ve güvenliğimizin bir şekilde birbirine bağlı olduğunun farkındayız”. İkincisi ise, (ilişkiler)” ancak görüşmeler ve temaslar yoluyla başarılı olabilir” .
Bu iki cümle, Berlin ve Ankara’nın gelecekteki ilişkileri için tavsiye görevi görüyor. Çünkü Merkel’in Şansölye olarak Türkiye’ye son ziyareti bir devrin sonunu işaret ediyor.
Türkiye’nin kilit rolü
Merkel, her zamanki gibi pragmatik biri olarak, veda toplantısını, yeni kurulacak Alman hükümeti ile Türkiye arasında işbirliği için bir temel oluşturmak amacıyla çalışma toplantısı olarak kullanmamış olsaydı, Merkel, Merkel olmazdı zaten. Bence söz konusu iki cümle, güçlü Türk-Alman ilişkileriyle