Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - PKK’ya adeta teslim olmuş sosyalistlerin seçim kaybı sonucu oluşan yeni iktidarla ülkedeki PKK yapılanmasının üzerine ciddi bir şekilde gidileceği anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanı Billström’un:
“Türkiye ile imzalanan mutabakattaki tüm koşulların yerine getirileceğini ve yeni hükümetin Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG ile ilgili endişelerini paylaştığını belirtmesi” ve PKK söz konusu olduğunda İsveç hükümeti anlamsız bir davranışta bulunmayacaktır.
“Terör örgütlerinin İsveç topraklarında faaliyet gösterme hakkı olmadığı anlamına gelen politikanın tamamen arkasındayız. “Üçlü mutabakatta yazılı olan ve üç tarafın da üzerinde anlaşmaya vardığı her şey tüm taraflarca yerine getirilmelidir”, beyanatından sonra İsveç başbakanının Cumhurbaşkanımızla telefon görüşmesi yapıp Türkiye’ye geleceğini bildirmesi son derece olumlu ve önemli bir gelişmedir.
İsveç söylem ve tavırlarındaki kararlılığı sürdürdüğü takdirde bu davranışlarının diğer NATO üyelerini etkilemeleri, Türkiye’nin İsveç modelini NATO bünyesinde benimsenmesini istemesinin de yolu açılacaktır.
İsveç’in kararlılığı Finlandiya hükümetinin de PKK yapılanmasına karşı hareket imkan ve kabiliyetini arttıracaktır.
Mevcut koalisyonun ağırlıklı partisi Moderata (Ilımlı Muhafazakâr) bizim Anavatan Partisi döneminde çok yakın samimi ilişki kurduğumuz Türkiye’ye hep sıcak yaklaşmış, samimi davranmıştır. Moderata’nın Genel Başkanı, dışişleri bakanı olmuş ve başbakanlık yapmış, Avrupa siyasetinin en saygın isimlerinden biri olan Carl Bild gerçek anlamda Türk dostudur. 2000’li yıllarda kendisi gibi AB’nin itibarlı siyaset adamalarıyla kurdukları Türkiye Dostları Grubuyla Avrupa Birliği ortamında Türkiye’ye destek vermeye çalışmışlardır.
Mevcut hükümet bir merkez sağ iktidarı olarak, Türkiye’nin terör ve terörist endişesini çok daha yakın algılayacak, PKK beslemeleri ve yandaşlarının devlet üzerinde ki etkisini asgari düzeye indirebilecektir.
Bize düşen görev
Bize düşen görev ise bu fırsatı çok iyi değerlendirmek olacaktır. PKK yandaşları son 20 yıl boyunca İsveç’te inanılmayacak boyutta yapılanmıştır. İsveç hayatının hemen hemen her kademesinde vardırlar. Devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları bünyesinde ciddi siyasi, sosyal, ekonomik ilişkiler geliştirmişlerdir.
Bu gerçekten hareketle bize de düşen çok hayati görev yeni hükümete destek olup anlaşmanın gereğini tam olarak yerine getirmelerine yardımcı olmaktır. İsveç kamuoyu son derece bağımsızdır, oy verdiği partinin dahi politikası çizgisinde gitmeyi kabul etmeyebilir. Dolayısıyla bizim bu ülkede ve Finlandiya’da ciddi ve kapsamlı bir aydınlatma ve bilgilendirme kampanyasıyla PKK’nın ne olduğunu, 1984’te başlattığı terör olaylarından bu yana; çoluk çocuk, kadın, erkek, öğretmen, mühendis, işçi, çiftçi doktor, ebe, hemşire, doktor katlettiğini, yüzlerce şantiyeyi yıktığını, araçları yaktığını, bölgede ki altyapıyı nasıl çökertmeye çalıştığını, özetle PKK’nın bir demokrasi-özgürlük örgütü olmayıp tam teresine Nazi Almanya’sında ki SS benzeri bir katil şebekesine eşdeğer olduğunu anlatabilmemiz gerekir. Bugüne kadar PKK’dan ele geçirilen ve bir orduyu besleyecek miktarda olan silah, cephane ve askeri malzeme listesinin de kamuoyuna sunulması çok çarpıcı olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve dışişleri bakanlığımızın koordinasyonunda, Ali Saydam gibi iletişim konusunda kendini ispat etmiş isimlerden yararlanarak, iş dünyamızın, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla ciddi ve kalıcı sonuç alabiliriz.
