Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
Irak’ta 10 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinin üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen hükümet halen kurulabilmiş değil. Buna karşın, zaman zaman silahlı çatışmaya da dönüşen siyasi gerginlik, 13 Ekim 2022’de cumhurbaşkanının seçildiği parlamento oturumuyla bir nebze olsun dinmiş görünüyor.
Mevcut durum itibariyle 10 Ekim 2021 seçimlerinin galibi olan ancak istediği yönde bir hükümet kuramayan Mukteda es-Sadr’ın siyasetten çekilip, milletvekillerinin istifa etmesiyle, parlamentodaki matematiksel kilitlenme çözülmüştü. Zira ne Sadr’ın ne de Sadr’ın rakibi olan İran’a yakın Şii siyasi partilerin bir araya geldiği Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin milletvekili sayısı, hükümeti kurmaya yetmiyordu. Sadr’a bağlı vekillerin parlamentodan çekilmesiyle, yerlerini Şii Koordinasyon Çerçevesi’ne bağlı partilerin üyeleri doldurdu.
Sadr’ın sokak siyasetine yönelerek, protestolarla siyaseti yönlendirmeye çalışması hükümetin kurulmasının önüne geçmişti. Ancak protestolar sonrası çıkan olaylar kontrolden çıkıp, devlet işleyişine zarar verecek boyuta gelince Sadr, bu kez de sokak siyasetini durdurmuş, protestolara son verilmesini istemiş, kendisine bağlı Saraya es-Selam adlı milis gecünün faaliyetlerine son verip, bürolarını kapatmıştı.
Kürt partilerin çekişmesi
Hükümetin kurulmasını engelleyen başka bir nokta da, Kürt partiler arasındaki anlaşmazlıktı. Irak’taki siyasal teamüle göre bugüne kadar cumhurbaşkanı Kürtlerden olmuş ve Kürt partiler arasında da KYB’den seçilmişti. Ancak son iki seçimdir Mesut Barzani’nin partisi olan KDP’nin de cumhurbaşkanlığı için aday belirlemesi, Kürtlerin ortak aday çıkarmasının önüne geçmiş, bu da hükümet kurma sürecini kilitleyen faktörlerden de biri olmuştu.
Zira Irak anayasasına göre hükümet kurulabilmesi için parlamentodaki 329 milletvekilinin 220’sinin katıldığı bir oturumla cumhurbaşkanının seçilmesi, onun da 15 gün içerisinde en büyük siyasi kitlenin başbakan adayına hükümet kurma yetkisini vermesi gerekiyor. Söz konusu yetkiyi alan kişinin de 30 gün içerisinde kabinesini oluşturup parlamentoya sunması şartı var. Parlamentoda cumhurbaşkanı seçmek için gerekli çoğunluğun sağlanamaması ve Kürtlerin tek aday üzerinde anlaşamaması, Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayını belirlemesine (Muhammed Şiya es-Sudani) rağmen hükümetin kurulma sürecini sekteye uğratmıştı.
Nihayetinde 13 Ekim’deki parlamento toplantısının hemen öncesinde KDP’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çekmesi ve KYB’nin resmi adayı eski cumhurbaşkanı Berham Salih’e karşı, KYB’li olduğu halde cumhurbaşkanlığına bağımsız olarak adaylığını koyan Abdullatif Reşid’i desteklemesiyle sorun aşıldı. KDP her ne kadar seçimden memnun olmasa da, KYB’nin Berham Salih dayatmasını aşması bir kazanç olarak görüldü.
Sudani umut olur mu?
Cumhurbaşkanlığı krizinin aşılmasıyla, Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin adayı Muhammed Şiya es-Sudani de hükümet kurma girişimlerine başladı. Sudani’nin 13 Kasım 2022’ye kadar parlamentoya kabinesini sunması gerekiyor. Sudani’nin görevi almasının ardından özellikle yabancı misyon temsilcileriyle yaptığı görüşmelerde destek bulması, Irak’ın dış politik desteği açısından önemli. Bunun yanında Sudani’nin, diğer başbakanlardan farklı olarak Irak vatandaşlığı haricinde başka herhangi bir ülkenin daha vatandaşlığına sahip olmaması, Irak halkınca olumlu bir faktör olarak ele alınıyor. Nitekim bugüne kadar Irak’ta başbakan olan tüm isimler ya ABD ya da Birleşik Krallık (İngiltere) vatandaşlığına da sahipti. Bu da, başbakanının kimlik ikilemi olduğu yönünde soru işaretleri yaratıyordu.
Öte yandan Sudani’nin Saddam döneminde dahi Irak’ı bırakmamış olması, “aşiret” geleneğini sürdüren bir siyasetçi olarak ön plana çıkması, Sudani için “Irak’ın evladı” yorumları yorumlarını da beraberinde getiriyor. Sudani’nin, “Şii” bir siyasetçi olmasına rağmen, mezhepçi bir kimliğe sahip olmadığı da biliniyor. Bu yüzden Iraklılar, Sudani’dan umutlu.
Bununla birlikte Şii Koordinasyon Cephesi adayı olması ve bu oluşum içerisinde İran’a yakın Şii gruplarının yer alması, Sudani açısından bazı soru işaretleri doğurmuyor da değil. Hatta Sudani’nin “mezhepçi” kimliğiyle tanınan başbakanlardan Nuri el-Maliki’nin hükümetinde bakanlık yapması ve İslami Dava Partisi içerisinde de Maliki’ye yakın bir figür olarak bilinmesi, Sudani devacantajlarından. Bu noktada Sudani’nin belirleyeceği bakan isimlerinin yanı sıra siyasi partilerle kuracağı diyalog, başta İran olmak üzere komşu ülkeler ve ABD ile geliştireceği ilişkiler, onun açısından önemli bir sınav olacak.