Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - Ukrayna savaşı, AB’nin kırılgan yapısını iyice zorluyor. İngiltere’nin çetin bir müzakereden sonra üyelikten ayrılmasıyla kendine hala gelemeyen AB, 1945 den bu yana topraklarında yaşadığı en büyük saldırıyla uğradığı şoktan kurtulmaya ve toparlanmaya çalışıyor. Bu amaçla Arnavutluk, Kosova ve Kuzey Makedonya’ dan sonra şimdi de Bosna Hersek’e üyelik önerisini dile getiriyor.
Avrupa Birliği Komisyonu (*) genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, Bosna Hersek’e potansiyel aday ülke durumundan “aday ülke” statüsü verileceğini duyurdu. Türkiye ile yakın bağları olan bu dört ülkenin tam üye olmaları bizleri de memnun eder.
Alman başbakanı da AB’nin genişlemesinden yana olduğunu belirtiyor.
Yine de başbakanının kafası biraz karışık. Rusya’yı dengelemek için daha güçlü bir NATO istenirken Başbakan Scholz AB’nin bağımsız bir askeri güce sahip olmasını ve hep birlikte ortak silah ve savunma malzemesi almasını, 2025 yılına kadar bir ‘hızlı saldırı birliği’ oluşturulmasını ve Avrupa Silahlı Kuvvetleri için bir AB karargâhı belirlenmesini de öneriyor. Yaşadığı onca sorun varken AB’nin böylesine ciddi ve önemli bir yapıyı oluşturacak siyasi gücü daha doğrusu iradesinin varlığı biraz şüpheli.
Zaten başka telden çalan Fransa pek bu görüşte değil.
Fransa’yla sorunlar
Macron, Avrupa Siyasi Topluluğu, AST, adı altında AB’den ayrı bir örgüt oluşturma ve uluslararası etkinliği gittikçe azalan Fransa’ya ‘ben de varım’’ dedirtme peşinde. Ancak söz konusu Macron olunca, girişimlerininde süreklilikten ziyade bir heves olduğu algısı var. AST zirvesine katılan İlham Aliyev’in daha sonra Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) devlet başkanları toplantısında, “Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinde Fransa’nın herhangi bir rol oynama ihtimalini görmüyoruz” demesi bu gerçeğin bir kanıtı.
Putin’in nükleer savaş tehdidine karşı, ABD, AB ve NATO olası bir nükleer saldırısına çok şiddetle yanıt vereceğini açıklarken Macron’un Ukrayna’da veya bölgede gerçekleşecek bir nükleer saldırıya yanıt vermeyeceğini bildirmesi, meşhur ‘Nato’nun beyin ölümü gerçekleşti’’ sözünden sonra en büyük tepkiyi topladı. (**)
En ağır açıklamayı İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace yaparak, Macron’un bu tavrının bir Rus nükleer saldırısına adeta yeşil ışık yaktığını belirtiyor.
Sağ duyulu sesler
Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin üyesi ve ABD’nin eski Bakü Büyükelçisi Matt Bryza, Türkiye’nin Atina’yı kışkırttığı iddialarının, tamamen yanlış olduğunu, Yunan siyasi liderlerinin Türkiye korkusunu, kendilerini iç siyasette güçlendirmek için kullandıklarını, belirtti.
İtalya’nın Limes dergisi ise, “Yunanistan’ın, Türkiye’nin olağanüstü jeopolitik yükselişinden ve Ankara’nın birden fazla masada başrol oynama becerisiyle, vazgeçilmez bir aktör olarak kendini kabul ettirme yeteneğinden korkuyor. Türkiye’nin taşkınlığı, Yunanistan’ın giderek artan kışkırtmalarına bir tepkidir” yorumunu yapıyor.
ABD’den ilk müspet mesaj!
ABD’nin Atina Büyükelçisi fanatik Türk düşmanı mesajlar verip Yunan yetkililerin kışkırtmalarına katkıda bulunurken, ülkemize atanmasından bu yana sessizliğini, koruyan ABD Ankara Büyükelçisi Jeffry L. Flake, “NATO müttefiklerimiz Türkiye ve Yunanistan ile güvenlik alanındaki iş birliğimiz, ortaklardan biri lehine taraf tutmaya ya da dengeyi bozmaya yönelik bir tutuma dayanmamaktadır” dedi.
Ama insan yine de sormadan edemiyor; ABD’nin ülkemize yönelik mevcut politikası buysa, Allah muhafaza etsin taraf tutanı acaba nasıl olurdu?
(*) Avrupa Komisyonu, birliğin yürütme organı yani hükümeti olarak görev yapar.
Her üye devletten bir kişinin yer aldığı, 5 yıl süreyle seçilen 27 üyeden oluşur.
(**) Fransa, 1966 da NATO’dan ayrıldı ve NATO’nun başkomutanlık karargahı dahil üs ve tesisler Fransız topraklarından çekildi. NATO’nun Paris’teki genel merkezi Belçika’ya taşındı 2009 yılında geri döndü. Bir de 47 yıl boyunca NATO’ya hiçbir askeri katkıda bulunmamış ve her fırsatta İttifak içerisinde sorun yaratmış ve hala yaratan Fransa güvenilir ortak kabul edilirken, 1952 den bu yana kesintisiz ciddi askeri risk ve yük taşıyan Türkiye için güvenilmez diyenler çıkar!