Celal KARAVELİOĞLU
1952 yılında Urfa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Urfa’da gördü. AİTİA’yı bitirdikten sonra Öğretmenlik, Müfettişlik, Sayıştay denetçiliği, İdare Mahkemesi Üyeliği ve başkanlığı ile Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu ve 2002 yılında emekli oldu. İmar Hukuku ve İdari Yargılama Usulü ile ilgili beş kitabı bulunan Karavelioğlu evli ve iki çocuk babasıdır.
İnsanlar gibi sular da konuşur. Su, şimdi konuşuyor ve bize “Sizin gözyaşlarınız da ‘ben’im. Benim çocuğum olan kıyı sizin de çocuğunuz değil mi?” diye soruyor. Biz, esirgedik iyiliğimizi topraktan, ağaçtan, sudan, kumsaldan, havadan, kuşlardan. Unuttuk onların bize ait olmadıklarını ve hepimizin Tanrı’sının aynı olduğunu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ramazan Bayramı’nda, Ege koylarında yaptığı incelemede gördüğü yapılar üzerine yanındakilere “Bu kadar vicdansızlık olmaz. Yapılaşma denize kadar girmiş. Kıyı Kenar Çizgisi hak getire. Neredeyse denize düşecekler. Bu kadar da olmaz” dediği basına yansıdı. Sayın Başbakanın su yolculuğu sırasında kıyılarda gördüğü yapılaşma neden böyle oldu? Bu sorunun cevabını vermek için suyun, karanın ve temiz havanın birleştiği bir alan olan
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen
Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi, ABD Kara Harp Koleji ve Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi mezunudur. Strateji ve jeopolitik üzerine dört kitabın yazarıdır.
Soğuk Savaş’ın bitmesinden ve özellikle de 11 Eylül olayından sonra ABD, mevcut jeopolitik ortamda ve tek küresel güç olmanın avantajı ve gururu ile eşi ve benzeri görülmemiş bir güce sahip ve kendisinin küresel düzeni şekillendirmekten sorumlu olduğunu ilan etmiş ve küresel jeostratejisini de kendisinin tek süper ve egemen güç olduğu varsayımına göre şekillendirmişti. Ancak, bir süre sonra maliyeti yüksek ve uzun Afganistan ve Irak savaşları ABD’nin tek başına küresel meselelerin üstesinden gelemeyeceğini kanıtladı.
OBAMA YALNIZ
11 Eylül olayından sonra ilk on yıl içinde Çin’in, Rusya’nın ve Ortadoğu’da İran’ın yükselişe geçmesi ile küresel jeopolitik ortam değişmiş, çok kutuplu bir uluslararası sisteme geçiş başlamıştı. İşte bu şartlarda ABD, değişen küresel jeopolitik ortam nedeni ile ve Afganistan ve Irak savaşlarından da aldığı derslerle küresel egemen güç söyleminden vazgeçmiş, ittifaklar ve ortaklar olmadan küresel düzeni kendi çıkarlarına
Prof. Dr. Ahmet ÖZER
1960 Van doğumlu. İlk, orta öğrenimini Van’da, lise eğitimini 1977’de Diyarbakır’da bitirdi. 1985’te Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi’nde Sosyoloji alanında, ODTÜ’deyse Bilim ve Siyaset Felsefesi alanında olmak üzere iki master yaptı.1995’te Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Sosyoloji doktoru unvanını aldı. Bazı ulusal ve uluslararası sempozyumların organize edilmesinde birinci derecede görev alan Özer halen Toros Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürütüyor.
Türkiye başkanlık sistemiyle çok fazla haşır neşir olan, başkanlık sistemini çok fazla tartışan, bilen bir ülke değil. Başkanlık sistemi deyince akla gelen ilk ülke Amerika Birleşik Devletleri; çünkü bu sistemin en başarılı uygulandığı ülkelerin başında da bu ülke geliyor.
Bu sistemin en belirleyici temel özelliği, bir; “yasama, yürütme, yargı” erklerin kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olması, iki; sistemin başında bir başkanın olması, üç; yürütmenin tamamen yasamanın dışında teşekkül etmesidir. Örneğin parlamenter sistemlerde, yürütmenin üyeleri, yani bakanlar kurulu, daha çok seçilmiş milletvekilleri arasından atanır;
Dr. Nihat Ali Özcan
Dr. Nihat Ali Özcan, Trabzon’un Şalpazarı’nda doğdu. Lisans eğitimini, Kara Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bitirdi.
Özcan, 1997 yılında TSK’dan kendi isteği ile emekli oldu. Oxford Üniversitesi Tarih Fakültesi, “Savaşın Değişen Karakteri” programında, “Ayaklanma ve Ayaklanmaları Bastırma Teorileri” üzerine doktora sonrası çalışma yaptı. Halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde öğretim üyesidir ve TEPAV’da görevlidir.
Suriye’de kimyasal silah kullanılması ile başlayan tartışmalar farklı yönlere doğru savruluyor. Birçok insan saldırının gerçekleştiği ilk günlerde ABD’nin net politik hedefini görmeden yapılacak askeri harekat ile Esad rejiminin sonunun geleceğini düşündü.
Ancak Obama açıklamaları ve izlediği yol ile yorumcuları iki defa hayal kırıklığına uğrattı. Birinci hayal kırıklığı harekâtın “politik amacı” açıkladığında yaşandı. İkinci hayal kırıklığı ise askeri harekât kararı için yaptığı politik manevralarda ortaya çıktı. Açıkçası Obama “ipe un serdi”. Doğruyu söylemek gerekirse “ideolojik” ve “duygusal” davranmak yerine “ulusal
Rıza TÜRMEN
Büyükelçi, Yargıç ve gazeteci. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Kanada Montreal Mcgill Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde; doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde yaptı. Singapur, İsviçre ve Avrupa Konseyi nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptı. 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıçlığına seçildi ve 10 yıl süreyle bu görevi yürüttü. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Şu anda CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi.
Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonucu 1430 masum insanın ölmesi, bu ülkeye karşı bir silahlı müdahaleyi gündeme getirdi. Uluslararası hukukta bu tür müdahalelere “insancıl müdahale “ deniyor. İnsancıl müdahale şöyle tanımlanıyor:
“Bir ya da birden çok devletin, kendi vatandaşları dışındaki bireylerin insan haklarının yaygın ve ciddi bir biçimde ihlalini önlemek ya da durdurmak amacıyla, ihlal eden devletin izni olmaksızın, o devletin sınırları içinde kuvvet kullanılması ya da kuvvet kullanma tehdidine başvurulması”.
İnsancıl müdahale amacıyla güç kullanılması uluslararası hukuka ne denli uygun? Birleşmiş Milletler (BM)
Dr. M. Sinan Genim
1945’te Kuzguncuk’ta doğdu. Yükseköğrenimini DGSA Mimarlık Yüksek Okulu’nda 1969’da tamamladı. DMMA Mimarlık Bölümü Rölöve - Restorasyon Ana Bilim Dalı’ndan 1975’te yüksek mimar, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, Türk ve İslam Sanatları Kürsüsü’nden “İstanbul’un İskânı“ konulu tez ile 1980’de (Ph. D) unvanını aldı. 1970-76 İDGSA’de asistanlık, 1974-81 İÜ Edebiyat Fakültesi’nde, 1976-91 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde 1991-2007 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1989-2009 Beşiktaş Belediyesi Meclis Üyeliği, 1994-99 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği’nde bulundu. 1997’den beri Türkiye Anıt Çevre ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapıyor. Başta İstanbul olmak üzere, mimarlık, sanat tarihi, estetik gibi konularda kitap, dergi ve makaleleri bulunmaktadır.
Yıllardır, İstanbul’un yeteri kadar yeşil alanı olmadığından söz edilir. Şehri yönetenler de şehre parklar, büyük yeşil alanlar kazandırmak gibi radikal çözümler yerine, her boş gördükleri yere ağaç dikerek bu sorunu kendilerince çözmeye çalışırlar. Bu ağaç dikme faaliyeti o kadar
DOÇ. DR. ÖRSAN Ö. AKBULUT
Doç. Dr. Örsan Ö. Akbulut, doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamlamıştır. Siyaset ve Yönetim İlişkisi, Küreselleşme ve Ulus-Devlet adlı kitapları vardır. TODAİE, ODTÜ, Hacettepe Ü., Ankara Ü. SBF’de siyaset bilimi-yönetim konularında dersler vermektedir.
Kapitalist-modern toplumsal gerçekliğin toplumsallaşma sürecinde, eğitim, orta sınıfın en önemli karakteristiği olmuştur. Eğitim, meslek bilgisi edinilerek, toplumsal konum elde etmenin bir aracı olarak işlevselleştirilmiş ve fetişleştirilmiştir (metalaşma). Ancak eğitim, bu ülkeler bakımından aynı zamanda ve hatta temel olarak, eleştirel aklın bir ürünü olduğundan, kapitalizm-modernizm çelişkisi ve/veya örtüşmesi düzleminde, eleştirel akıl ile metalaşma birbirini yeniden üreten süreçler olarak konumlanmıştır. Çevre kapitalist ülkelerde de, eğitim bu orta sınıf karakteristiği temelinde yapılandırılmış ya da yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak, çevre kapitalist ülkelerde (yeniden) fetişleştirilen eğitim, bir yandan, her sorunu çözen, ideal davranışın ve insanın tek ölçütü haline getirilmiş, diğer yandan ise, eğitimin metalaştırılmasının önü açılmıştır. Kapitalist
Doç. Dr. Mustafa YAVUZ
Yükseköğrenimini Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. Aynı üniversitede Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı’nda yüksek lisans ve doktora eğitimi yaptı. University of Wiskonsin Oskosh, Eğitim Fakültesi Eğitim Liderliği Bölümü’nde çalışmalarda bulundu. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı başkanı olarak görev yapmaktadır. Karşılaştırmalı Eğitim, Karşılaştırmalı Eğitim Yönetimi, Eğitim Liderliği dersleri vermektedir.
Bilginin okulun ve öğretmenin tekelinden çıkması, kolay ulaşılabilir, hızlı üretilip tüketilebilen adeta ticarî ürün haline gelmesi durumu, okulları sorgulanır hale getirmiştir. Bunun yanı sıra insan ihtiyaçlarının ve beklentilerinin çeşitlenmesi okulları bu talepleri karşılayamaz duruma getirmektedir. Sanayi toplumunda öne çıkan kitlesel üretim zamanla yerini bireysel üretime, kişiye özgü tasarıma, üretimi satış sonrası sürdürülen ürünlere bırakmıştır. Özellikle akıllı telefonlar, tabletler gibi üretimi satıştan önce tamamlanmayan, güncellemelerle satış sonrasında da devam eden, üreticisi ile satış sonrası