Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dr. Nihat Ali Özcan

Dr. Nihat Ali Özcan, Trabzon’un Şalpazarı’nda doğdu. Lisans eğitimini, Kara Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bitirdi.
Özcan, 1997 yılında TSK’dan kendi isteği ile emekli oldu. Oxford Üniversitesi Tarih Fakültesi, “Savaşın Değişen Karakteri” programında, “Ayaklanma ve Ayaklanmaları Bastırma Teorileri” üzerine doktora sonrası çalışma yaptı. Halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde öğretim üyesidir ve TEPAV’da görevlidir.

Haberin Devamı

Suriye’de kimyasal silah kullanılması ile başlayan tartışmalar farklı yönlere doğru savruluyor. Birçok insan saldırının gerçekleştiği ilk günlerde ABD’nin net politik hedefini görmeden yapılacak askeri harekat ile Esad rejiminin sonunun geleceğini düşündü.
Ancak Obama açıklamaları ve izlediği yol ile yorumcuları iki defa hayal kırıklığına uğrattı. Birinci hayal kırıklığı harekâtın “politik amacı” açıkladığında yaşandı. İkinci hayal kırıklığı ise askeri harekât kararı için yaptığı politik manevralarda ortaya çıktı. Açıkçası Obama “ipe un serdi”. Doğruyu söylemek gerekirse “ideolojik” ve “duygusal” davranmak yerine “ulusal çıkarları” ve kamuoyunun tepkisini gözeterek rasyonel bir yol haritası çizdi. Bu yazı, politik amaç ile askeri harekât arasındaki ilişkiyi mercek altına almayı amaçlıyor.

OBAMA’NIN SÖZLERİ
Açıklamalara göre Obama orduya Esad’ı yok etmeyi ve rejimini yıkmaya hazır olmayı emretmedi. Sadece, “Esad’a ve ileride onun gibi davranacaklara” bir mesaj verecek harekât hazırlıklarının yapılmasını istedi. Böyle bir mesaj teknolojik üstünlüğe sahip ABD ordusu için “sınırlı süreli, sınırlı hedefli” bir harekât demekti.
Obama’nın daha işin başında “politik hedefi” bu kadar açık ortaya koymasının nedeni sadece ülkesinin savaş yorgunu olması, ekonomik krizle uğraşması ve kamuoyu desteğinin azlığı ile açıklanamaz. En önemli neden 1990’lar sonrası konvansiyonel olmayan savaşlardan elde edilen tecrübelerdi. Politik hedefi “açık ve net” olmayan bir askeri harekâtın önce askerler ardından da siyasiler için nasıl bir kâbusa dönüştüğü farklı yerlerde tecrübe edildi.
Taksit taksit belirlenen ya da harekât başladıktan sonra günlük değişen “politik hedef”in neden olacağı güven sorunu, maliyet, eleştiriler ve kayıplar demokratik ülkelerde vergi mükelleflerinin siyasi tutumunu değiştirmeye neden oluyordu. Bu nedenle başkanın yolun başında askerlerine harekâttan muradının ne olduğunu net ve açıkça söylemesi gerekiyordu. Tersi durumun etkileri Bosna, Afganistan, Irak savaşları ile İsrail’in hezimete uğradığı Lübnan savaşında görülmüştü. Bu savaşlarda generaller siyasilerin net politik hedefi ortaya koyamadıklarını bu nedenle de ülkelerinin insan, para, zaman ve itibar kaybettiklerini ileri sürdüler.

ASKER KAYIPLARI
“Sınırlı hedef, sınırlı zaman” kararının ardındaki bir diğer neden seçmenlerin “asker kayıpları” konusundaki hassasiyetidir. Gerçek şu ki, ekonomik refah arttıkça, medya güçlendikçe insanlar savaşta ölmek istemiyorlar. Bunun üstesinden gelmek ve vergi mükelleflerinin paralarını silah endüstrisine aktarmak isteyen siyasiler şu argümanı kullanıyorlar: Merak etmeyin, “akıllı silah sistemleri” kayıpları yok mertebesine indirecek. Bu nedenle başkan saldırının uzak mesafeden yapılacağını askerin karaya ayak basmayacağını açıklayarak kamuoyunu rahatlatmak istedi. Oysa Suriye’deki gibi asimetrik savaş içinde asimetrik savaşın yaşandığı bir ortamda teknolojik üstünlüğün abartıldığı, esas olanın sahadaki asker olduğunu tüm uzmanlar yazıp çiziyorlar. Önerilen çerçevede bir harekât olsa olsa “kamuoyunu meşguliyetle tedaviye yönelik” bir medya gösterisidir.

GÜVEN KRİZİ
Aslında Obama, Suriye’de “politik hedefini” net olarak açıklayarak sadece ABD’li generallere değil, önünü görmek isteyen müttefiklere de iyilik yaptı. Böylece savaş gibi nedametli bir konuda daha başlangıçta müttefiklere gerçek niyetini açıkladı. Onları ileride yaşamaları olası hayal kırıklığı ve stratejik sürprizlerden korudu.
Sonuçta, “meşguliyetle tedavi harekatı” şimdilik Obama’nın politik hedefini gerçekleştirmeye yetebilir. Fakat Türkiye gibi Suriye ile sınırdaş bir “müttefikin” derdine çare olamaz. Tersine sorunlarını daha da arttırabilir. Türkiye’nin beklentileri ile ABD’nin ulusal çıkarlara dayalı, bencil ve “rasyonel” politik hedefleri arasındaki makas iki müttefik arasında güven krizi yaratacak gibi görünüyor.