Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen
Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi, ABD Kara Harp Koleji ve Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi mezunudur. Strateji ve jeopolitik üzerine dört kitabın yazarıdır.

Soğuk Savaş’ın bitmesinden ve özellikle de 11 Eylül olayından sonra ABD, mevcut jeopolitik ortamda ve tek küresel güç olmanın avantajı ve gururu ile eşi ve benzeri görülmemiş bir güce sahip ve kendisinin küresel düzeni şekillendirmekten sorumlu olduğunu ilan etmiş ve küresel jeostratejisini de kendisinin tek süper ve egemen güç olduğu varsayımına göre şekillendirmişti. Ancak, bir süre sonra maliyeti yüksek ve uzun Afganistan ve Irak savaşları ABD’nin tek başına küresel meselelerin üstesinden gelemeyeceğini kanıtladı.
OBAMA YALNIZ
11 Eylül olayından sonra ilk on yıl içinde Çin’in, Rusya’nın ve Ortadoğu’da İran’ın yükselişe geçmesi ile küresel jeopolitik ortam değişmiş, çok kutuplu bir uluslararası sisteme geçiş başlamıştı. İşte bu şartlarda ABD, değişen küresel jeopolitik ortam nedeni ile ve Afganistan ve Irak savaşlarından da aldığı derslerle küresel egemen güç söyleminden vazgeçmiş, ittifaklar ve ortaklar olmadan küresel düzeni kendi çıkarlarına göre şekillendiremeyeceğini anlamış; ortakları ve müttefikleri ile birlikte hareket etmeyi amaçlayan ve ‘küresel liderliği’ tasarlayan yeni bir jeostrateji geliştirmiştir.
Bu gün ise Suriye meselesi nedeni ile çok farklı bir jeopolitik ortam ile karşı karşıyayız. Çünkü, küresel stratejisini ortaklarının ve müttefiklerinin güç katkısına dayandıran ABD, bu meselede yalnız kalıyor.
NATO’nun ciddi bir katkısı yok. ABD’nin en yakın müttefiki Birleşik Krallık bile Barack Obama’yı yalnız bıraktı.
ABD HAZIRLIKSIZ
Bu durum ciddi bir soruyu gündeme getirmemizi gerektiriyor. Küresel liderliğini sürdürmeyi stratejisinin amacı haline getiren ve küresel liderliğini müttefiklerinin ve ortaklarının katkısına dayandıran ABD, bu stratejik amacını sürdürebilecek mi? Bir başka deyişle, Çin’in eski Çin, Rusya’nın eski Rusya ve İran’ın eski İran olmadığı bu jeopolitik ortamda, Suriye meselesinde bocalayan bir ABD küresel meselelerde eski prestijini, ağarlığını ve etkinliğini sürdürebilecek mi? İşte bu nedenlerle ABD’nin küresel liderliği konusunda turnusol kağıdı gibi görev yapan Suriye meselesi önem kazanıyor.
Ayrıca, Suriye konusunda ABD hazırlıksız, kafası karışık, tutarsız ve stratejisi yok. Barack Obama, daha önceden ilan ettiği ‘kırmızı çizgisi’ nedeni ile ‘sınırlı’ ve ‘cezalandırıcı’ bir müdahaleden söz ediyor. Böylesine bir eylemin stratejik ve politik sonuçlar hasıl etmesi mümkün değil. Olsa olsa böyle bir eylem ‘ taktik’ sonuçlar hasıl edebilir. ABD’de yüzlerce strateji merkezi ve binlerce stratejist var. Ancak, ABD’nin Suriye ile ilgili tutarlı bir stratejisi yok.
LİDERLİK?TEHLİKEDE
ABD Suriye’de eylem gerçekleştirmezse prestij kaybedecek. Gelecekte Çin, Rusya ve özellikle de Ortadoğu’da İran daha cesur inisiyatiflerde bulunabilecek. ABD’nin küresel liderliği tehlikeye girecek. Sınırlı bir müdahale ise Suriye halkının mağduriyetini gideremeyecek ve tüm dünyada ABD’nin ciddi bir müdahaleden kaçındığı izlemini oluşturacak. Sınırlı eylemin politik amacının Suriye’yi kimyasal silahları gelecekte kullanmasını önlemek ve Suriye’yi bu konuda caydırmak olduğu açıklandı. Uzak platformlardan atılacak seyir füzeleri ile böylesine bir politik hasıl elde edilip edilemeyeceği ise şüpheli.
TAKTİK VE STRATEJİ
Bu durum bize usta Çinli teorisyen Sun Tzu’nun bir özlü sözünü hatırlatıyor.
‘Taktikleri olmayan strateji zafere giden en uzun yoldur. Stratejisi olmayan taktikler ise yenilgiden önceki gürültüdür’. Bu günlerde ABD’den Suriye konusunda çok gürültü geliyor.
Suriye meselesinde zorlanan ABD’nin küresel jeopolitiğinin yeni ağırlık merkezini oluşturan Asya-Paifik’te zorlu rakibi Çin’in dengelenmesinde ne yapabileceğini veya yapamayacağını şimdiden değerlendirmek gerekiyor.