Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

DOÇ. DR. ÖRSAN Ö. AKBULUT
Doç. Dr. Örsan Ö. Akbulut, doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamlamıştır. Siyaset ve Yönetim İlişkisi, Küreselleşme ve Ulus-Devlet adlı kitapları vardır. TODAİE, ODTÜ, Hacettepe Ü., Ankara Ü. SBF’de siyaset bilimi-yönetim konularında dersler vermektedir.

Kapitalist-modern toplumsal gerçekliğin toplumsallaşma sürecinde, eğitim, orta sınıfın en önemli karakteristiği olmuştur. Eğitim, meslek bilgisi edinilerek, toplumsal konum elde etmenin bir aracı olarak işlevselleştirilmiş ve fetişleştirilmiştir (metalaşma). Ancak eğitim, bu ülkeler bakımından aynı zamanda ve hatta temel olarak, eleştirel aklın bir ürünü olduğundan, kapitalizm-modernizm çelişkisi ve/veya örtüşmesi düzleminde, eleştirel akıl ile metalaşma birbirini yeniden üreten süreçler olarak konumlanmıştır. Çevre kapitalist ülkelerde de, eğitim bu orta sınıf karakteristiği temelinde yapılandırılmış ya da yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak, çevre kapitalist ülkelerde (yeniden) fetişleştirilen eğitim, bir yandan, her sorunu çözen, ideal davranışın ve insanın tek ölçütü haline getirilmiş, diğer yandan ise, eğitimin metalaştırılmasının önü açılmıştır. Kapitalist ülkelerde, bir orta sınıf fetişizmi olarak eğitim, sistemin yeniden üretimini sağlarken, çevre kapitalist ülkelerde, (yeniden) fetişleştirme farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Çevre kapitalist ülkelerdeki en belirgin farklılık, eğitilmiş olmanın, salt meslek bilgisi edinmiş olmaya indirgenmesi ve eğitim etkinliğinin bu düzleme hapsedilmesidir. Bu her ne kadar, merkez kapitalist-modern ülkeler bakımından da belirgin bir toplumsallaşma eğilimi olsa da, bu ülkeler bakımından kapitalizm ile modernizm arasındaki eşzamanlılık ve maddi-düşünsel örtüşme kapsamında, eleştirelliğin niteliksel olarak ayırt edici bir konumu olduğu açıktır. Oysa ki, eleştirme ve sorgulama becerisi ortaya çıkarılamamış bir toplumda eğitimin (yeniden) fetişleştirilmesi, düşünme etkinliğinin içinin boşaltılarak, eleştirme ve sorgulama yerine, dogmaların ve meslek bilgisinin dolayısıyla da eğitim yoluyla (daha doğrusu mesleki bilgiyle) edinilen toplumsal konumun esiri haline gelmiş “bireylerin” yetiştirilmesine yol açmaktadır. Eğitimin bir düşünmeme etkinliği haline getirilmesi, metalaştırma sürecini de kolaylaştırmıştır.

TÜRKİYE’DE DURUM
Eğitimin (yeniden) fetişleştirilmesi, Türkiye’de de belirli bir dönemden sonra, özellikle üniversite düzeyindeki eğitim bakımından daha belirgin olmuştur. Türkiye’de, üniversite eğitiminin, sadece ve temel olarak, mesleki bilgi edindirme eğitimine hapsedilmiş olması, düşünsel etkinliğin en temel özelliği olan, eleştirme ve sorgulama niteliğinin bir toplumsal ve akademik beceri olarak edinilememesine yol açmıştır. Eğitim, bilgiyi ortaya çıkarıcı, üretici nitelikte değil, bilgilendirici bir etkinlik olarak yürütülmüş, yürütülmektedir. Özellikle, toplumsal bilimler alanında, bütüncül bilgi yerine parçalanmış bilgi ve mantık yürütme baskın olmuştur. Toplum bilimci, literati olmanın sınırını aşamamıştır. Sosyal bilimler alanında özellikle hukuk, mesleki bilgi edindirme formunun somut görünümü olarak kutsallaştırılmıştır.

BİLİMSEL ÜRETİM
Fen bilimleri ise, bir yandan bilimin kutsallaştırılarak içinin boşaltıldığı yüzeysel bir pozitivizm kavrayışı diğer yandan ise, temel bilim yaklaşımından neredeyse tamamen yoksun bir bilim siyaseti ekseninde yapılandırılmıştır. Bu eksen, tıp ve mühendisliği kutsayarak, uygulama odaklı teknik bilgi üzerinden bilimsel üretim yanılsamasını “inşa etmiş” ve hatta bir kimlik olarak da erişilebilirliği zor bir konuma yükseltmiştir.
Bir orta sınıf fetişizmi olarak eğitimin, çevre kapitalist ülkelerde (yeniden) fetişleştirilmesinin kapitalist-modern olanın, emperyal bir içerikle örtüştürülmesinin sonucu olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23 email: