NEDENİN NEDENİ!

4 Aralık 2016



Prof. Dr. Özcan KöknelProf. Dr. Özcan Köknel, 1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlaşmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.

Stres (stress) karşılığı Türkçe sözlükte “Aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk, travma etkisi ile organizmada ve metabolizmada oluşan bozukluk” olarak verilmiştir. 1974 yılında, Selye’nin tanımladığı stres kavramının anlamına en uygun sözcük “Zorlanma” dır.
Zorlanma, tehlike, tehdit, tecavüz gibi “Zararlı etkenler” karşısında, ortaya çıkan, bedensel, ruhsal, toplumsal tepki ve uyumsuzluk durumudur.
Zararlı etken (stresseur agent) zorlanmanın ilk ve tek nedenidir. Zararlı etkenler, ruhsal toplumsal olabilir.

Yazının Devamı

Bir dil ve edebiyat otoritesi: Orhan Şaik Gökyay

3 Aralık 2016

İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar

1950’li, 60’lı yıllarda Türkiye genelinde ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin dillerinden düşmeyen iki şiir vardı. Bunlardan biri Arif Nihat Asya’nın “Bayrağım”, diğeri de Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirleriydi. Her iki şiir de Türk insanının ve bilhassa gençlerin milli duygularına çok iyi tercüman oluyor, o yüzden birçok genç tarafından ezberleniyor, her fırsatta da okunuyordu. Her iki şiir çok moda oldukları o yıllardan bu yana milli duyguların galeyana geldiği her konjonktürde yine aynı heyecanla okunmaya, Türk insanının hissiyatını ifadeye aracı olmaya devam ediyor. Bu iki şiiri duymamış ve okumamış olmak her Türk için gerçekten eksikliktir.

Orhan Şaik Gökyay, 20. yüzyılın neredeyse tamamını kaplayan hayatının 70 yıla ulaşan öğretmenliği döneminde Türk edebiyatı tarihinin ve bu tarihin eleştiri vadisinin rakipsiz bir otoritesiydi. Ölümünden sonra da onun otoriteliğine gölge düşürecek güç ve kapasitede yeni bir otorite ortaya çıkmış değil. Gökyay, eski edebiyatımızı çok iyi bildiği gibi günümüz edebiyatını da aynı ölçüde bilen, en iyi analiz eden ve yorumlayan bir edebiyatçı idi. İyi bir şair, iyi bir yazar, Türk edebiyatının

Yazının Devamı

Öğretmenlerimize minnet borçluyuz

24 Kasım 2016

Prof. Dr. Cengiz Kuday

Her yıl öğretmenler gününde her şeyimizi borçlu olduğumuz öğretmenlerimiz için bir şeyler yazmaya çalışırım. Bazen bu yazılarım birbirini andırır, keşke daha farklı ve güzel şeyler yazabilme kaabiliyetim olsa...

Bu sene biz beyin cerrahları akademi toplantısı Konya’da geçtiğimiz günlerde yapıldı. Meslektaşım eski Hacettepe doktoru Prof. Dr. Tunç Alp Özgen bir konuşma yaptı. Konuşmanın konusu bilim ve ilim idi. (Atatürk en hakiki mürşit bilimdir) demiştir. Fakat bu b harfinin başından cımbızla çekilmesi ile ilim olmuştur. Her yerde ‘En hakiki mürşit ilimdir’ diye yazar. Bu iki sözcüğün farkını siz sayın okuyucuların kendi anlayışlarına bırakıyorum. Biri müsbettir diğeri doğmatik fakat tarifler çok eskilere dayanır ve uzundur.
Sevgili arkadaşımız Cumhuriyet’imizin kuruluş yıllarına ait birtakım rakamlar verdi. Bugünü anlamak Cumhuriyet’i yargılamak ve değerlendirmek için başlangıçta nerede olduğumuzu görmemiz lazım.

1923’ten bu günlere

1923. Nüfus 13 milyon, 11 milyon kişi köyde yaşıyor. Toplam köy sayısı 40 bin 38 bin köyde okul yok. İki milyon kişi sıtma ve verem, Üç milyon kişi trahomlu. Bebek ölüm oranı binde 480 yani yarı yarıya ölüyor. Tüm Türkiye’de

Yazının Devamı

‘Yaşam hakkı’ ve ölüm cezası

21 Kasım 2016

Yrd. Doç. Dr. Begüm Bulak Uygun

Günümüzde, 141 ülke ölüm cezasını kanunen ya da fiilen kaldırmış, 56 ülke ise halen ölüm cezasını uygulamaktadır. Ölüm cezasının, öncelikle yaşam hakkı ve adli hata bağlamında, ayrıca uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükler açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Yaşam hakkı, insanın yalnızca insan olması nedeniyle sahip olduğu bir haktır. Adli hata ise, bir kişinin kesin bir kararla cezai bir suçtan mahkum edilmesi ve sonradan bir delilin kesinlikle yanlış bir adalet uygulaması olduğunu göstermesi durumunu ifade eder.

Türkiye’de yaşam hakkı Anayasa m. 17/1, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m.2 ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (MSHS) m.6 ile güvence altına alınmıştır. İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadında belirtildiği üzere, AİHS’ne taraf devletler ‘yalnızca yaşama son vermekten kaçınmakla yükümlü olmayıp, aynı zamanda kendi yargı yetkileri içerisindeki kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik uygun adımlar atmalıdır’ (Osman/Birleşik Krallık).

Ölüm cezasının barış zamanında (6 no’lu Protokol) ve her koşulda (13 no’lu Protokol) kaldırılmasını öngören iki Ek Protokol Türkiye tarafından da onaylanmıştır. Bu bağlamda,

Yazının Devamı

Üniversiteler ve toplumsal etkileşim

7 Kasım 2016

ALİ EM

Bilgiye ulaşım kaynaklarında meydana gelen teknolojik gelişim ve değişim, bilgi kaynağı Yükseköğretim kurumu olan üniversitelerin bu gelişmelere ve değişimlere eş değer bilgi üretmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda, üniversitelerde oluşturulan ders programlarının, bilgi üretmeye ve uygulamaya yönelik olması, var olan bilgi aktarımlarının yanında, bilginin uygulanmasına olanak sağlayacak beceri ve deneyimleri ortaya koyacak sistemlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu gözlenmektedir. Ülkemizdeki Yükseköğretim kurumları kendi içerisinde yeni proje üretmelerinin yanında, dünyadaki gelişimleri yakinen takip ederek üretilen yeni bilgi ve projelerden daha çok yararlanmanın yollarını araştırmalıdırlar.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun tanımlar kenar başlıklı 3. maddesinin (d) bendinde “Üniversite: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur” biçiminde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan üniversitelerin;

1- Eğitim ve öğretim,

2- Bilimsel araştırma,

3- Yayım ve danışmanlık,

gibi üç önemli ana alanda görevlerinin

Yazının Devamı

LİYAKAT

5 Kasım 2016

Prof. Dr. Özcan Köknel

Prof. Dr. Özcan Köknel, 1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlaşmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.

Son günlerde, toplumda, konuşulan, tartışılan konuların başında bütün kurum ve kuruluşlarda durumu, rolü, yeri olan görevlilerin “liyakat” lı olup olmadığıdır. Bilindiği gibi liyakatsız görevliler sorun yaratıp sorunları çözemez. Türkçe sözlük, liyakat karşılığı: Laik, uyumlu yaraşır olmak sözcüklerini vermiştir.
Goleman, İş Başında Duygusal Zeka kitabında liyakat kavramına “kişisel yeterlilik” bölümünde yer vermiş, “Öz Bilinç” “Duygusal Bilinç” “Doğru Öz Değerlendirme” “Öz Güven” başlıkları altında

Yazının Devamı

Kültür çökerten Edward Bernays

4 Kasım 2016

Emir Gamsızoğlu



Piyanist-besteci Gamsızoğlu 1973’te doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okuduğu yıllarda Beşiktaş dahil olmak üzere Türkiye Basketbol liglerinde birçok takımda görev aldı. Ancak daha sonra 20 yaşında spordan müziğe geçti. Konservatuvarı bitirdikten sonra Paris’te başladığı konser kariyerini on yıldır New York’ta sürdürüyor. Tiyatro sanatçısı eşi Ege Maltepe ile yarattıkları Teatral-Konser eserleri, konferans ile konseri birleştirdiği “Geveze Piyanist” konsepti ve 12 yıl süren “Notada Yazmayanlar” projeleriyle tanınmaktadır. Kendi eserlerinden oluşan ilk albümü “Alla Turca ile Devr-i Alem”i 2014’de bitirdi. Gamsızoğlu çalışmalarını halen New York’ta sürdürmektedir.

Kültürü çökerten iki temel araç Amerikan televizyonu ve Hollywood filmleri ve bu sadece bizim kültürümüz için değil, Rusya, Çin, Fransa, Almanya, İtalya gibi köklü kültürlere sahip toplumlar için de geçerli. Dünyada Brad Pitt veya Jennifer Lawrence ile bir filmde oynamak için her şeyini bırakıp Los Angeles’a gitmeyecek kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu şöhret budalalığını yaratan ve körükleyen Hollywood ve Amerikan televizyonu, Amerikan toplumu da dahil olmak üzere tüm dünyayı

Yazının Devamı

Meslek etiğinin özü

25 Eylül 2016

Prof. Dr. Özcan Köknel

1 Eylül tarihinde yapılan, geleneksel adli yıl açılışı tartışmalara neden oldu. Barolar Birliği Cumhurbaşkanı Sarayında yapılan açılış törenine “Bağımsızlık ve tarafsızlık değerlerine aykırı olduğu” gerekçesi ile katılmadı. Açılış toplantısında Cumhurbaşkanı’ nı ayakta ve oturarak karşılayan, alkışlayan, alkışlamayan yargıçlar, savcılar oldu. Bu davranışlar da tartışıldı. Daha önce, HSYK yapısı, görevi; Balyoz, Ergenekon davaları da tartışılmıştı. Bu örnekler çoğaltılabilir.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, FETÖ ile ilişkisi olanlar açığa alındı. Gözaltında tutuldu, tutuklandı. Her gün operasyonlar yapılıyor. Bu operasyonlar “Kurunun yanında yaş da yanmasın”, “At izi ile it izi karıştı” tartışmasına yol açtı. Tartışmalara neden olan sorunlar adalet, hukuk kuruluşlarında görev yapan bir kısım savcının, yargıcın, avukatın “Yüce Adalet” “Hukukun Üstünlüğü” “Hukukun bağımsız, tarafsız olması” ilkelerine uymadığı için ortaya çıktı. Bu ilkeler adaletin, hukukun etiğidir.

Bilindiği gibi toplumsal durumu, rolü, yeri olan insanlar benlikleri, kimlikleri, kişilikleri; eğitim ve öğretim alanı ve düzeyi ile çalışırlar; topluma hizmet verirler. Ancak her alanda görev

Yazının Devamı