Prof. Dr. Özcan Köknel
Prof. Dr. Özcan Köknel, 1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlaşmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.Stres (stress) karşılığı Türkçe sözlükte “Aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk, travma etkisi ile organizmada ve metabolizmada oluşan bozukluk” olarak verilmiştir. 1974 yılında, Selye’nin tanımladığı stres kavramının anlamına en uygun sözcük “Zorlanma” dır.
Zorlanma, tehlike, tehdit, tecavüz gibi “Zararlı etkenler” karşısında, ortaya çıkan, bedensel, ruhsal, toplumsal tepki ve uyumsuzluk durumudur.
Zararlı etken (stresseur agent) zorlanmanın ilk ve tek nedenidir. Zararlı etkenler, ruhsal toplumsal olabilir. Bedensel, ruhsal olanlar bireysel, toplumsal olanlar, bireysel ve toplumsal zorlanmaya yol açar.
Endişe, kaygı, korku, karamsarlık, kötümserlik, huzursuzluk, mutsuzluk, umutsuzluk, belirsizlik, güvensizlik, bu sözcükler ortak toplumsal ortamlarda, tedirgin olan, tehlike gören, travma yaşayan bireylerin durumunu anlatır.
Çözüme katkıda bulunmayanlarSon yıllarda, yazılı basında, köşe yazılarında, radyo ve televizyonlarda, haberlerde, konuşmalarda, açık oturumlarda, sosyal medyada, evde, sokakta genel olarak bütün toplumda bu sözcükler çok ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu durum toplumsal zorlanmanın olduğunu, sürdüğünü, arttığını, yayıldığını gösterir. Çoğunlukla bedensel, ruhsal zorlanmalar, toplumsal zorlanma sonucu ortaya çıkar.
Zorlanan insan önce kızar, öfkelenir. “Neden ben?” diye sorar. Neden arar bulduğu nedenlere karşı çözüm üretir. Başkaları “Neden sen?” diye sorar. Kimi kez sorgular. Neden arar. Bulduğu nedenlere karşı çözüm yolları önerir.
Zararlı etkenin nedeni doğru, gerçek, geçerli saptanmazsa çözüm bulunamaz. Toplumsal zorlanma yeni, zararlı etkenler eklenerek devam eder. Bu durum zorlanan insanda, kaygı, korku, belirsizlik, güvensizlik, umutsuzluk yaratır. Ruhsal çöküntüye yol açar. Ruhsal çöküntüye karşı, savunma düzenleri etkisiz, tepkisiz tutum, davranış, eylem biçimi oluşturur. Bireyi ve toplumu duyarsızlaştırır. Bu durumu önlemek için zararlı etken, doğru, gerçekçi, biçimde saptanmalıdır. Başka bir deyişle çözüme katkısı olmayan nedenlerin nedenini bulmak gereklidir.
Çözümsüz sorun yokturBilindiği gibi insan toplumsal bir varlıktır. İçinde yaşadığı toplum, birincil ve ikincil toplumsal kurumlardan, kuruluşlardan oluşmuştur. Toplumsal zorlanma yaratan nedenleri bu kurumlarda, kuruluşlarda aramak zararlı etkeni bulmak zorunludur.
Birincil toplumsal kurumlarda, kuruluşlarda, baskıcı, ilgisiz aile; kimi gelenek, görenek ve törelerin katı, sert, dışlayan uygulamaları; etnik köken, mezhep, tarikat sürtüşmeleri, tartışmaları çatışma yaratır.
İkincil toplumsal kurum ve kuruluşlarda etkili, yetkili durumda olanların eşitlik, özgürlük, insan hakları, cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü, bağımsızlığı, tarafsızlığı ilkelerine aykırı tutumları, davranışları, eylemleri bireysel ve toplumsal çatışmaya yol açar. Ekonomik yetersizlik, işsizlik, göç olayları da çatışma yaratır. Çatışma, kızgınlık, öfke, şiddet eylemlerinin ilk ve tek nedeni, kaynağıdır.
Çözümün kapısını açacak anahtar doğru, gerçek çatışma nedenidir. Bu anahtarla çözümün kapısı açılır. İnsan-insan, insan-toplum iletişiminde, ilişkisinde ortaya çıkan çatışma nedenleri, art niyetsiz, ön yargısız olarak değerlendirilir. Kötüleme, suçlama yapılmaz. Eksikler, hatalar saptanır.
Çatışma nedenlerine akılcı, gerçekçi biçimde yaklaşılır. Kaygı, korku, kızgınlık, öfke gibi olumsuz duygulardan uzak tartışma ortamında, kazan-kazan paylaşımı yapılır.
Bu durumda, karşılıklı, duyarlı duygusal, duygu sezgisi (empati) çözümü kolaylaştırır. Geçmiş çatışmalara ilişkin suçlama yapılmaz. Nedeni araştırılır, tartışılır.
Özellikle, etkili, yetkili kişilerin geçmişte olan çatışmaları güncelleyip suçlayıcı iletiler vermesi çözümü engeller. Yeni çatışmalara neden olur.
Özetle, çözümsüz sorun yoktur. Çözemeyen bireyler, toplumlar vardır.