İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar
1950’li, 60’lı yıllarda Türkiye genelinde ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin dillerinden düşmeyen iki şiir vardı. Bunlardan biri Arif Nihat Asya’nın “Bayrağım”, diğeri de Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirleriydi. Her iki şiir de Türk insanının ve bilhassa gençlerin milli duygularına çok iyi tercüman oluyor, o yüzden birçok genç tarafından ezberleniyor, her fırsatta da okunuyordu. Her iki şiir çok moda oldukları o yıllardan bu yana milli duyguların galeyana geldiği her konjonktürde yine aynı heyecanla okunmaya, Türk insanının hissiyatını ifadeye aracı olmaya devam ediyor. Bu iki şiiri duymamış ve okumamış olmak her Türk için gerçekten eksikliktir.
Orhan Şaik Gökyay, 20. yüzyılın neredeyse tamamını kaplayan hayatının 70 yıla ulaşan öğretmenliği döneminde Türk edebiyatı tarihinin ve bu tarihin eleştiri vadisinin rakipsiz bir otoritesiydi. Ölümünden sonra da onun otoriteliğine gölge düşürecek güç ve kapasitede yeni bir otorite ortaya çıkmış değil. Gökyay, eski edebiyatımızı çok iyi bildiği gibi günümüz edebiyatını da aynı ölçüde bilen, en iyi analiz eden ve yorumlayan bir edebiyatçı idi. İyi bir şair, iyi bir yazar, Türk edebiyatının dününün ve bugününün çok iyi bir öğretmeniydi.
Orhan Şaik Gökyay, 26 Temmuz 1902’de Kastamonu’nun ilçesi İnebolu’da doğmuş, 2 Aralık 1994’te İstanbul’da vefat etmişti. 2 Aralık 2016 onun vefatının 22. yılı.
Orhan Şaik Gökyay, Yüksek Öğretmen Okulunun Türk dili ve edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra öğretmen olmuş, Türkiye’nin değişik yerlerinde uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra 1967 yılında yaş haddinden emekli olmuştur. Öğretmenliği sırasında İngiltere’de üç yıl (1951-1954) öğrenci müfettişliği ve kültür ataşeliği yapmıştır. Ayrıca iki yıl da (1960-1962) Londra üniversitesinde Türk dili ve edebiyatı dersleri vermiştir. Emekli olduktan sonra İstanbul’daki bazı üniversitelerde ölünceye kadar hocalığa devam etmiştir. Hocalığa devam ederken Türk kültür ve edebiyatının birçok temel eserini de en güvenilir şekilde yayına hazırlamıştır.
Orhan Şaik Gökyay; okul hayatında öğrendiklerini çok iyi özümsemiş olmanın yanında başka kaynaklardan da kendini çok iyi yetiştirmiş; bilgili, birikimli ve yetenekli bir edebiyatçı ve edebiyat tarihçisiydi. Eski edebiyat metinlerini okumada, anlamada ve yorumlamada gerçek bir uzmandı. “Destursuz Bağa Girenler”, “Eski Yeni ve Ötesi” gibi kitaplarında, bu alanda anlı şanlı ve iddialı birçok edebiyatçının, yazarın, edebiyat akademisyeninin yaptığı yanlışları ortaya çıkardı. Dede Korkut Hikâyeleri’ni ve Kâtip Çelebi’nin eserlerini, Kabusnâme’yi daha birçok eski eseri anlaşılır bir dil ve güvenilir bir hüviyetle baskıya hazırladı. Bir kısmı başkaları tarafından da hazırlanan bu kitapların en çok tutulanı Orhan Şaik’in hazırladıklarıdır.
Orhan Şaik Gökyay’ın, eski Türk edebiyatını ve bu edebiyatın metinlerini Latin harfli bugünkü Türkçeye aktarma işine girişip de bunu yüzüne gözüne bulaştıranlara hiç tahammülü yoktu. Bunun ciddiye alınması gereken bir iş olduğunu bildiği için, yeterli bilgiden, ehliyetten yoksun edebiyatçıların, akademisyenlerin bu konuya el atmalarını asla affetmez; kıyasıya eleştirir; yaptıkları işi “destursuz bağa girmek” olarak görür ve bu konuda polemiğe girmekten de asla kaçınmazdı. Bu vadide at oynatmaya kalkışan adı sanı bilinen birçok yazarın, akademisyenin epeyi tozunu çıkarmıştır.
Edebiyat öğretmeni, şair, yazar merhum Rüştü Şardağ, “Şair Sultanlar” adıyla hazırladığı bir kitapta Orhan Şaik’in tepkisine neden olan birçok yanlış yapmış. Rüştü Şardağ’ın aktardığı eski metinde şairin sevgilisine hitaben söylediği “saçı varım” ın aslı “saçı mârım” (yılan saçlım) imiş. Gökyay; şair, “Saçı olmayan sevgili mi varmış da ‘saçı varım’ diye hitap ediyor” diyor.
Şardağ yine aynı kitapta, “Câm-ı İskender” i, “İskender’in kadehi” diye anlamış. Hâlbuki “Câm-ı İskender”, “İskender’in aynası” na denirmiş; İskender o aynadan dünyayı seyredermiş.
Şardağ’ın “İsa’ın kanı” diye çevirdiği “Dem-i İsa” nın doğru çevirisi de “İsa’nın ölüleri dirilten nefesi” demekmiş.
Bu örnekleri yazarın Eski Yeni ve Ötesi adlı kitabından aldık. Kitapta bunlar gibi nice örnekler bulunuyor.
Orhan Şaik Gökyay, Destursuz Bağa Girenler adındaki daha hacimli kitabında, eski Türkçe, dil ve edebiyat üzerine yazıp çizen Ahmet Kabaklı, Muharrem Ergin, Necmeddin Hacıeminoğlu, İlhan Arsel gibi birçok yazar ve akademisyenin eski metinleri okumada ve yazdıkları telif eserlerde yaptıkları çok sayıda yanlışı ortaya çıkarmış; acımasız bir şekilde de kendilerini eleştirmiştir. Bizim tespitimiz, eski eserleri okuyup anlamada, liyakatine onay verip takdir ettiği bir isim İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Hocalarından Prof. Dr. İsmail Erünsal’dır.
Yazımızı onun uzmanı olduğu alanda kendisine ne kadar güvendiğiyle ilgili bir anekdotla bitirelim:
Orhan Şaik’in emeklilik yıllarında, Devlet adına Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin herkesin yararlanabileceği, güvenebileceği popüler bir yayımının gerçekleştirilmesi için kendisinin de içinde bulunduğu tanınmış edebiyatçı ve akademisyenlerden oluşan bir komisyon oluşturulmuş. Bu komisyonda konuyla ilgili birçok şey konuşulmuş; işin zorluğundan, hacimli bir eser olduğu için hazırlığının uzun zaman alacağından bahsedilmiş. Fakat dişe dokunur somut bir karara varılamamış. Komisyon bir sonuca varmadan dağılmak üzere iken Orhan Şaik Gökyay, “Bir Dakka beyler” demiş ve devam etmiş: “Türkiye’de bu işi doğru dürüst yapacak sadece üç isim vardır!” Herkes acaba bu üç isim kim olabilir, kendisi de bunlardan biri midir, diye merak ve dikkatle Orhan Şaik Gökyay’a bakmış. Orhan Şaik Gökyay, toplantıya katılanları daha fazla meraklandırmadan üç ismi açıklamış:
Bu üç isim, 1 Orhan, 2 Şaik, 3 Gökyay’dır!
İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar
Kastamonu’da doğdu. 1970 yılında İlahiyat fakültesinden mezun oldu ve öğretmen olarak göreve başladı. İstanbul’un resmi ve özel ortaöğretim kurumlarında 41 yıl fiilen öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. İsmail Özcan’ın din, dil ve edebiyatla ilgili 15’ten fazla yayımlanmış kitabı bulunmaktadır. 1985-2000 yılları arasında 8 yıl Milliyet’e, 5 yıl Posta’ya, 3 yıl da Sabah’a Ramazan yazıları yazdı. 1991’de Milliyet’e 400 sayfalık bir İslam Ansiklopedisi, Sabah ve Günaydın gazetelerine de bir düzine kitap ilaveleri hazırladı. Şimdilerde çeşitli ulusal gazetelere ara ara yazılar yazmakta ve kitap çalışmalarına devam etmektedir.