Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Özcan Köknel

İnsanlar, yaşam boyu mutluluğu arar. Mutluluk, ilgi, sevgi, güven, neşe, sevinç, umut gibi duygu durumlarını kapsayan, insana haz veren bir iyilik durumudur.

Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) (WHO) Sağlığı; “Hastalık ve Sakatlığın olmaması, bireyin bedensel, ruhsal, toplumsal iyilik durumu olarak tanımlar. Oldukça genel ve soyut olan bu tanımlama içine ruh sağlığı da girer.

Bireyin iç ve dış dünya ile barış, denge, düzen ve uyum içinde olması, belirli amaçlara beklentilere ulaşmak için çaba harcaması ruh sağlığının ölçütü olarak kabul edilmiştir.

Haberin Devamı

Ruh sağlığı bireyle toplumun ortak ürünüdür. Bedensel, ruhsal, toplumsal zararlı etkenler, ruh sağlığı sorunlarına, bozukluklarına yol açar.

Dünya Sağlık Örgütü, 1995 yılında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, genel nüfus içinde ruh sağlığı sorunları olanları araştırmış, sonuçları yayınlamıştır. Araştırmaya katılan bütün ülkelerde ortalama olarak genel nüfusun ancak yüzde kırkının ruh sağlığının yerinde; yüzde kırkının ruh sağlığının sorunlu; yüzde yirmisinin ruhsal bozukluğu, hastalığı olduğu saptanmıştır.

Ruh sağlığı sorunu hastalık değildir. Elem, keder yönünde artmış duygu durumudur. Korku, baskı, sıkışma, karamsarlık, kötümserlik, kin, nefret, kızgınlık, öfke gibi duygulardan kaynaklanır. Bu durumların kaynağı doğumla başlayan, içgüdülerin engellenmesi sonucu ortaya çıkan, kaygı, endişe (anxiety) duygusunun, ayrışması ve renk kazanmasıdır.

Kaygı kavramı

1972 yılında Spielberger kaygı kavramının aşağıdaki özelliklerini tanımlamıştır:

- Kaygı, geleceğe yönelik endişe durumudur.

- Hoş olmayan duygulanım durumudur.

- Bu duygulanım durumunun duyumsanması elem verir.

- Bitkisel sinir sisteminde gerginlik yaratır.

Spielberger iki tip kaygı tanımlar;

- Durum kaygı

- Sürekli kaygı

Sürekli kaygı doğumla başlar. Günlük yaşantıda kişilik yapısı ve kişiliği oluşturan katmanların işlevi sonucu ortaya çıkar. Sürekli kaygı düzeyi engel aşma, sorun çözme durumlarında durumluk kaygı düzeyinin yükselmesine yol açar. Durumluk kaygı zararlı etken karşısında sürekli kaygı düzeyi oluşur.

Haberin Devamı

Kaygının yükselmesi

- Dış ortamdan alıcılara gelen fiziksel ve kimyasal uyaranların belirli bir şiddetin üstünde belirli süre etkili olması.

- Dış ortamda, havada ya da suda bulunan kimyasal maddelerin yoğunluğunun artması.

- Dış ortamda organizma için zararlı ola fiziksel ya da kimyasal maddelerin yoğunluğunun artması.

- Dış ortamda bulunan toplumsal iletiler ışık ya da ses gibi fiziksel uyaranların üzerinde bilgi, haber olarak taşınır. Aşağıdaki olasılıklarda bu bilgi, haber kaygı düzeyini yükseltir.

- Bilginin, haberin, iletinin zihinsel işlev süreci içinde çözülüp anlaşılmaması.

- Çözüşüp anlaşılan bilginin, haberin iletinin çatışma yaratması.

- Çözülüp anlaşılan bilginin, haberin, iletinin organizmayı tehdit eden tehlikeli bir durum yaratması.

- Tehdit eden tehlikeli durumun hemen orada o anda organizmayı yok edecek boyutlara ulaşması.

İnsanın doğası

Özetle, kaygı düzeyi fiziksel ya da toplumsal zararlı etkenler sonucu yükselir.

Haberin Devamı

Ruh sağlığı sorunu olanlarda elem doğrultusunda yükselmiş, kin, nefret, kızgınlık, öfke duyguları şiddetin tetiğini çeker.

İnsanın doğasında şiddet yoktur. Bebek dünyaya beslenme ve korunma içgüdüsü ile gelir. Bu içgüdülerin ve doğal, toplumsal dürtülerin, güdülerin engellenmesi, elem doğrultusunda yer alan duyguların artmasına yol açar.

İnsanların saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine yatkınlığını sağlıklı gelişmememi olan benlikle, şiddet içeren örneklerden modellerden oluşan, şiddetli bir iletişim biçimi olarak benimseyip öğrenen üstbenlik oluşturur. Üst benlikte, şiddetin sorun çözmek, engel aşmak için kullanılması yol yöntem olarak değerlendirilirse şiddet engellenemez.

Saldırgan davranışların, şiddet eylemlerinin toplumsal nedeni, insanların, toplum kesimlerinin, evrensel, ulusal kültürden ayrılıp, belirli bir altkültürün sınırları içinde kalmalarıdır.

Ülkemizde yıllardır süregelen olaylar, sorunlar, bunların nedenlerini araştıran çalışmalar; şiddete yol açan toplumsal etkenleri saptamıştır. Bunların başında ekonomik yetersizlik, işsizlik, göç, terör yer alır.

Bunlara ek olarak, birincil ve ikincil toplumsal kurumların, kuruluşların cumhuriyet, demokrasi, laiklik ilkelerine uymaması; eşitlik, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü, bağımsızlığı, tarafsızlığı anlayışına özen göstermemesi; etkili, yetkili kişilerin, şiddet içeren iletiler vermesi; ayrımcılık yapması; insanları, toplum kesimlerini ötekileştirmesi; dışlaması söz konusudur.

Çözüm, araştırmaların, çalışmaların ışığı altında, ruh sağlığını koruyan, şiddeti önleyen önerileri uygulamaları hayata geçirmektir.

Prof. Dr. Özcan Köknel

1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlaşmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.