B vitaminleri ailesinden olan B5 vitamininin diğer adı pantotenik asittir. Bu isim Yunanca her yerden anlamına gelen pantoten kelimesinden köken almıştır. Bu vitamini almanın kolay olduğu hem hayvansal hem de bitkisel kaynaklı gıdalardan kolayca alındığı için neredeyse her yerde bulunduğu için bu ismi almış olabilir. Kalp damar sağlığına faydalı olduğu için bu vitamini de önemsiyorum gelin bakalım başka ne marifetleri var.
Kalp damar sağlığına faydalı
Kolesterol metabolizmasında faydalıdır. Kötü kolesterol ve trigliserid seviyelerinin düşmesinde iyi kolesterolü yükseltmede etkisi vardır. Kalp krizi ve inmeye neden olacak plak oluşumlarını önlemede yardımcıdır.
Kansızlığa faydalı
Anemi yani kansızlığın önlenmesinde, kırmızı kan hücrelerinin yapımında yardımcıdır. Kırmızı kan hücrelerinin artışını hemoglobin üretiminini destekler. Aneminin önlenmesinde etkili bir diğer B vitamini olan B2 vitamininin görevini tamamlamasında yardımcı olur.
Enerji üretiminde rol oynar
Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin metabolize olup vücuda enerji sağlamasında yardımcıdır. Bu işlemde rol oynayan
B3 vitamininin diğer adı niasindir. B vitaminlerinin hepsi birbirinden değerli ama bu ailede kalp damar hastalıklarının önemli risk faktörlerinden biri olan dislipidemide kötü kolesterolü düşürüp iyi kolesterolü yükseltmede, trigliseridi ve diğer bir risk faktörü olan homosisteini düşürmede faydalı olduğu için bu vitamin benim ayrıca dikkatimi çeker. Gelin beraber bu vitaminin tüm marifetlerine bir bakalım, eksikliği neden oluyor, belirtileri neler ve nelerde B3 vitamini var bir göz atalım.
Eksikliği ne zaman olur?
Beslenme bozukluğu: Batı tipi beslenenlerde yani paketlenmiş, işlenmiş, katkı ürünü bol, raf ömrü uzatılmış gıdalarla beslenen, abur cubur, fast food tüketen kimselerde sık görülür. Tahıl olarak sadece mısır ununu kullananlarda, fazla mısır tüketenlerde de görülebilir. Bunun nedeni mısırın çok az miktarda niasin içermesidir.
Kronik alkol kullananlarda B3 vitamini düşer. Ayrıca enflamatuar bağırsak hastalığı olanlarda, gluten enteropatisi dediğimiz çölyak hastalarında B3 vitamini
İlk kez 1879 yılında bulunan bu vitaminin diğer adı riboflavindir. Pentoz bir şeker olan ribitol ve flavinden oluşur. Kristalize halde sarı renklidir bu nedenle Latincede sarı anlamına gelen flavus’tan esinlenen adı üzerine riboflavin B vitamini alındığında idrar renginin sarı olmasıyla da ilgilidir. B2 vitamini de tüm diğer B vitaminleri gibi vücutta depolanmayıp fazlası idrar yoluyla dışarı atılır. Her biri birbirinden değerli B vitaminleri sülalesinden B2 vitamininin marifetleri nelermiş gelin beraber bakalım.
Kansere karşı korur
Riboflavinin antioksidan özelliği sayesinde sigara dumanının kanserojen özelliği ile DNA’yı bozmasını önlemede yardımcı olduğu bilimsel çalışmalarda gösterilmiş. Aynı şekilde kolon kanseri ve meme kanseri önlemedeki olumlu etkini gösteren çalışmalar da mevcut. Ayrıca riboflavin karaciğerde detoks etkisine yardım eden önemli bir antioksidan olan glutatyonun üretiminde de yardımcı oluyor.
Korneanın sağlığına faydalı
Riboflavin katarakt gelişme riskini düşürüyor.
Homosisteini düşürerek koroner arter hastalığı riskini azaltır
Riboflavin kanda yüksek
B vitaminleri hepimizin bildiği gibi kalabalık bir aileyi oluşturuyor. İsimleri B1’den B12’ye kadar sıralanıyor. Ancak aradaki 4,8,10 ve 11 numaralı olanlar vücut için esansiyel olmadıkları anlaşılıp aileden çıkarılmışlar. Gelin bu ailenin fertleri ne işlere yarıyor kısaca bir göz atalım. B1 vitamini diğer adıyla tiyamin karbonhidrat metabolizması için önemlidir. Merkezi sinir sistemi enerji ihtiyacını karbonhidrat metabolizmasından karşıladığı için B1 vitamini eksikliğinden en çok etkilenen sistemdir. B1 vitamini eksikliği nöron adını verdiğimiz sinir hücrelerinin akson denilen uzantılarını kaplayan kılıfın aşınmasına ve yok olmasına sebep olur. Oysa sinir hücrelerindeki elektriksel uyarıyı kaslara, hormon salgılayan bezlere hatta diğer sinir hücresi ile haberleşmek üzere taşıyan bölüm bu uzantılardır.
B1 vitamini eksikliğinde bu işlem aksar. Ciddi nörolojik hastalıklar ortaya çıkabilir. Ayrıca kalp kasının da çalışması için gerekli enerji karbonhidrat metabolizması ile sağlanır. Burada bir yetersizlik olduğu zaman kalp kası iyi kasılamaz kalp yetersizliği
İyot yetersizliğinin önemine dikkat çekmek için her yıl 1-7 Haziran ‘İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Haftası’ olarak anılır.
İyot, tiroit bezinin normal fonksiyonları için gereklidir. Tiroit hormonlarının üretiminde yer alır ve bu hormonlar metabolizma, büyüme ve gelişme için son derecede önemlidir. Bunu daha iyi anlamak için iyot yetersizliği olan bir kişide olabilecek belirtiler sıralarsak:
1 Guatr (Tiroit bezinde şişlik): İyot yetersizliği, tiroit bezinin büyümesine yol açabilir, bu da boynun ön kısmında şişliğe neden olabilir.
2 Yorgunluk ve halsizlik: İyot yetersizliği olan kişilerde sürekli yorgunluk ve halsizlik hissi olabilir.
3 Kilo değişiklikleri: Genellikle iyot yetersizliği olan kişilerde kilo alma eğilimi gözlemlenir.
4 Soğuğa duyarlılık: İyot yetersizliği olan kişiler soğuğa karşı daha duyarlı olabilirler.
5 Cilt ve saç problemleri: İyot yetersizliği, cilt kuruluğu, saç dökülmesi ve tırnak kırılması gibi cilt ve saç problemlerine neden olabilir.
6
Farklı sektörlerde büyük başarılara imza atıp dünyanın en zenginleri sıralamasında başı çekenler artık şaşırtıcı bir şekilde sağlığa yatırım yapmaya başladı. Sağlıktan kastettiğim öyle hasta olunca iyileşmek amacıyla gidilen hastaneleri kurmak ya da hastalıklardan kurtulmak için kullanılan ilaçların fabrikalarını kurmak değil, nasıl hasta olmadan uzun süre yaşanılabilir veya yıllar geçtiği halde nasıl genç kalınabilir cinsten yatırımlar. Düşününce hayal mahsülü bir filmin konusu gibi gelen bu düşünce bilim insanları sayesinde gerçeğe dönüşmek üzere. Nereden para kazanılacağı konusunda uzmanlaşmış bu kişiler bence doğru yolda ilerliyorlar çünkü genç kalmak ve hasta olmamak elbette ki herkesin arzu edeceği bir avantaj. Aynı zamanda ülke yönetimleri için de iş gücü kaybından kaçınmak ve sağlıkla ilgili masraflardan özellikle de yaşa bağlı kronik hastalıklarla ilgili harcamalardan kurtulmak için iyi bir seçenek.
Tersine çevirmeyi hedefliyor
Bu senenin başındaki yazılarımdan birinde
Özellikle bahar alerjisi olanların şu günlerde daha da belirgin hissettiği gece artan burun tıkanıklığı uykuya geçişi de zorlaştırır.
Solunum alerjisi nedir?
Alerji, vücudun alerjen adı verilen yabancı maddelere karşı gösterdiği uygunsuz bağışıklık reaksiyonudur. Bağışıklık sisteminin bozulması nedeniyle normalde zararsız görünen maddelere karşı bazı kimselerde aşırı tepki ortaya çıkar. Bu tepki bazen ciltte ürtiker veya dermatit şeklinde, ödem ya da döküntülerle, solunum yolunda rinit veya astım şeklinde ya da genel ve şiddetli olarak da anaflaktik şok şeklinde kendini gösterir. Rinit, burun tıkanıklığına yol açan, burun içi dokunun şişmesiyle kendini gösteren bir alerjik olaydır. Beraberinde burunda kaşıntı ve akıntı da olabilir.
Solunum alerjisi genellikle soluduğumuz havada bulunan belirli alerjenlerin solunması ile bağlantılıdır. İlkbahar ve yaz aylarında alerjik rinitin sorumlusu daha çok polenlerdir. Kış aylarında kapalı mekanlarda daha fazla zaman geçirdiğimiz için evlerimizde havalandırma eksikliğinden kaynaklanan kirlilik, tütün, toz akarları, hayvan
Dün Anneler Günü’ydü. Bizi hayata getirene kadar karnında taşıyan, hayat veren, ondan sonra da hayatımız boyunca hem kalbinde hem de aklında taşıyan annelerimizin kıymeti kelimelerle ifade edilemez. Hamilelik boyunca annelerimizin bedeninde olan değişikliklerle birlikte varlığımız sadece karnında bir yük olarak değil kalbinde de bir yüke sebep oluyor. Bunu mecazi değil mekanik anlamda söylüyorum. Buradan size sağlıkla ilgili konuları, bilgileri sunduğum için ben tıbbi boyutuyla aktarmak istiyorum.
Kalpte olan değişiklikler
Gebelikte kan hacmi hormonal değişiklikler sebebiyle neredeyse yarı yarıya artıyor. Bu artış ilk üç ayda başlıyor, 20-24. haftalarda en üst düzeyine ulaşıyor, doğuma kadar ise bu düzeyini koruyor veya hafif azalıyor. Ancak bu artışın hızına kırmızı kan hücrelerinin sayısı yetişemediğinden annede kansızlık baş gösteriyor. Hamilelik boyunca bu hücrelerin yapımında yer alan demire ihtiyaç artıyor.
Zira anne kendisine kan hücresi yapacakken karnında bir de ona ortak taşıdığı için annenin depolarındaki demirden bebeği de kendisine lazım gelen demiri