Metabolizmanın tanımı, vücudun yaşamını sürdürmek için enerji üretme, kullanma ve depolama süreçlerini kapsar. Metabolizmanın düzgün çalışması, hücrelerin enerji ihtiyaçlarını karşılaması, atık maddeleri bertaraf etmesi ve hasarlı bileşenleri onarması için hayati öneme sahiptir. Yaşlanma sürecinde metabolik işlevler yavaşlar ve hücrelerin enerji üretme kapasiteleri azalır. Bu süreç, yaşa bağlı hastalıkların ortaya çıkışına katkıda bulunur.
- Mitokondriyal Fonksiyonlar:
Mitokondriler, hücrelerde enerji üretimini sağlayan organellerdir. Yaşlanmayla birlikte mitokondrilerin enerji üretme kapasitesi azalır ve bu durum, hücresel işlevlerin bozulmasına ve oksidatif stresin artmasına neden olur. Bu durum hücresel hasarı artırır ve yaşlanma sürecini hızlandırır. Mitokondriyal fonksiyonların korunması ve enerji üretiminin optimize edilmesi, uzun ömrün önemli bir bileşenidir.
- Metabolik Esneklik: Uzun ömürlü bireylerin metabolizmaları genellikle esnek, yani çeşitli enerji kaynaklarını (karbonhidratlar, yağlar,
Beslenmenin, sağlığa etkisi göz önüne alındığında sadece karın doyurmanın ötesinde hangi tür besinlerin tüketildiğinin de önemli olduğunu biliyoruz. Şimdi bu ilişkinin detaylarına daha yakından bakalım:
1.Kalori kısıtlaması
Kalori kısıtlaması, hücrelerin stresle başa çıkma yeteneğini artırarak, hasarlı hücrelerin temizlenmesini sağlar. Ayrıca, yaşlanmayla ilişkilendirilen inflamasyonu azaltır, insülin duyarlılığını artırır. Diyabet ve kardiyovasküler hastalık gibi yaşa bağlı hastalıkların riskini düşürür.
2.Bitkisel bazlı beslenme
Bitkisel bazlı beslenme antioksidanlar, vitaminler, mineraller ve lif açısından zengindir. Akdeniz diyeti, sebzeler, zeytinyağı ve balık ağırlıklı bir beslenme şekli olarak, kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri riskini düşürdüğü için uzun ömürlü olmanın anahtarı olarak kabul edilir.
3.Omega-3 yağ asitleri
Balık ve deniz ürünlerinde bulunan omega-3 yağ asitleri, kardiyovasküler sağlığın korunmasında önemli rol oynar. Omega-3 yağ asitleri, kalp ve beyin sağlığını destekler.
4.Lifli gıdalar
Longevity (uzun ömürlülük), bir organizmanın yaşam süresini uzatan biyolojik süreçleri ve mekanizmaları inceleyen bir alan olduğundan bahsettik. Hücresel yaşlanma ve telomerler, bu sürecin temel bileşenlerinden bazılarıdır. Hücre yaşlanması ve telomerler arasındaki ilişki, bir organizmanın biyolojik yaşını belirleyen önemli bir unsurdur.
Hücre yaşlanması (Senesens)
Hücre yaşlanması, bir hücrenin bölünme ve yenilenme kapasitesini kaybetmesi anlamına gelir. Hücreler belirli bir sayıda bölünebilir; bu sınıra Hayflick Limiti denir . Bu limit, DNA’nın tekrarlayan bölünmelerle hasar görmesi ve tamir edilememesi sonucunda ortaya çıkar. Hücre yaşlanmasının çeşitli nedenleri vardır, ancak ana nedenlerden biri telomer kısalmasıdır. Telomerler, kromozomları koruyan ve genetik bilginin kaybını önleyen yapılardır. Ancak her bölünmeyle biraz daha kısalırlar. Yaşlandıkça, telomerlerin kısalması nedeniyle dokuların yenilenme kapasitesi azalır. Bu da organların ve sistemlerin işlev kaybına yol açar ve kalp hastalıkları, Alzheimer
Longevity, yani uzun ömürlülük, bir kişinin yaşam süresinin genetik, çevresel ve yaşam tarzına bağlı birçok faktörden etkilendiği karmaşık bir biyolojik olgudur. Genetik faktörlerin, özellikle kalıtımla geçen özelliklerin, bu süreçte önemli bir rol oynadığına dair geniş kapsamlı bilimsel bulgular vardır. Ancak, çevresel etkenler ve bireyin yaşam tarzı da uzun ömür üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir.
Genetik faktörlerin longevity üzerindeki rolü
Araştırmalar, yaşam süresinin yaklaşık yüzde 20-30’unun genetik faktörler tarafından belirlendiğini göstermektedir. Bu genetik faktörler, bireyin yaşlanma sürecini etkileyen biyolojik mekanizmaları kontrol eden genler üzerinden işler. Uzun ömürlülüğün genetik yönlerini genellikle iki şekilde tarif edebiliriz.
1. Yaşlanma sürecini doğrudan etkileyen genler:
Bu genler, hücre bölünmesi, DNA onarımı, hücresel stres yanıtları ve antioksidan üretimi gibi yaşlanma sürecine doğrudan etki eden biyolojik
Longevity’nin kelime anlamı yaşam süresinin uzatılmasıdır. Ancak, Longevity, sadece yaşam süresinin uzaması değil, aynı zamanda yaşam kalitesinin korunması anlamına da gelir. Gelin bu uzun yaşam serüveni nasıl oluyor, başrollerde kimler var ve rollerini nasıl oynuyorlar bir göz atalım. Aslında bunu uzun soluklu bir dizi film gibi düşünün. Birkaç bölüm daha sürecek bu yazı dizisini, çekirdek, çay ne seviyorsanız alın ve koltuklarınıza şöyle bir yaslanarak takibe başlayın.
Uzun yaşam hepimizin dileği. Hatta birbirimize iyi dileklerimizi sunarken yaş günlerimizi kutlarken hep uzun bir ömür diliyoruz. Uzun yaşamak güzel ama sağlıklı ve uzun yaşamak daha da güzel. Hatta buna genç kalmayı ve gençleşmeyi de eklersek çok daha güzel olur, değil mi?
Uzun yaşadıkça yaş ilerledikçe yaşlanmanın etkisiyle bazı hastalıkları daha sık görmeye başlarız. Bunların başında kalp damar hastalıkları gelir sonra da beyin damar hastalıkları, dejeneratif eklem hastalıkları, diyabet, Parkinson, Alzheimer, kanser gibi hastalıkları sıralayabiliriz.
Yaşam
Krom, vücut için gerekli olan eser elementlerden biridir. Genellikle metabolik süreçlerde yer alır ve insülinin etkisini artırarak kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur.
Vücut için faydaları
Kromun başlıca faydaları şunlardır:
1- Kan şekeri kontrolü: Krom, insülinin etkisini artırarak hücrelerin glikozu daha verimli kullanmasını sağlar. Bu, kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olabilir.
2- Kolesterol seviyelerini düzenleme: Krom, iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol seviyelerini düzenlemeye yardımcı olabilir.
3- Kilo kontrolü: Kromun iştahı azaltabileceği ve yağ metabolizmasını destekleyebileceği düşünülmektedir.
4- Enerji metabolizması: Krom, karbonhidrat, yağ ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesinde görev alır.
Tansiyon ilacı kullanırken bu ilacı almak için ideal bir zaman var mı? Bunları akşam yatmadan önce mi yoksa sabah uyandığınızda mı almak daha iyidir? Alınma zamanının ilaçların etkinliği ve kardiyovasküler risk üzerinde etkisi var mı? Bu sorulara cevap vermek için bilim insanları da birtakım araştırmalar yapmışlar. Ben de size birkaç hafta önce Londra’da Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin (ESC 2024) yıllık kongresinde sunulan bir meta-analizden (birkaç çalışmanın sonuçlarını birleştiren istatistiksel yaklaşım) bahsedeceğim. Tartışmalı sonuçlara sahip daha önceki çalışmalar, antihipertansif ilaçları sabah almaktansa akşam almanın daha iyi olacağını öne sürerken, BedMed ve BedMed-Frail adı verilen iki yeni çalışma, bu antihipertansif ilaçları sabah veya akşam almak arasında bir fark olmadığını gösterdi. BedMed çalışması, Mart 2017 ile Aralık 2023 tarihleri arasında Kanada’da takip edilen 3 bin 357 hipertansif hasta üzerinde gerçekleştirildi. Bu çalışmanın geriatrik karşılığı olan BedMed-Frail çalışması, Mayıs 2020
Hepimiz mutlaka hayatımızda en az bir kez kan sayımına baktırmışızdır. Kan sayımında anemi yani kansızlık tespiti için ilk önce bakılan değer eritrosit yani kırmızı kan hücrelerinin sayısıdır. Kimi zaman da bu sayı normalin üzerinde olur.
Normal kırmızı kan hücresi sayısı nedir?
Normal kırmızı kan hücresi sayısı cinsiyete ve yaşa bağlı olarak değişir.
Kadınlarda
Kadınlarda kırmızı kan hücrelerinin sayısı 4 ila 5.4 milyon/mm3 arasında olmalı. Hamile kadınlarda özellikle ikinci trimesterden itibaren bu değerler düşer.
Erkeklerde
Erkeklerde kırmızı kan hücresi sayımı 4.5 ile 6 milyon/mm3 arasında olmalı.
Çocuklarda