Son zamanlarda moda olmuş bir beslenme tipi olan aralıklı oruç ile beslenenleri ilgilendiren önemli bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Bu sene Amerikan Kalp Derneği Epidemiyoloji ve Önleme programı çerçevesinde yaşam Tarzı ve Kardiyo-metabolik konularla ilgili bilimsel toplantıda sunulan bu çalışma oldukça kalabalık bir grubun uzun süre takibi ile yapılmış.
Bildiğiniz gibi aralıklı oruç bir tür zaman kısıtlı beslenme türü olup her gün yemek yeme saatlerini belirli bir süreyle sınırlamayı içerir. Bu sınırlamada en popüler olanı sekiz saatlik zaman kısıtlamalı beslenme ile olan 16:8 yöntemidir. Bu yöntem; kahvaltı öğünü atlanarak 12.00-20.00 saatleri arasında sekiz saatlik beslenme periyodu ve 20.00-12.00 arasında 16 saatlik açlık periyodunu kapsar.
Bu çalışmaya ABD’de yaşayan ve yaş ortalaması 49 olan yaklaşık 20 bin yetişkin katılmış ve ortalama 8 yıl ile maksimum 17 yıl boyunca takip edilmiş. Sonuçta aralıklı oruç türü olan sekiz saatlik zaman kısıtlamalı beslenme programını uygulayanlarda, kardiyovasküler hastalıktan ölüm riskinin yüzde 91 daha fazla olduğu bulunmuş. Kalp hastalığı veya kanser hastası olan kişilerde de kardiyovasküler ölüm riski daha yüksek görülmüş. Günde 12-16 saat yemek yemenin standart bir programla karşılaştırıldığında, yiyecek alımını günde sekiz saatten fazla sınırlamanın daha uzun yaşamla ilişkili olmadığı görülmüş.
Öğün zamanı önemli
Uzun süren açlıklarda safra taşı oluşumunun kolaylaştığını biliyoruz. Açlık süresi uzayınca safra kesesi içindeki sıvı koyulaşır ve taş oluşma riski artar.
Diğer diyetlerde genelde yediklerimizin miktarı ve çeşidinin önemi vurgulanırken bu diyette öğün zamanı ön planda. Miktar ve çeşitlilikte sınırlandırma olmaması nedeniyle uygulanması daha kolay gözüküyor. Çalışmaların çoğunda zaman kısıtlı beslenmenin, metabolik göstergelere iyi geldiği ve sağlığı olumsuz yönde etkilemediği söyleniyor. Bunun temelinde kilo kaybının önemli yeri var. Bununla birlikte, bazı çalışmalarda kilo kaybı gözlenmeksizin de kan şeker düzeyi, insülin değeri, kolesterol seviyesi gibi metabolik parametrelerde iyileşmeler olduğu gösterilmiş. Zaman kısıtlı beslenmede, açlık süresinin uzamasıyla ortaya çıkan keton cisimleri gibi yan ürünlerin katkısıyla da inflamasyon yani yangı sürecine ve oksidatif stres yani paslanma düzeyine olumlu etkileri olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur. Obez bireylerde görülen leptin-ghrelin gibi iştah mekanizması ile ilişkili hormonlardaki bozuklukların düzeltilmesinde öğün zamanı önemli. Sonuç olarak, zaman kısıtlı beslenmenin sağlık üzerindeki etkilerine yönelik daha fazla sayıda çalışmaya ihtiyaç var gözüküyor.