Bağımlılık bir beyin hastalığıdır Bağımlılık denince hemen akla morfin, eroin bağımlılığı gibi bir bağımlılık gelir. Gözümüzün önüne de filmlerde gördüğümüz yüzü gözü perişan, uyuşturucu bulmak için her şeyi yapmaya hazır zavallı insanlar gelir. Bu ürkütücü tabloya varıncaya kadar bağımlılığın da türlü çeşitleri ve dereceleri vardır.
Bağımlılığın tanımı
Kişinin alışılmış olduğu herhangi bir olguya karşı (bu bir madde da olabilir, bir insan da olabilir) engellenmesi çok güç bir şekilde psikolojik ve fizyolojik bir ihtiyaç duymasıdır. Kişide bu alışkanlığa karşı koyulamaz bir şekilde alınan miktar ve kullanma sıklığı giderek artar. Alınmadığı zaman yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Artık sonuçta bu ihtiyaç karşılanmadan günlük hayatın sürdürülmesi imkânsız hale gelmiştir . Bağımlılık süreklilik gösteren kronik bir hastalık gibidir. Kişiyi uğradığı tüm zarara rağmen o alışkanlığı aramaya zorlar.
1 - Fiziksel bağımlılık: Kullanılan madde ya da ilaca karşı duyulan fiziksel bir
Bugünlerde kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz? Üstelik bahar yorgunluğu deyip geçeceğimiz bir mevsimde de değiliz. O zaman nedir bu yorgunluğun sebebi diye düşünecek olursak neleri gözden geçirmeliyiz bir bakalım.
Bedensel yorgunluğun sebeplerini anlamak çoğu zaman kolaydır. Örneğin uzun yol yürümüş ya da ağır yük taşımışsınızdır. Saatlerce spor yapmış veya evi temizlemiş de olabilirsiniz. Bütün bunların ardından bir kas yorgunluğunun başlaması beklenen bir sonuçtur. Özellikle uzun ve ağır bir egzersiz sonucunda kas içi biriken laktik asit kas yorgunluğunun ve krampların sebebi olarak karşımıza çıkabilir. Profesyonel sporcularda ve düzenli egzersiz yapanlarda bu olumsuz etkiyi daha az görürüz. Hiç alıştırma yapmadan birden ve ağır bir spora girişildiğinde spor sonrası yorgunluğun yanı sıra kas ağrılarını, kramp ve tutulmaları çok sık görürüz. Bu nedenle spora ya da egzersize başlarken ısınma turu yaparak yani hafif hafif artırarak devam etmeyi tavsiye ederiz.
Nasıl ki bedenimiz yorulduğu zaman artık yeter diyor elimizi kolumuzu
Özellikle pandemi döneminde önem kazanan vitamin ve minerallerin arasına ön sıralardan giren çinkonun marifetlerini pek de iyi bilmeyiz aslında. Vücudumuzda gerçekleşen birçok metabolik işlemlerde ve birçok enzimin etkisini göstermesinde önemli rol alan bu esansiyel mineralimiz, vücudumuzda üretilemediği için dışarıdan alınması gereklidir. Biz bu minerali yiyecekler yardımıyla alırız. Bazen de bu yeterli gelmez takviye olarak da almak gerekir.
Büyüme ve gelişme, bağışıklık sistemi, cilt, saç, tırnak, göz sağlığı, DNA sentezi, protein sentezi, üreme fonksiyonu üzerine olan olumlu etkilerinin arasında en çok da içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde bağışıklık sistemine olan etkileri nedeniyle önem kazanan çinkonun bu faydalarından 30 Kasım 2020 tarihindeki yazımda bahsetmiştim. Bu sefer de çinko eksikliğinin sebeplerinden ve bu minerali vücudumuza kazandırmak için tüketeceğimiz besinlerden biraz bahsedeceğim.
Çinko alımında eksiklik
Vücutta üretilemediği için çinkoyu dışarıdan almamız
Bugün 14 Şubat sevgililer günü sevgilinizi ya da sevdiklerinizi ağırladığınız kalbiniz ne durumdaymış gelin bir bakalım.
Kalbinizin kıymetini biliyor musunuz? Yaşamanız için mutlaka gerekli olan bu organın ne kadar değerli olduğunun farkında mısınız? Böbreğinizin, gözünüzün birini kaybetseniz de yaşamaya devam edersiniz. Hatta akciğerinizin, karaciğerinizin bir kısmını alsalar da yine yaşarsınız. Apendiks, safra kesesi zaten tümü alınabiliyor. Ama kalp öyle değil. Bu durumda ona çok iyi bakmalıyız. Gece gündüz her gün her an hiç durmadan, yorulmadan bizim için çalışan bu vefalı organımız iyi kalmak için bize muhtaçtır.
Dünyada ve ülkemizde birinci ölüm sebebi kalp damar hastalıklarıdır. Uzun zamandır aynı sırayı koruyan bu hastalık aslında önlenebilen ve vaktinde teşhis edildiğinde iyileşebilen bir hastalık grubuna girer. O halde neden hala birinci ölüm sebebi oluyor bunu anlamak zor. Demek ki hala bilgilendirmede ve farkındalık yaratmada bir sorun var. Bunda da en büyük görev biz doktorlara düşüyor.
14
Omuz bölgesinde geçmeyen bir ağrı ve tutulma ile seyreden tahmin edeceğiniz gibi oldukça tatsız bir durumdur. Sürekli omuzunuzu ovuşturup durursunuz ama maalesef pek bir işe de yaramaz. Tıpta donuk omuz diye adlandırılan bu hadise gerçekten de omuz ekleminde çok ağrılı bir tutulma ile kendisini gösterir.
Donuk omuzun tıptaki adı adheziv kapsülittir. Omuz eklem kapsülünde oluşan yangı ile beraber kapsülün daralması, kalınlaşması ve iltihap hücrelerinin birikmesiyle birlikte eklem içi sıvısında azalma gözlenir. Buna bağlı olarak omuz hareketlerinin kısıtlanması söz konusudur.
Donuk omuzun belirtileri nelerdir Omuz ağrısı ve hareket kısıtlılığı
Sürekli ben buradayım diyen ağrı bu ekleme ait hiçbir hareketi yapamaz hale getirir. Bu nedenle adına uygun şekilde donuk bir şekilde hareketi kısıtlanmış bir omuz ile karşı karşıya kalırız. Bir bardağı tutup su içmek bile ağrı içinde geçen bir işkence halini alır. Aman ne olacak bardağı da diğer elimle tutar içerim deseniz bile eğer yazıyı o taraftaki elinizi kullanarak yazıyorsanız imza atmak bile ya da
Soğuk kış günlerinde kar yağışıyla beraber ortaya çıkan nefis kar manzaraları bizi kendine doğru çeker. Hiç de yaşa başa bakmadan kartopu oynayıp kardan adam yapmak isteyebiliriz. Bunların tersine evimizin önünde ya da arabamızın üzerinde biriken karları temizlemek zorunda kalabiliriz. Hiçbirini yapmasak da kar üzerinde yürümek zorunda kalabiliriz. Bu yürüyüş normal şartlarda yapılan yürüyüşe göre daha da zorlayıcı olacaktır. Tüm bu aktiviteler soğuk havada yapıldığı için diğer zamanlara kıyasla kalbi çok daha fazla yorabilir.
Bir dostumuz, eşimiz, akrabamız endişe içindeyse onu rahatlatmak için “Sen içini ferah tut” deriz. Olaylara karşı soğukkanlı davranmak da kalbi olumsuz etkileyecek tepkilerden korumaya yardım eder. Buradaki serinlik, kalbi koruyan türde ve mecazi anlamdadır. Oysa kalbimiz soğukta kalmayı pek sevmez.
- Soğukta damarlar büzülür
Soğuk havanın etkisi ile vücuttaki damarlarda tıpta vasokonstrüksiyon dediğimiz büzülme ve daralma ortaya çıkar. Bu tepki, vücudun ısısını
Bir süredir bu ismi özellikle de kremlerde, kozmetik ürünlerde çok sık görüyoruz. Aslında cilt güzelliğine ve genç görünüme katkısı ile tanınmış coenzim Q 10’in bundan çok daha önemli ve vücut için faydalı daha birçok farklı mahareti vardır. Yağda çözünen ve vitamin benzeri olan bu madde hücre içinde önemli görevler üstlenmiştir. Adından da çağrışım yapacağı gibi enzimlerle bir arada çalışır. Asıl işi enerji üzerinedir. Hücre içinde enerji üretiminden sorumlu organel olan mitokondrinin içinde yer alır. İnsanda her hücrede mitokondri bulunduğu için bununla beraber tüm hücrelerde de coenzimQ10 bulunur. En çok bulunduğu yer kalp hücreleridir. Kas hücrelerinde de bol miktarda vardır. Kalp hastalarında, kas erimesi olanlarda coenzimQ10 düzeyinin de düşük olduğu gösterilmiştir.
Coenzim Q10 ilk olarak 1957 yılında Dr. Frederick Crane tarafından sığır kalbinin mitokondrisinden izole edilmiştir. Yapılan araştırmalarda hücre elektron
Kovid- 19 enfeksiyonu damlacık yolu ile bulaşan bir üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlamış olsa da hatta daha ileri gidip alt solunum yollarına inerek bir akciğer enfeksiyonuna sebep olsa da aslında yaptığı en vurucu etkilerden birini kalp ve damar sistemi üzerinde gösteriyor.
Koronavirüs damar iç yapısını etkileyebiliyor
Kovid-19 enfeksiyonuna yol açan yeni koronavirüs insan vücudundaki ACE-2 reseptörüne yapışarak hücreye giriyor. Bu reseptör de vücutta en çok damarlarda damarın iç yüzeyini döşeyen endotel adını verdiğimiz duvarda var. Damarlar da vücudumuzda her yeri bir ağ gibi sarmış olduğundan virüsün de tüm vücudu nasıl etkilediğini tahmin etmek hiç de zor değil. Damarlarımız bütün organlarımıza girer çıkar onlara besin, oksijen taşır. Ayrıca virüsün yapıştığı bu reseptörler, akciğerler, solunum yolu, böbrek, mide, bağırsak sisteminde de bol miktarda mevcut. Virüs bu bölgelerdeki reseptörlere yapıştığı zaman, örneğin burunda tıkanıklık, tat-koku kaybı, akciğerde yaygın hasar, bağırsaklarda