Kanser, dünya genelinde önde gelen hastalıklardan biri. Öyle ki güncel raporlara göre 2020’de dünya çapında tahmini olarak 19.3 milyon yeni vakanın olduğu belirtiliyor. Son yıllarda özellikle kolorektal kanser vakalarında artış ise dikkat çekici. The Global Cancer Observatory (GLOBACAN) raporuna göre, dünya genelinde kanser sıralamasında İlk 5’te kolon kanseri yer alıyor. Amerikan Kanser Derneği’nin raporuna göre, her 25 kadından ve her 23 erkekten biri kolorektal kanser riski altında. Ülkemizde de kalın bağırsak kanserleri tüm kanserler içerisinde üçüncü sırada yer alıyor. Yapılan birçok çalışma kanser ve beslenme ikilisi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarken, bir beslenme uzmanı olarak bu konuyu daha detaylı ele almamız gerektiğini düşünüyorum.
Önlenebilir risk faktörleri
Kanser oluşumunu inceleyecek olursak, kalıtsal veya edinilmiş genetik mutasyonlardan kaynaklanabildiğini söylemek mümkün. Bu mutasyonlar kanser geliştireceğinizi elbette göstermiyor fakat ailenizde kanser geçmişi olan biri varsa dikkatli olmakta fayda var. Bir diğer konusu ise değiştirebilir risk faktörleri. Dünya Sağlık Örgütü kanserden ölümlerin üçte birinin başlıca beş risk faktöründen kaynaklandığını söylüyor. Bu beş önlenebilir risk faktörleri arasında yüksek beden kitle indeksi, düşük meyve ve sebze alımı, fiziksel aktivite eksikliği, sigara ve alkol kullanımı yer alıyor.
Az işlenmiş gıda, çok meyve sebze
American Journal of Clinical Nutrition’da geçtiğimiz ay yayımlanan bir araştırmaya göre, kolorektal kanser için genetik olarak yüksek risk altında iseniz, azaltılmış kırmızı ve işlenmiş et tüketimi ve artan meyve sebze tüketimiyle bu riski %40 oranında azaltabilirsiniz. 346.297 katılımcının yaşam tarzı puanları ile kanser insidans oranlarının karşılaştırıldığı çalışmada, katılımcılar Amerikan Kanser Derneği kılavuzlarına göre gruplara ayırılmış. Daha sağlıklı yaşam tarzı, bitkisel bazlı beslenme, azalan vücut ağırlığı ve sınırlı alkol tüketimi kanser riskiyle doğrudan ilişkili bulunmuş. Bu sonuçlar bizlere kanserin önlenmesine dair yaşam tarzı değişikliklerinin önemini gösteriyor.
Diyabetle de ilişkili
Diyabet oranları da dünya genelinde artış gösteren sağlık durumları arasında. Öyle ki 2019 yılında dünya çapında yaklaşık 463 milyon yetişkin diyabetli birey varken, 2045 yılına kadar bu sayının 700 milyona çıkması bekleniyor. Kanser ve tip 2 diyabet arasında ortak risk faktörlerinin olduğunu hatırlatmakta fayda var; bunlara obezite ve fiziksel aktiviteden uzak bir yaşam tarzını örnek verebiliriz. Yapılan çalışmalarda diyabetli bireylerde kanser oluşumunu hızlandıran mekanizmalar olabileceği belirtiliyor. Bu mekanizma ise kan şekeri ve insülin düzeylerinin aşırı derecede artmış olması ve yağ dokusundan salgılanan bazı hormonlar ve sitokinler. Çoğu hastalıkta karşımıza çıktığı gibi bu hastalıklarda da yaşam tarzı değişiklikleri ile önlem almak mümkün.
Meyveden korkmayın
Birçok diyabetli danışanımın meyve tüketimi konusunda endişelerinin olduğunu görüyorum fakat bu konuda doğru bilinen yanlışlar çok fazla. Meyveler doğal şeker içeriğiyle beraber, vitamin mineral ve lif içerikleriyle vücudunuza pek çok fayda sağlıyor. Önemli olan, porsiyonlamaya uygun tüketmek. Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma dergisinde yayımlanan çalışma, günde iki porsiyon meyve tüketen kişilerin, yarım porsiyondan az tüketenlere göre tip 2 diyabet geliştirme olasılığının %36 daha düşük olduğunu belirtiyor. Çalışmaya göre, çeşitli meyvelerin tüketimini içeren sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzı diyabet riskinizi azaltmada önemli bir rol oynuyor. Sebze ve meyveler yeterli miktarda tüketildiğinde kanser, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere, birçok kronik hastalık riskinin azalmasına yardımcı olduğunu unutmayın.