Hormon sağlığınız üzerinde gizli tehdit ‘endokrin bozucuları’ yakından tanımaya ne dersiniz? Endokrin bozucular, endokrin sistemini ve hormonların doğal işleyişini bozarak sağlığınız üzerinde olumsuz etkilere yol açabilen kimyasallar olarak tanımlanabilir.
Bu kimyasallara günlük hayatta pek çok noktada rastlamak mümkün; gıdalar, giysiler, eşyalar, hatta soluduğunuz havada bile bulunabiliyor. Bisfenoller, per- ve polifloroalkil maddeler (PFAS), ftalatlar gibi alt başlıklarda incelenirken her birinin birçok kronik hastalıkla ilişkisine dair araştırmalar var. Oluşturdukları tehditin gebelik döneminden itibaren başladığı göz önünde bulundurulduğunda konunun ciddiyeti ortaya çıkıyor. Gelin iki yeni araştırma ışığında bu gizli tehlikeleri yakından tanıyalım.
Metabolik sendromda söz sahibi
Metabolik sendrom, günümüzde sıklığı giderek artan, tıpkı endokrin bozucular gibi sağlığınızı gizlice tehdit eden problemlerden biri. Aslında birkaç farklı risk faktörünün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir sağlık durumu olarak da özetlenebilir. İnsülin direnci, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve bel çevresinde yağlanma bu risk faktörleri arasında.
JAMA Network Open dergisinde geçtiğimiz aylarda yayınlanan araştırma, doğum öncesi dönemde endokrin bozucu kimyasallara (EDC) maruz kalmanın, çocukluk çağındaki metabolik sağlıkla ilişkili olduğunu, bunun da yetişkinlikte metabolik sendrom riskinin artmasına katkıda bulunabileceğini belirtiyor. Sonuçlar PFAS, PCB gibi endokrin bozuculardaki tehdite dikkat çekiyor. Çocuklarda cinsiyete özgü farklılıklar gözlemlendiği de çalışmanın ilgi çekici sonuçları arasında. Kız çocuklarının PFAS ve poliklorlu bifenil (PCB) için daha duyarlı oldukları, erkeklerin ise parabenlere maruz kalmaya daha duyarlı olduğu gözlemlenmiş. PFAS’ler, pestisitlerde, boyalarda ve fast food ambalajları gibi birçok yaygın kullanımlar kimyasal bileşik ailelerinden biri. İyi bir gıda ve sağlık okuryazarı olmak bu nedenle çok kıymetli.
Östrojeni taklit edebiliyor
Konu ile ilgili araştırmalar günden güne artarken iklim krizi ve endokrin bozucuların ilişkisine dair çalışmalar da oldukça fazla. Journal of Exposure Science and Environmental Epidemiology dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir diğer araştırma, hamile kadınların neredeyse tamamının vücudunda östrojeni taklit eden toksin zearalenon’a (ZEN) rastlandığını belirtiyor. ZEN genel olarak tarımsal ürünlerde, özellikle mısır gibi tahıllarda bulunabiliyor. Vücutta bağışıklık sisteminden karaciğer ve üreme sağlığına pek çok etkiye sahip.
Rutgers ve Rochester Üniversitesi’nden araştırmacılar, hamile kadınların idrar örneklerinin yüzde 97’sinde ve plasentaların yüzde 84’ünde ZEN veya metabolitlerine rastlamış. 317 kadında idrar örnekleri, 271 plasenta örneği ve beslenme planları değerlendirilmiş. Vücut kitle indeksi yüksek ve daha önce doğum yapmış olan kadınların idrarlarında ZEN seviyelerinin daha yüksek olma eğiliminde olduğu sonuçlar arasında. Beslenme konusunda ise özellikle daha fazla protein ve sebze tüketen kadınlarda maruziyet seviyeleri daha düşük olarak bulunmuş.
Araştırmacılara göre diğer birçok kimyasalın aksine, ZEN uzun zamandır gıdalarımızda bulunuyor, ancak modern gıda üretimi ve iklim değişikliği nedeniyle bu maruziyet artabiliyor. Mevcut veriler ise daha yüksek hava sıcaklıklarının, aşırı hava olaylarının bu kimyasalların seviyelerini artırabileceğini öngörüyor. Özetle bu çalışma çevredeki endokrin bozucu kimyasallar hakkındaki endişeleri bir kez daha gündeme getirirken bir gerçeği ise yüzümüze çarpıyor; İklim krizi. Hem insan sağlığına hem de doğaya iyi gelen beslenme adımları arasında bitki bazlı beslenmek ve yerele yönelmenin geldiğini hatırlatmak istiyorum...