Geçtiğimiz cumartesi 5 Haziran Dünya Çevre Günü, dün ise 8 Haziran Dünya Okyanus Günü idi. Bu iki özel günü bir cümleyle özetleyebiliriz: “GEZEGEN B YOK’’. Dünyanın bizlere sunduğu sınırlı kaynakların tükenebileceğini, tüketim hızımızı azaltmamız gerektiğini ve gidecek başka bir gezegenin olmadığını bir kez daha hatırlatmak istedim. Hep söylediğim gibi, toprak hasta, hava hasta, su hasta yani gezegen hasta, onlar hasta iken biz iyi olamayız. Doğal kaynaklarımız azalıyor, zarar görüyor, denizlerimiz kirleniyor ve tehlike altında.
Son günlerde gündemde olan ‘müsilaj’ sorununu duymuşsunuzdur. Kalın bir ‘deniz salyası’ örtüsüyle aylardır tüm canlılar ve balıkçılar Marmara Denizi’nde sorun yaşıyor. Marmara Denizi endüstriyel ve kentsel kirlilikte adeta alarm veriyor. Deniz salyası denilen müsilaj giderek yoğunlaşıyor. Doğanın verdiği bu alarma sessiz kalmamalıyız. Plastik torba, sigara izmariti, balon, şişe, şişe kapağı veya pipet gibi büyük parçalardan oluşan atıklar plastik kirliliğinin gözle görülen kısmını oluşturuyor. Mikroplastik denilen 5 milimetreden küçük plastikler ise aslında görünenden daha da büyük bir tehlike yaratıyor. Temizlik ürünleri, kozmetik ürünlerin içindeki parıltılar, sentetik kumaşlar mikroplastikleri oluşturan faktörler arasında. Pandemiyle birlikte hayatımıza giren maskelerin de maalesef bu tabloya kötü yönde etkileri var. Bu tabloyu tersine çevirmek için hem toplu hem de bireysel eylemler gerekiyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) raporuna göre, ayda 21 gram mikroplastik tüketiyoruz. Bunu gözünüzde canlandırmak için haftada 1 kredi kartı büyüklüğünde plastik yuttuğunuzu düşünebilirsiniz. Deniz atıklarının %95’ini plastik maddeler oluşturuyor. Plastik kirliliğinin hem doğaya, hem de insan sağlığına verdiği zarar göz ardı edilmemeli. Anne karnındaki bebek bile plesantada mikroplastik bulunması yüzünden risk altında.
BALIK BİYOÇEŞİTLİLİĞİ DE AZALIYOR
Geçtiğimiz ay Cornell ve Columbia üniversiteleri araştırmacıları tarafından yürütülen çalışmaya göre, azalan balık biyoçeşitliliğinin insan beslenmesini üzerinde önemli etkileri var.
Biyoçeşitliliğin korunması, hem ekosistem hem de birey sağlığının korunmasına, aynı zamanda gıda güvenliği ve sürdürülebilir balıkçılığa katkıda bulunuyor. Science Advances’te yayımlanan çalışmada biyoçeşitlilik azaldığında bireylerin yeterli besin öğesi alamayacağı vurgulanıyor. Balıktaki omega 3 yağ asidinin sağlığı koruyucu birçok etkisinin olduğunu unutmayın. Omega 3, vücut tarafından yapılamayan, dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken bir doymamış yağ asidi ve alımını sağlayabilmek için en iyi kaynaklardan biri de balık. Özellikle çocuklarda omega 3 yağ asitlerinin zekâ gelişimine yardımcı olduğu birçok araştırmada gösterilirken, hamilelik sırasında, bebek omega 3 yağ asitlerini anneden alıyor. Yaşamın her döneminde omega 3 yağ asitleri bu kadar önemliyken balıkların da tehlikede olması konunun ciddiyetini bir kez daha ortaya koyuyor.
YERELE ÖNEM VERMEK
Sorunun değil çözümün bir parçası olmak için geleceği ve gezegeni beslemeyi bir beslenme uzmanı olarak sorumluluk değil zorunluluk olarak görüyor ve bu yönde farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Çöpe giden her gıda sadece ekonomik kayıp değil, çevresel boyutu da çok ağır. İklim krizinin nedeni olan sera gazı salımının %8’inden çöpe giden gıdalar sorumlu. Aynı şekilde, temiz su kaynaklarımızın %25’i de gıda israfı yüzünden kayba uğruyor. Mevsimsel ve yerel beslenmeye göstereceğimiz özen de atıksız mutfak için çok büyük önem taşıyor, elbette şehir hayatının karmaşası yüzünden semt pazarlarına gitmemiz bazen mümkün olmayabiliyor ama tüm şartları zorlamalı ve ‘Gelecek gelenekte’ düşüncesiyle hareket etmeliyiz. Alışverişlerimizde daha çok semt pazarı, daha çok kadın kooperatifine yer vermeliyiz.
Geçtiğimiz hafta FAO proje destekçisi olarak Orhanili Kadın Kooperatifi kadınlarına verdiğim eğitimde kadınlarımızın bu anlamda emeklerini görmek benim için mutluluk vericiydi. Yine geçtiğimiz hafta sonu Tarım ve Orman Bakanlığı, Habitat Derneği iş birliğinde Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yrd. Ayşe Ayşin Işıkgece’nin kıymetli davetiyle katıldığım Kız Kardeşim projesinde de kadınlarımızın bu konudaki farkındalığı ve özverisini görmek önümüzdeki güzel günlerin habercisiydi benim için. Yerel ürünler ve kadın üreticinin hep yanındayım. Gezegenimizi daha iyiye dönüştürmek için tüm çabamla çalışmalara devam edeceğim.