Yeni balık sezonunun 1 Eylül’de başlamasıyla birlikte balıklar tezgâhlardaki yerini almaya başladı. Sofralardaki balık hasretinin sona eriyor oluşunu görmek sevindirici. Balık tüketimi ve yeterli omega-3 alımının tüm yaş grubundan bireyler, özellikle de büyüme dönemindeki çocuklar, bebek bekleyenler ve ileri yaştaki bireyler için oldukça önemli olduğunu biliyorsunuz.
Omega-3, vücut tarafından üretilemeyen, dışarıdan besinlerle alınması gereken bir doymamış yağ asidi. Bu yağ asitlerinin hafıza ve zihinsel gelişime yardımcı olduğu birçok araştırmada gösteriliyor. Cilt ve saç sağlığı, eklem ağrısı ve sertliği, inflamasyon, depresyon üzerinde de olumlu etkilerinin olduğuna dair çalışmalar var. Tüm bu sağlık faydalarından yararlanmak adına haftada iki kez balık tüketimine özen göstermeniz gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Eylül ayı balıklarından lüfer, hamsi, palamut, istavrit, sardalya, çipura, barbun, tekir, kılıç gibi balıkları tüketmeye özen gösterin.
Sigarayı bırakmayla benzer
Kandaki omega-3 yağ asidi seviyelerindeki %1’lik bir artışın, sigarayı bırakmaya benzer şekilde ölüm riskinde azalmaya sebep olduğunu biliyor muydunuz? The American Journal of Clinical Nutrition’da yayımlanan çalışmada, araştırmacılar kandaki daha yüksek omega-3 asit seviyelerinin ömrünüzü neredeyse beş yıl artıracağını belirtiyor. Çalışmada, ortalama 11 yıl boyunca 65 yaş üstü 2.240 birey izlenmiş. Kırmızı kan hücreleri olarak adlandırılan eritrositlerdeki omega-3 seviyelerinin ölüm riskiyle ilişkili olduğu belirtiliyor. Beslenme planına düzenli olarak yağlı balıkların dahil edilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Düzenli bir sigara içicisi olmanın, kanda yüksek düzeyde omega-3 asitlerine sahip olsanız dahi yaşamınızdan 4.7 yıl eksilteceği de çalışma sonuçları arasında.
Biyoçeşitlilik azalıyor
Yaşamın her döneminde omega-3 yağ asitleri bu kadar önemli fakat bir diğer yandan omega-3’ün en iyi kaynağı olan balıklar tehlikede. Çeşitliliğin azalması, neslin tükenmemesi için balık tüketiminde sürdürülebilir balıkçılık yoluyla sağlanmış balıkları tercih etmek en önemlisi. Sürdürülebilir tarım, hayvancılık ve balıkçılık konularında farkındalığı artırmanın önemli olduğunu hep söylüyorum. Mevsim ve avlanma yöntemlerini göz ardı etmemek gerekiyor. Geleneksel balıkçılığın koruma altına alınması da bir diğer önemli faktör. Geleneksel balıkçılık yöntemlerimiz maalesef aşırı, kayıt dışı ve yasa dışı avcılık, artan deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak balık stoklarının azalması nedeniyle yok oluyor. Balıkçılığın sürdürülebilir olması için kıyı ekosistemini, deniz ve su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak zorundayız. Unutulmamalı ki biyoçeşitliliğin korunması, hem ekosistemin hem de birey sağlığının korunmasına, aynı zamanda gıda güvenliği ve sürdürülebilir balıkçılığa katkıda bulunuyor. Bu konuda Science Advances’te yayımlanan bir çalışma biyoçeşitlilik azaldığında bireylerin yeterli besin öğesi alamayacağını belirtiyor.
Ağdan sofraya izlenebilirlik
Gıda güvenliği konusu, son yıllarda tüm dünyada gerek insan sağlığı için, gerekse ekonomik boyutu açısından, önemi giderek artan bir konu haline geldi. Artık günümüzde tüketiciler, dünyanın her bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de gıda ürünlerinin güvenliğinden emin olmak istiyor. Bu bir beslenme uzmanı olarak beni oldukça mutlu ediyor. Son dönemde yaşanan müsilaj sorunu nedeniyle deniz ürünleri tüketiminde de endişeler oldu. Bu endişeleri azaltmak ve tüketiciyi güvenilir deniz ürünleriyle buluşturmak adına Metro Türkiye, Marmara Denizi’nden gelen deniz ürünlerini mevcut analizlere ek 6 mikrobiyolojik test parametresiyle birlikte, toplam 9 parametrede analiz ederek, tüketiciyle buluşturuyor.
Tüketicileri bilgiyle beslemek
Daha önce de bahsettiğim gibi, Metro Türkiye et, balık, bal, meyve ve sebze gibi besin ve besin gruplarında tarladan sofraya, ağdan çatala izlenebilirlik sunuyor. Tüketiciler için gıda izlenebilirliği bilinçli bir beslenme ve alışveriş için oldukça önem taşıyor.
“Tabağında ne var?” hareketi kapsamında yürütülen projede balıkların tüm üretim süreçleri hakkında şeffaflıkla bilgilendirme yapılıyor ve tüketiciler bilgiyle de besleniyor. Bugün itibarıyla deniz balıklarında %100’e yakın bir izlenebilirlik sunan Metro Türkiye’nin bu çözümü sayesinde tüketiciler deniz balıklarının hangi denizden geldiğini, hangi tarihte avlandığını, hangi tedarikçiden tedarik edildiğini ürünlerin üzerindeki QR kodu akıllı telefonlarının kamerasına okutarak kolaylıkla öğrenebiliyor.
Kısacası, Metro Türkiye, tüketicinin çok hızlı bir şekilde ulaşacağı bir sistem kurarak aslında tüketiciyi de doğru yönde araştırma ve öğrenme konusuna yönlendirmiş oluyor, gıda okuryazarlığı ve bilinçli alışveriş ilkesi üzerinden geniş bir izleme sağlıyor.
Bir beslenme uzmanı ve sürdürülebilir yaşam savunucusu olarak izlenebilirliğe olan bu katkı beni çok mutlu ediyor ve bu öncü davranışı bir kez daha tebrik ediyorum.