Ocak ayının sonlarına yaklaşırken bitkisel besinlerden zengin bir beslenme düzeni de popülerliğini korumaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda 2021 yılında bizi nelerin beklediğini anlatmış ve ‘Plant Based Diet’ yani bitki bazlı diyet terimini sık sık duymaya devam edeceğimizden bahsetmiştim. Sağlıklı beslenme ve çevre bilincinin artmasıyla birlikte bitkisel bazlı beslenenlerin sayısı artıyor. Bu nedenle, bu beslenme planının üstünden bir kez daha geçelim istedim.
Bitki bazlı diyeti aslında genel olarak hayvansal kaynakların sınırlandırıldığı veya tüketilmediği bir beslenme planı olarak tanımlayabilirim. Vejetaryenlik veya veganizmle aynı terim olarak düşünüyor olabilirsiniz, temelde çok benzer olsalar da olsa da bu terimleri birbirinden ayıran bazı noktalar var. Bitkisel bazlı beslenme ile veganizm arasındaki farklardan biri elbette hayvansal kaynakların sınırlı olarak tüketilebiliyor olması. Fakat tek fark bu değil, bitki bazlı diyette aynı şekilde işlenmiş besinler ve paketli gıdaların da sınırlanıyor. Yani bu diyette aslında sağlığı iyileştirme amacı ön planda tutuluyor. Vegan yiyecekler arasında işlenmiş gıdalar bulunabildiğini de hatırlatmakta fayda var. Örneğin, bazı et ürünleri vegan olarak üretilebilir, ancak bu tür yiyecekler işlenmiş olduklarından bitki bazlı diyet tanımına uymazlar. İşte bu noktada bitkisel bazlı diyet işte bu noktada veganizmle ayrılıyor.
Vegan beslenen bireyler artıyor
“Veganizm” terimini aslında diyetin ötesinde bir yaşam tarzı olarak görmek mümkün. Vegan bir yaşam tarzı, kullanılan veya satın alınan ürünler de dahil olmak üzere hayvanlara herhangi bir şekilde zararın olmamasını amaçlıyor. The Economist dergisi 2015’ten bu yana arama motorunda yapılan “veganizm” teriminin iki katına çıktığını ve 25-34 yaşındaki Amerikalıların dörtte birinin ya vegan ya da vejetaryen olduğunu söylüyor. Burada 2014 yılında başlayan Veganuary akımı önemli noktalardan. 30 gün boyunca vegan olma sözü verilen kampanyaya bu yıl 500.000’i aşkın kişi kayıt olmuş. Basitçe söylemek gerekirse, gittikçe daha fazla insan, hayvansal kaynaklı gıdaları beslenme planından çıkarıyor. Fakat hayvansal kaynaklı besinleri tamamen hayatımızdan çıkardığımızda B12 vitamini, kalsiyum, demir ve çinko gibi vitamin mineral eksikliklerine dikkat etmekte fayda var. Gün içinde sebze, meyve ve tahıllarla dengeyi oluşturup yeterli enerji ve protein alımını sağlamak iyi planlanmış bir diyetle mümkün.
Turpgillerin gücünden faydalanın
Turpgiler C vitamini, folat, potasyum, selenyum gibi vitamin mineraller ve fitokimyasallar ile sağlığınıza olumlu yönde katkıda bulunur. Turpgillere brokoli, karnabahar, roka, lahana, Brüksel lahanası, turp gibi sebzeleri örnek verebilirim. Kendilerine özgü tatları ve kokularıyla her öğününüzü güzelleştirebilen turpgillere sofranızda yer verin. Bu keskin tat ve kokuyu bileşimlerinde bulunan kükürt içeren glukozinolatlarla sağlıyorlar. Yapılan birçok çalışmada bu sebzeleri tüketmenin kanserle savaşmada yardımcı rol oynayabileceği belirtiliyor. Bazı araştırmacılar aynı zamanda sülforafanın da prostat ve kolon kanserini önlemede önemli bir rol oynayabileceğini öne sürüyor. Sülforafan içeren sebzelere ise brokoli ve Brüksel lahanasını örnek verebilirim. Turpgillerin içeriğindeki bazı enzimler de hücre DNA’nızı hasardan korumaya yardımcı ve antioksidan özellik de gösteriyor.
Ek olarak, turpgiller, çözünür ve çözünmez lif içeriğiyle de bağırsak sağlığınızı destekler. Amerikan Mikrobiyoloji Derneği’nin paylaştığı, bu ay yayımlanan bir çalışmada kötü bağırsak sağlığının Kovid-19 ilerleyişini olumsuz etkilediği bulunmuş. Araştırmacılar aynı zamanda Kovid-19 testi pozitif olan bireylerin bağırsak örneklerinde bakteri çeşitliliğinin azaldığını, faydalı bakterilerin azalırken, zararlı bakterilerin artarak bağırsak geçirgenliğinin bozulmasına sebep olduğunu belirtiyor. Yetersiz lif içeren bir diyet, burada en önemli etkenlerden. İşte bu yüzden tam da mevsimiyken brokoli, karnabahar gibi sebzelerin tüketimini artırın. Her şeyin mevsimindeyken güzel olduğunu ve size fayda sağladığını unutmayın.