Giderek tüm dünyada birçok ürün artık doğal, organik, yerel ve sağlıklı; “iyi yaşamak iyi beslenmekle başlar” felsefesiyle karşımıza çıkıyor
Son yıllarda hem sağlığa verilen değerin ön plana çıkması hem de çevre bilincinin artmasıyla birçok kişinin, beslenme planında hayvansal ürünleri azalttığını veya tamamen kaldırmayı planladığını gözlemliyorum. Öyle ki market reyonlarında ve menülerde bitkisel ürünlerde daha geniş alternatiflerin ortaya çıktığını fark etmiş olabilirsiniz.
Geçen hafta iş için seyahat ettiğim New York’ta her gittiğim yerde yaptığım gibi pazaryeri ve marketleri de gezdim. Market turunda gördüğüm ve yüksek ihtimalle giderek tüm dünyada trend olacak ve halen popüler olan gözlemlerim şöyle: Birçok ürün doğal, organik, yerel ve sağlıklı; “iyi yaşamak iyi beslenmekle başlar” felsefesiyle karşımıza çıkıyor. Hidrojenize yağlar, yapay tatlandırıcılar, yüksek fruktozlu mısır şurubu, gıdalarda yaygın olarak bulunan 100’den fazla aroma, renk ve koruyucu içeren gıdalar, ayırt edici şekilde tüketiciden uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
Gelecek gelenekte
Yerel üretici ve küçük işletmelere verilen destekle elde edilen ürünlerin dünya genelinde artış göstermesi çok sevindirici bir haber. Hep söylerim, yerele yönelmek, “Gelecek gelenekte” ilkesini benimsemek hem kendimiz hem de gezegenin geleceği için önem taşıyor.
Bir diğer iyi haber ise bitki bazlı beslenmede çeşitlerin artmaya devam etmesi. Bitki bazlı diyetlerden önceki yazılarımda detaylarıyla bahsetmiştim. Aslında genelde hayvansal kaynakların sınırlandırıldığı veya tüketilmediği bir beslenme planı olarak tanımlanabilir. Bu beslenme planında aynı şekilde işlenmiş besinler ve paketli gıdaların da sınırlandırılması öneriliyor. Yani temelinde sağlığı iyileştirme söz konusu. Gelecek yıllarda bitkisel bazlı beslenmeden sıklıkla bahsedeceğimizden eminim diyebilirim.
Zerdeçal hep popüler
Bir diğer dikkatimi çeken konu zerdeçalın yıllardır popülerliğini koruması. Takviye olarak tüketilmesine paralel çok fazla gıda ürününde de kullanılıyor. Zerdeçalın şifasının, ona sarı rengini veren kurkumin adlı bileşenden geldiğini hatırlatayım. Kurkumin, antioksidan, antiinflamatuar, antiviral, antibakteriyel, antimantar ve antikanser aktivite gösteren bir bileşen. Zerdeçalın güçlü bir bağışıklığa destek olduğunu gösteren güncel çalışmaların artması, bu bileşenin besinlere eklenmesinin ve takviye olarak kullanımının artmasını da açıklıyor.
Sağlıklı içecek çeşitleri artıyor
Fonksiyonel içecek çeşitleri, alkolsüz seçimler daha da artmış. Özellikle bazı içeceklerde lavanta ilavesi ve aroması dikkatimi çekti; lavantalı mini shotlar, lavantalı limonatalar raflardaydı. Sağlığı destekleyici az miktarda şişelenen shot içeceklerin sayısı oldukça artmış. Bağışıklığı güçlendirici, spor performansını destekleyici, kolajen içeren, enerji veren, detoks etkisi gösteren shot şişelerini eminim ilerleyen dönemlerde bizler de raflarda çok sık göreceğiz.
Kombucha raflarda artacak
Kombucha çayı da pek çok çeşidiyle raflarda yerini almış ve sayıları giderek artıyor. Kombu çayı, kombucha denilen mantardan elde ediliyor. Bakteri ve mayalardan oluşan, fermente edilen kombu çayının, bağışıklık sisteminden sindirim sistemine birçok yararı var. Onlarca çeşitte rengârenk kombucha çaylarının raflarda yerini alması, ülkemizde de yaygınlaşacağının bir habercisi gibi görünüyor.
Daha sağlıklı biyobelirteçler
Birleşik Krallık’taki 166 binden fazla yetişkin üzerinde yapılan yeni bir araştırma, vejetaryenlerin, et yiyenlere göre daha sağlıklı bir biyolojik belirteç profiline sahip olduğunu belirtiyor. Avrupa Obezite Kongresi’nde (ECO) sunulan bu çalışmada katılımcılar, diyetlerine göre “Vejetaryen” veya “Et yiyen” olarak gruplara ayrılmış. Araştırmacılar, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser, karaciğer, kemik ve eklem sağlığı ve böbrek fonksiyonu ile ilgili 19 kan ve idrar biyobelirteci ilişkisini incelemiş. Çalışma sonucunda, et tüketenlere kıyasla vejetaryenlerin 13 biyobelirteçte önemli ölçüde daha düşük seviyelere sahip olduğu bulunmuş. Araştırmacılar, vejetaryen beslenenlerin daha fazla sebze meyve tüketmesinin önemli bir etkisi olduğunu vurguluyor. Elbette bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. İlerleyen yıllarda bitki bazlı beslenenlerin sayısı arttıkça buna benzer çalışmalar da artacaktır. Ben de okuduğum tüm güncel çalışmaları size aktarmaya devam edeceğim.
Bitkisel bazlı beslenenler dikkat!
Bu tarz beslenme planlarında vitamin ve mineral eksikliklerine karşı da bilinçli olmakta fayda var. Hayvansal kaynaklı besinler tüketilmediğinden protein ihtiyacının karşılanması için diyette kuru baklagillere, yağlı tohumlara, tahıllara ve sebzelere yer vermek daha önemli hale geliyor. Ben de bu şekilde beslenmeyi seçen danışanlarımın beslenme planlarını düzenlerken, belirli aralıklarla kan tahlili ve hekim kontrolünde, bütün değerlerinin ideal aralıklarda seyretmesini önemsiyorum ve beslenme programlarını da bu doğrultuda oluşturuyorum.