Yarın 21 Haziran, yani yılın en uzun günü. Coğrafya derslerinin vazgeçilmez sınav sorularından. Kuzey Yarımküre’de yaşayan bizler için yazın, Güney Yarıküre’de yaşayanlar için kışın ise ilk günü.
Yarın Güneş ışınları bunlardan kuzeyde olanına yani Yengeç Dönencesi’ne dik açıyla düşecek ve Kuzey Yarımküre’de gölgeler en kısa hallerini alacak. Güney Kutup Dairesi’nde 24 saat gece yaşanacak.
Yarından sonra ise bizim yarımkürede günler yavaş yavaş kısalmaya başlayacak ve bir bakmışız 23 Eylül gelmiş, gece ve gündüz eşit olmuş, bizim ellerde yaz bitmiş, sonbahar başlamış. Dolayısı ile yarının keyfini çıkarın. Bunlar dört kardeş esasında, 21 Mart, 21 Haziran, 23 Eylül ve 21 Aralık.
21 Mart, namı diğer ‘İlkbahar Ekinoksu’, kışın sonu yazın ilk adımı bizim yarım kürede. Gün ve gece eşit. Sonrasında günler uzamaya, geceler kısalmaya başlar, ta ki 21 Haziran’a yani bilinen adı ile ‘Yaz Gündönümü’ne kadar. Sonrasında günler yeniden kısalmaya başlar, ta
Bu yaz kum, deniz ve güneşi doyasıya hissedeceğiniz rotalardan Gökçeda ve Bodrum’u keşfedelim...
Okullar bu hafta kapanıyor, üniversitelerde son sınavlar var. Bayram’a sayılı gün kaldı, özetle herkesin dört gözle beklediği yaz tatili için geri sayım başladı. Döviz kurlarının durumuna bakıldığında bu yaz tercihlerin ağırlıklı olarak yurt içi olacağını söylemek mümkün.
Geçen hafta kültür ve tarih içerikli bir hafta sonu kaçamağı yazmıştık. Bu hafta biraz kum, deniz ve güneş...
Ege, eşi benzeri yok
Anadolu Yarımadası’nın en batısında kendine has güzellikleriyle tarihten günümüze her daim bir çekim alanı olmuştur Ege. Edremit Körfezi’nden başlayıp, Marmaris Hisarönü Körfezi’ne kadar uzanan Ege kıyıları, adaları ve yarım adalarıyla ince ince işlenmiş bir dantel görüntüsündedir.
Türk halkı yıllardan beri tatil dendiğinde Ege kıyılarındaki Saros, Gökçeada, Küçükkuyu, Edremit, Ayvalık, Dikili, Çandarlı, Kuşadası, Göcek, Marmaris, Bozburun ya
Okullar kapanıyor, sınavlar bitti bitecek. Kısaca o çok özlenen tatile şunun şurasında birkaç gün kaldı. Eh malum, pandemi nedeni ile son birkaç yıldır yurt dışı tatilleri unutmuştuk. Bu yıl çok fazla olmasa da yurt dışında tatil yapmayı düşünenler var. Dolayısı ile yurt dışı seyahatlerimizi planlarken dikkat etmemiz gerekenleri bir hatırlayalım dedim. İlk bölüm aşağıda.
İlk adım pasaport
Pasaportunuzu kontrol edin. Pasaportlarının süresinin bittiğine havaalanında farkına varan kişilerin sayısı az değil. Unutmayın pek çok ülkeye girişte en az altı ay geçerli ve en az iki sayfası boş olan pasaport istenmekte. Yıpranmış bir pasaportla vizeniz olsa dahi sınırdan geri çevrilmeniz mümkün. Oldu ya süresi bitmiş http://randevu.nvi.gov.tr adresinden hemen randevunuzu alın. Başvurunuzu takiben genelde bir hafta-10 gün içinde PTT ile elinizde olacaktır. Ama siz yine de pasaport konusunu son dakikaya bırakmayın.
Vizeler
Türk vatandaşları 2022 yılında 50’den fazlaya ülkeyi vizesiz, 30 a yakın ülkeyi kapıda alacağı vize ile, 20’ye yakın ülkeyi ise
Antik dünyanın 7 harikasından birine ev sahipliği yapan Efes’i keşfedelim
Nedendir bilinmez yurdum insanı tatil dendi mi hep deniz kenarının hayalini kurar. Tarih, sanat, arkeoloji ise pek azının rüyalarını süsler. İşte büyük bir olasılıkla pek çoğumuzun mutlaka içinden en az bir kere geçtiği ama alıcı gözle hiç bakmadığı, çöp şiş yiyip devam ettiği Selçuk hak ettiği yeri alamaz. Hep bir ara istasyon olarak kalır.
Halbuki o Selçuk, antik dünyanın en önemli kentlerinden bir olan Efes’in 21. YY’daki devamıdır esasında ve yine antik dünyanın 7 harikasından birine de ev sahipliği yapar. Dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biri olan Selçuk’ta tarihi yapıların büyük bir bölümü ayakta... Dolayısıyla atacağınız her adımda tarihin içinde ilerlersiniz.
Haydi, ayırın bir hafta sonunuzu ve bu muhteşem ilçeyi onurlandırın, kendinizi şımartın. Mutlaka bir de ‘denize ayağımı sokayım’ diyorsanız, muhteşem plajlar için sadece birkaç km. ötedeki Pamucak sahili sizi
Konumu nedeniyle sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmış olsa da hak ettiği tanınmışlığa ulaşamayan ilçelerimizden Kahta. Oysa ki derin ve zengin bir tarihe, birbirinden güzel tarihi mekanlara sahip Adıyaman’a bağlı bu güzel ilçemiz...
Geçtiğimiz hafta Nemrut’un eteklerinde, Kahta Kaymakamlığı’nın düzenlediği Uluslararası Nemrut Gastronomi Buluşmaları’nı yazınca haklı olarak sormuş okurlar, “Kahta’ya gidelim de, sadece Nemrut mu var?”, “Yok mu başka görülecek yerler?”, “Nerede kalalım?” diye.
Eh bu durumda, “Kahta’yı yazmak şart oldu” dedim...
Ne demek Kahta?
Bu konuda kesin bir bilgi yok. Sibirya’nın doğusunda ‘Kâhta Çayı’ adındaki su üzerinde de aynı adı taşıyan bir kasaba olduğundan yola çıkarsak, Kahta adının Asya’dan getirilmiş olması olasılık dahilinde. Bir kısım kaynağa göre ise Kâhta ismi Süryanice’den gelmekte. Ancak en mantıklısı Persçe kökenli olması. Neden derseniz, ‘Kahta’ Persçe’de ‘Dağın Eteği’ anlamına gelmekte ve eski
“Yıl MÖ 60. Bugünkü Türkiye’mizin Adıyaman il sınırları içerisinde batıda Kahramanmaraş, kuzeyde Malatya ve Toros Dağları ile çevrili küçük bir krallık vardı: Kommagene Krallığı. Soy itibarı ile hem Romalılara hem de Perslilere bağlı olması sebebiyle bu krallık oldukça büyük bir öneme sahipti. Krallığın kuruluşu MÖ 169’da tabi olduğu Selevkos İmparatorluğuna başkaldırmasıyla oluştu.
Krallığın kuruluşundan yaklaşık 100 yıl sonra tahtta krallığa en parlak dönemini yaşatacak olan Kral I. Antiochos vardı. Adaleti ve dinlere olan hoşgörüsü ile sadece kendi halkı değil çevre krallıkların halkları tarafından da sevilirdi. Kralın en büyük hayali ise Pers İmparatorluğu ve Roma İmparatorluğunu kendi toprakları ile birleştirmekti. Bunu gerçekleştirmek için ilk olarak Nemrut Dağı’nın tepesine her dinin izini taşıyan büyük birkaç tapınak yaptırdı. Şu sıralar ise, devasa tanrı heykellerini yaptırmakla meşgul.”
Yukarıdaki satırlar Enes Sırça’nın 2021’de yayınlanmış ‘Kommagene
Sıfır atık bu yılın yükselen değeri... Pek çok sektör ama özellikle de yeme içme sektörü bu konu üzerine yoğunlaşmış durumda. Nisan ayı başında bu konuyla ilgili yine yazmış hatta katıldığım bir atölye çalışmasındaki deneyimlerimi de paylaşmıştım sizlerle.
Bu hafta ise sizlere; sürdürülebilirliği tema olarak seçen, katılan restoranların; yerel ürünler kullanarak ve atıksız mutfak prensibi ile hazırladıkları menüler ile yurdum mutfağının zenginliğini, çeşitliliğini bizlere sunduğu, Restoran Haftası’ndan bahsetmek istiyorum.
11’inci kez düzenleniyor
Restoran Haftası, iki yıl aradan sonra 11’inci kez düzenleniyor. Adı hafta ama 5 Mayıs’ta başladı, 31 Mayıs’a kadar sürecek. 100 civarı mekan katılıyor bu yıl restoran haftasına. Mekanlar; kendi konseptlerine uygun olarak o senenin temasıyla hazırladıkları özel menüleri uygun fiyat politikasıyla misafirlerine sunacak.
Ama sadece bununla sınırlı değil Restoran Haftası. ‘Tadım Menüleri’, ‘Şefin Masasında Atık Olmaz Yemekleri’, ‘Atıksız Sokak Lezzetleri
2015’ten beri kötü giden kruvaziyer turizmi tam 2019’da toparlanıyordu ki Kovid-19 illeti ile bir kez daha sarsıldı. 2015’te 343 kruvaziyer gemisiyle yaklaşık 595 bin turistin geldiği İstanbul’a, gerek batı ülkelerinin Türkiye’ye dönük politikaları, gerekse Galataport projesi nedeniyle Karaköy Limanı’nın devre dışı kalmasından dolayı, 2016’da 54 gemiyle 43 bin turist, 2017’deyse sadece dört gemiyle bin 200 turist gelirken, 2018’de gelen giden olmadı. 2019 yılında 13 gemi 7500 misafir getirdi. Sonra sessizliğe büründü İstanbul.
Turizmciler pes etmediler. Dört elle sarıldılar işlerine, ellerinde kalan kısıtlı imkanlarla ülkemizi tanıtmaya devam ettiler. Bu arada İstanbul da yıllardır beklediği yeni kruvaziyer limanına da kavuştu. Hasret kaldığımız lüks gemiler tekrar İstanbul siluetindeki yerlerini almaya, hasretle beklenen misafirler müze ve ören yerlerini doldurmaya başladı.
Trafik ve keşmekeş!
Denizi geçtik, derede boğulmak üzereyiz. Bu yıl toplam 130 gemi ağırlayacak İstanbul ve önümüzdeki yıl bu sayının en az iki katına