Bozburun
Boz taşlar önümüzde Cebimizde yalnızlık var Şu dümdüz büyüyen gecede Tek dostumuz yakamozlar Kimsesiz koylar ortasında Her biri başka siyah bu dağların Güneşi yolladık bütün renklerle Oyuncağıyız artık alışkanlıkların En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü İçim kıpır kıpır deniz kıpırtısız Bülent Ortaçgil 1990
Anadolu’nun batı kıyılarında, denize uzanan hepsi birbirinden güzel beş yarımadamız var. Otomobille kuzeyden aşağıya inmeye başlarsak, önce Gelibolu bizi karşılamakta. Sonra da Çeşme, Bodrum, Datça ve Bozburun. Bozburun hem en uzak hem de gözden en ırak olanı. Yazları mavi yolculukların en seçkin duraklarını barındırması ile biliniyor.
Koyları ve tekne turları
Bozburun’un keyfi, deniz ve doğanın iç içe olması. Yeşil ile mavinin kucaklaştığı Ada Boğazı, Bozukkale, Çiftlik, Kumlubük, Kızkumu, Selimiye, Serçe Limanı, Üç Taş, Akvaryum ve Dirsekbükü gibi birbirinden güzel koylara ya aracınızla gidebilir ya da tekne turlarına katılabilirsiniz. Tekne turları
Yarın ‘Dünya Dondurma Günü’ imiş. Bir yaz aşkı olarak başlayıp bugünlere ulaşan seviyeli bir ilişkimiz var kendisiyle. Amma velakin şeceresini nedense hiç merak etmediğim geliverdi aklıma. ‘Kimdir? Kimlerdendir?’ gibi sorular dans etmeye başlayınca beynimde, yıllar önce yapmalıydım bunu deyip daldım arşivlerin tozlu raflarına...
Nedir bu lezzet?
Tüm zamanların en efsane tatlısı. Temel bileşenleri olan süt, şeker ve meyveye, ülke ve bölgeye göre salep ya da yumurta eklendikten sonra, karıştırılıp dondurularak elde edilen bir lezzet dondurma. İnsanı mutlu eden bir tatlı. Besleyici, serinletici ve bir o kadar da hafif…
Kim buldu?
Dondurmanın tarihinden bahsetmeye 4 bin yıl önce ilk olarak kayda geçen ve dağda bulunan karın depolanması için buz evi inşa ettiren Mari Kralı Zimri-Lim ile başlayabiliriz. MÖ 11’inci yüzyılda Çin’de yazın içeceklerle servis edilmek üzere çukurlarda buz biriktirildiği Zhou Hanedanı’nın kayıtlarında yer almakta.
Asur kabartmalarında dondurmaya benzeyen yiyecekler görülse
Güzel ülkem birbirinden farklı onlarca tatil seçeneği sunmakta yurdum insanına...
Ege kıyıları mesela...
Her gün farklı bir yeri keşfedip, gün sonunda yorgunluğunuzu Ege’nin serin sularında atmak, birbirinden şirin, konforlu ve makul fiyatlı tesislerin misafirperverliğinin tadını çıkarmak mümkün.
Behramkale/Çanakkale
Yüzyıllara meydan okuyan bir yerleşim Behramkale. Muhteşem bir limana sahip köyün felsefe dünyasında da bir yeri var. Aristotales bu köyde hayatının üç yılını geçirir, hatta bir de felsefe okulu kurar. 60-70 yıl öncesine kadar kullanılan tarihi limandaki meşe palamudu depoları, bugün otel ve lokanta olarak hizmet vermekte. Denizi ile ünlü Kadırga Koyu, Assos Antik Kenti, Arkaik Dönem’de Anadolu’da yapılan ilk ve tek ‘dor’ düzenindeki tapınak olan Athena Tapınağı, eski Rum taş konakları ile Behramkale mutlaka görülmeli.
Zeytinli/ Balıkesir
Behramkale’den çıktıktan bir saat sonra Zeytinli’ye varacaksınız. Kazdağları’na sırtını vermiş Zeytinli’nin tarihi 18’inciy&
Dün gazete arşivlerinde gezinirken, rahmetli Güngör Uras’ın köşe yazılarında yine uzun bir mola verdim. Aradan yıllar geçse de zevkle okunmakta yazıları. ‘Kurban’ başlıklı yazısına denk gelince de, paylaşmak istedim sizlerle.
Ruhu şad olsun.
*Kuran’dan kaynaklanan ve hadislere dayalı olarak oluşan ve gelişen İslam şartlarına göre, kurban ‘mukim’ olan ve ‘sadaka-i fıtır’ nisabına malik olan her erkek ve kadın Müslümana vaciptir.
‘Sadaka-i fıtır nisabı’ 80.18 gram altındır. Fıtır nisabı, kişinin barınmasına, mesleki faaliyetini sürdürmesine, bakmakla mükellef olduğu kimseleri yaşatmasına yetecek imkanlardan sonra sahip olunan varlığa bakılarak hesaplanır. Evi barkı olmayan, işi gücü olmayan, çoluğuna, çocuğuna bakamayan, yaşamını güç sürdüren kişilerin kurban kesme mükellefiyetleri yoktur. Müslümanın her şeyi olacak, işi gücü olacak, bütün bunlardan sonra 80.18 gram altının üzerinde varlığı olacak ki kurban kesmek ‘vacip’ olsun.
Vacip kurban da üçe ayrılır:
1)
Sınav maratonu bitti, karneler alındı, mezunlar kepleri fırlattı. Planlar yapıldı, yıllık izinler istendi, yıllar sonra vizeler alındı, bavullar yeniden toplandı. Üç vakte kadar yollara düşülecek. Amma velakin bir de her şeyi son dakikaya bırakanlar var. İşte bu yazı onlar için…
Asya
Kum, deniz ve güneş olsun, ama ucuz olsun. Bir de eğlence olsun diyenler Tayland’ın egzotik adaları PhiPhi, Krabi, KohSamui ya da Phuket’i seçebilirler.
‘Eğlence nerede?’ diyenler:
Moğolistan’ın en güzel ve en önemli festivali Naadam, 11-15 Temmuz tarihleri arasında Ulaanbaatar’da. Ortak ata sporlarımız olan güreş, at ve okçuluk ilginizi çekiyorsa, kaçırmayın.
Kore’nin Boryeong kasabasında 16 Temmuz-15 Ağustos arasında 25. Çamur Festivali var. Kasaba Germanyum, Bentonit ve mineraller bakımından hayli zengin bir çamura, kısaca doğal bir kozmetik ürünün evsahibi. Çocuklar gibi yerlerde yuvarlanıp, çamura bulanmak kesinlikle harika bir duygu, aynı zamanda da bir zorunluluk. “Neden?” derseniz, çamura bulanmamak için
Dün bu dünyaya gözlerimi açıp ciğerlerimi ilk havayla doldurduğum günün seneyi devriyesi idi. Her insan evladı kendi isteği ve iradesi dışında gerçekleşen eylemlerin bir sonucu olarak bu dünyaya “Merhaba” demesini, sanki çok önemli bir iş başarmış gibi kutlamakta her nedense. Tam bunları düşünürken, nereden çıktı bu doğum günlerini kutlamak konusunda iki kelam edeyim bari dedim bu hafta.
Her bir haltı Yunan mitolojisine bağlayan batı kültürü bu konuyu da bağlamadıysa şaşarım diyordum ki bağlamışlar. Hem de Anadolulu bir tanrıça olan Artemis üzerinden. Bizim Artemis her ayın altısında, dolayı ile de yılda 12 kez un ve baldan bir pasta eşliğinde kutlarmış doğum gününü.
Tanrıları kenara koyarsak başlarda Mısır, Yunanistan, Roma ve Perslerde sadece önemli zatlar, genelde de erkek olanlar kutlarmış doğum günlerini. Babiller de mesela sadece prenslerin doğum günleri kutlanırmış. Bu arada bilinen ilk doğum günü partisini ise bundan bir 5 bin yıllarında bir firavun vermiş. Söyleyenlerin yalancısıyım. Unutmadan
Bu yaz dünyanın dört bir yanındaki eğlence parkları, çocukları ve kendini hâlâ çocuk hissedenleri ağırlayacak.
Uzun bir aradan sonra dünyanın dört bir yanındaki eğlence parkları tekrar çocukları ve kendini hâlâ çocuk hissedenleri ağırlayacak bu yaz. Her ne kadar pek çoğu hâlâ sıkı önlemler almaya devam etse de çocuklar ve hayal dünyasında unutulmaz saatler geçirmek isteyenler eğlence parklarını bu yazın yapılacaklar listesine çoktan eklemiş durumdalar.
Farklı ülkelerde farklı konseptlerde, bazıları dünyaca ünlü, bazıları ise henüz hak ettiği yere gelememiş onlarca eğlence parkı mevcut. Gelin Avrupa’dakilere bir göz atalım birlikte. Unutmadan açık olan bölümler, giriş şartları, bilet fiyatları ve ulaşım bilgileri önceden haber verilmeden değiştirilebilmekte. Dolayısıyla gitmeden önce mutlaka internet sayfalarından kontrol edin derim.
EURO PARK (RUST-ALMANYA)
Almanya’nın en büyük, Avrupa’nın ise ikinci büyük eğlence parkı olan Europa Park’ı yılda yaklaşık
Aylardan neredeyse temmuz, sınavlar bitti, okullar kapandı ve şimdi zaman kum, deniz, güneş zamanı... 8 bin 333 kilometrelik sahili var ülkemin. 2 bin 805 km. sahili ile Ege bu konuda da lider. Arkasından bin 695 km. kıyı şeridi ile Karadeniz gelmekte. Akdeniz, bin 577 km ile üçüncü, Marmara ise 927 kilometrelik bir sahile sahip.
Her biri ayrı ayrı güzellikler barındırmakta yurdum sahilleri. Yeter ki siz görmek isteyin. Karadeniz mesela, henüz keşfedilmemiş bir güzellikler zinciri. Ne hikmetse kum, deniz, güneş dendi mi herkesin aklına güney sahilleri gelmekte.
İnanılmaz bir kalabalık, haberlere konu olan fahiş fiyatlar, yabancıya ucuz, yurdum insanına yüksek fiyat vermeyi otelcilik zanneden bir zihniyetin hakim olduğu bölgeler yerine, buyurun Karadeniz’e…
Giresun
Giresun plajları da henüz keşfedilmemiş yerler arasında.
Görele’deki Deliklitaş Plajı, adını erozyonla ortasında bir delik oluşmuş taştan almakta. Bu ufak taşlık plajın uzunluğu 90 metre civarında ve genişliği ise 7-8 metre civarında günbatımı manzarası ise kesinlikle büyüleyici.
Tirebolu’ya sadece 4 km.